Endüstri Gerisi Toplum
Bileşik kaplar hikaye değil, içindeki her unsur bir diğerinden etkilenir, nesnelerin kıvamı en düşük kıratta belirir.
Toplumsal dinamikler, toplumsal kurumları belirler. Alt yapı ile üst yapının bağı, kopmazdır.
Derler ki, “sporda sanatta neysen siyasette sendikada o kadarsın”. Ya da tersi de doğrudur..
Temel ayraç sanayi -endüstri- toplumu olup olamadığınızla ilgilidir.
Gelin beraberce bir ölçüm yapalım:
İş yerlerinde verimlilik önemseniyor mu?.. Araştırma-geliştirme mi, taklitçilik mi revaçta?.. Aile şirketleri profesyonelliğe geçiyor mu?.. Mülkiyetin sahipliği mi, sermayenin tabana yayılması mı önemseniyor?.. Siyasi partilerde, üniversitelerde kurumsallaşma mı, bireysel ilişkiler mi daha geçerli?..
Katma değer artışı artı üretkenlikten oluşan yapısal dönüşüm katsayısı nerelerdedir? Tam rekabeti garantileyecek Pazar koşullarında dünyayla bütünleşen insan kalitesi yeterince değerlendiriliyor mu?..
İşte endüstri toplumu açısından bu sorulara büyük oranda olumlu yanıtlarla karşılık bulur.
Sanayi toplumları, değişim değeri yaratan mal ve meta üretimi açısından üstün oldukları gibi, organizasyon yapısıyla da üstünlük sağlarlar.
Paranın zaman değeri vardır; zamanın, insan yaşamında ayrı bir önemi…
Öte yanda, bir yerlerde fabrikaların olması, bilgisayarların kullanılması, duble yollar, lüks araba ve konforlu oteller, o toplumu endüstri toplumu yapmaya yetmez.
“Endüstri gerisi toplum”, insan ve toplum ilişkileri açısından bazı farklılıklar gösterir.
Köyün kalkınmasının değil köylülüğün koftan bir övgüsü, randevu saatlerine uyulmaması, “adama iş yaratılması”, yasa ve kurallığı sorgulamak yerine onu “delmek”, kamu-özel yaşam alanı sınırlarının karıştırılması ve işle ilgili kurumsal değil duygusal kararlar alınması…
Endüstri gerisi toplumlarda demokrasiyi işletmek çok da kolay değildir. Bu gibi toplumlar “sonuçlar” üzerinde tekrarladıkları tartışmalara gömülürken, sanayi toplumu, “neden”lere odaklanır, toplum yararına aykırı olan yasayı onarır, kuralı ayıklar, “yaptırımı” öte tarafa bırakmaz.
Belki, “endüstri gerisi toplum” ile “sanayi toplumu” tanımlamasının arasından üçüncü bir tanım türetsek ve bizimki gibi toplumlara “geçiş toplumu” desek de, nihai analizde, ekonomik, sosyal ve siyasal yapımız; sanayi toplumu olmadığımıza işaret etmektedir.
Siyasetinizi, şirketinizi, fabrikanızı, gazetenizi, toprağınızın ağasını marabasını, o arada “dostluklarınızı” bir de bu açıdan düşünün!
Gevşek akıllı değilseniz, hele ki ülkeniz ve halkınız için de çarpıyorsa o yüreğiniz; siz, kimi şanslı ahmaklarla beraber aynı düzeni paylaşan ama yaraları derinde olan insanlarsınız!
Endüstri gerisinden endüstri toplumuna giden süreç, aynı anlamda, katıksız sömürüden yönetebilen demokrasiye giden süreçtir..
Sancılıdır, riyakardır, haindir, adaletsizdir; fakat düzeltici faaliyetler çağrısında birleşen ve sözünü tutan erdemli insanlar için muazzam bir direnme, dayanma ve dayanışma lezzetidir de.