Esnaf Kültüründe Adım Adım
Türkiye'de havalar sıcak. Vakıf olmaya hızlı bir şekilde yaklaşan CHP’de politika cehennem sıcağı kıvamında. Mevsimsel olayların ışığı altında ben de bugün ‘light’ konulara değinmek isterim. Tabii ki izninizle…
Konumuz esnaflık: Klasik anlamda esnaf; çarşıda, pazarda mal satan meslek sahibidir. Esnafın ticari ufku gündeliktir. Bugün alır ve yeri gelir aynı gün içinde satar. Bilemedin birkaç günlük envanter taşır.
Esnaf üretmez, üretilen malın satışında aracılık yapar. Toptancıdan alır, tüketiciye de perakende satar. Sonuçta bir hizmet verir, bir rant konumundan yararlanır, üretmeden aradan kar eder. Bu noktaya kadar sıkıntı yok. Normal hizmet zinciri…
Enflasyon, toplumların hücrelerine girince kimya bozuluyor. Türkiye'de yüksek enflasyon toplumun tüm hücrelerine girdi ve kimya bozuldu.
Kimya bozulunca insanların da reaksiyonları farklılaşıyor.
Esnaflık artık yukarıda sözünü ettiğim klasik meslek grubunun dışına taşmış ve tüm mesleklerde, hatta tüm toplum katmanlarında, tıpkı çam ormanlarının yanması gibi, toplumu kundaklamış vaziyette.
Döviz kuru, faiz, akaryakıt, aklınıza ne gelirse…
Girdi fiyatları yüzde yüz artıyor ve üzerine konulan fiyat yüzde üç yüz.
Medyada esnaf kalemlerden geçilmiyor. 12 milyon dolar değerinde malikanede yaşıyor, diploması da lise. Rant konumu adına mükemmel bir örnek.
Sosyal medya üzerinden Atatürk’le platonik aşk yaşayan teyzelerin, Bodrum sahillerinde sübvanse yollarla mülk edindikleri kooperatif dairelerini kiralamaya gelince de tümü essahtan esnaf.
Ben küçükken İstanbul’da bir deyim vardı: "Hasta yatakta öpülür!"
Şimdilerde bakıyorum da sağlık sektöründe esnaflık epey yayılmış. “O test, bu test; o prosedür, bu prosedür” derken, faturayı yaz gönder bakanlığa…
Ya politika?
Delege “Benim ne avantam olacak..” derdinde.
Parti üyesi çıkar peşinde.
Milletvekili seçim masrafının karşılığını almak için aracılık peşinde.
Parti meclisi üyesi, yönetim kurulu üyeliği peşinde.
Parti başkanı da koltuğun getirdiği rantın faydaları için olsa gerek, koltuğunu her ne pahasına olursa olsun koruma peşinde.
Kısacası alayı politika esnafı…
Gelelim üniversitelere...
Eğitim, ayrı bir esnaflık alanı. Bir sürü “tabela üniversitesi” mantar gibi bitmiş. Teknik fakülteler, yatırım gerektiriyor: Alet, edevat, teçhizat…
Piyasanın ihtiyacı olan meslekler; sağlık sektöründe, sanayide, yüksek teknolojide…
Bizde ne oluyor?
Uluslararası ilişkiler lisansı almış, ama yabancı dil bilmiyor.
Sosyoloji, tarih, psikoloji eğitimi almış, ama Instagram’da influencer olma peşinde.
Medya okumuş, ama gelgelelim eline kamera almamış.
Kısacası, üniversiteler de üretim için eğitim peşinde değil, maalesef kısa dönem esnaflık peşinde.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım esnaflık kültürü alevi, sadece iş ve eğitimde değil, aşk meşk hayatını da sarmalamış.
Öyle ki hayatlarını birleştirmeye çalışan gençler de ezbere konuştukları söylemlerinde sürekli piyasayı yükseltici eda içindeler.
Şartsız aşk gitmiş ve yerine fiyatı belirlenmiş meşk gelmiş. Üzgünüm ama “Bulunmaz Hint Kumaşının” bile bir piyasa fiyatı var. Onu da talep eğrisiyle arz eğrisinin kesiştiği nokta belirliyor. Fiyatını gerçek dışı ve yüksek tutman durumda ise “acımasız piyasa” seni müsilaj yapıyor.
Ez cümle: Üretim geleneği olmayan ve rant yoluyla aradan bir şeyler götürme geleneği olan toplumlar esnaflığa teşne olur.
Sürdürülebilir mi? Bir dahaki krize kadar evet.