Erol Köse in Cıvıldamaları
Günlerdir hepimiz Erol Köse’ nin medyatik kişilerle ilgili cıvıldamalarını okuyoruz. Hülya Avşar, Seda Sayan, Mehmet Ali Erbil, Stelyo derken şimdi de ortaya Ayşe Arman çıktı. Twitter’ da Ayşe Arman’ ın türbanlı makyajsız ya da vibratör elinde resimlerini koymuş dalgasını geçiyor. İnsanların eksiklerini, geçmişlerini, zayıflıklarını sürekli yüzlerine vuruyor.
Haklı mıdır, haksız mıdır? Oh onlara iyi olmuş mudur? Bundan ziyade merak ettiğim şey şu; Erol Köse bu durumdan ne gibi bir çıkar sağlıyor? Ya da bunları niçin yapıyor?
Ben bunu merak etmekteyim....
Acaba bu insanlarla geçmişten gelen bir problemi var da onu bu güne mi taşıyor?
Yoksa kral çıplak artık sürekli böbürlenmeyi bırakın biraz mütavazı olun geçmişinizi mi hatırlayın diyor?
Gerçekten merak ediyorum.
Tabii ki insanların geçmişlerinde yaptıkları hataların yüzlerine vurulmasına karşıyım ama böyle yapılıyorsa bunun mantıklı bir nedeni olmalı diye düşünüyorum.
Yoksa böyle çirkinlikten beslenen bir medyatik olma ve onu sürdürme çabası olduğunu sanmıyorum. Daha doğrusu mantıksal olarak öyle olmamalı diye düşünüyorum.
Aslında şimdilerde yaşanan bu tencere dibin kara seninki benden kara polemiğinde, halkın da biraz kabahati olduğunu düşünüyorum.
Şöyle ki; biz sanatta, müzikte, estetikte seçici bir millet değiliz. Onun için çok da fazla dünya çapında popülarite kazanmış sanatçımız yok. Hepsi lokalize sanatçılar ya da Arap veya Ortadoğu ülkelerinde tanınıyor. Sanatçı dediğimiz insanların popüler olması için sansasyona ve arkalarından destekleyecek bir güce ihtiyacı var. O olmadan yetenekli olmak ile bir yere gelinmiyor. Bir sürü yetenekli insan var ama yeteneklerini gösterecek imkanları yok. Bakın cicişlere soyunup aptal aptal konuşup medyatik oldular çarşaf çarşaf her gün haberleri çıkıyor, bir de bilgisayar oyunuları oldu. Tam komedi şimdi cicişler ve pampişler in.
Dolayısıyla bir yere gelmiş insanlar, bir yerlere gelmek için geçmişlerinde çıplak pozlar da veriyor, bir takım ilişkilerle kariyerinde ilerlemeye çalışıyor v.s hepimizin bildiği şeyler aslında. Zaten bu işleyiş doğru kurulmazsa, şöhretli olmaya çalışan kişi bir yerlere gelemiyor.
Ünlü sanatçı dediğimiz insan müthiş bir sesi, fiziği, zekası , genel kültürü olduğundan en tepede oturmuyor. Sektör onu bir yere getiriyorsa halk da kabulleniyor. Yani sanatçı bir konsere gittiğinde haberi çıkmazsa, reklam olmazsa halkın haberi olamaz. Onun için basın danışmanı tutuyor. Konserine 3 kişi geliyor, salon yıkıldı diye haber yaptırıyor bu işler böyle... Basın danışmanı, aldığı para karşılığında, sanatçının haberini pek çok yerde çıkartıyor. Halk zannediyor ki; çok başarılı olmuş da her yerde haberi çıkmış, yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan durumuna doğru ilerliyor. Sanatçıyı halk bir yere getirmiyor, sektör halkın gözünün içine sokuyor, halk da ha demek çok meşhurmuş diyor. Yani yapımcının, televizyonun, ajansın desteklemediği kişi sektörün içine giremez ve ilerleyemez. Bir yere gelene kadar da sanatçı ya da medyatik kişi birilerinin yönlendirmesiyle hareket etmek zorundadır.
Durum böyleyken sanatçı geçmişini unutup, her şeyi ben muhteşem olduğum için yaptım, buralara öyle geldim diyorsa, birileri de ona dur bir dakika senin bir geçmişin var onu unutma ona göre konuş diyebilir. Öyle olmalı demiyorum ama olduğu zamanda şaşırmamak lazım...
Tabii ki birileri çatır çatır doğruları söyleyince dokuz köyden kovulacaktır. Ona da şaşırmamak gerekir. Çünkü bu bir sektör ve bu sektörden beslenen gazetecisinden, yapımcısına kadar pek çok insan var onlar tabii ki birilerinin bahçelerine girip, bahçeyi dağıtmasına müsaade etmeyecektir. Mesele genel olarak bundan ibaret. Bakalım bu sürekli eleştiri okları genişleyen polemikler nereye gidecek ve akibeti nasıl olacak, hep beraber izleyip göreceğiz....