Eksik Fotoğraf Kalmasın İçinizde...
Zaman denilen şey, bir rüzgâr misali esip geçiyor. Belki yıkıp, döküp geçiyor. Geride bıraktığı acılar, gözyaşlarını önemsemeden, umarsızca tamamlıyor kendini.
Sevgili babalar... Siz, dünün çocukları, gençleri, bugünün büyükleri… Daha dün annenizin aldığı hediyeyi sundunuz babanıza küçücük ellerinizle, belki ilk harçlığınızla, biriktirdiğiniz paralarla aldınız hediyenizi. Zaman geçti gitti, çoğunuz baba oldunuz, ne kaldı aklınızda düne dair? Hayatın makarasını geriye sarma imkânınız olsa hangi zaman dilimini yaşamak isterdiniz?
Ne kadar çok boşluk var içimdeki albümde, sayfalar ne kadar da az! Babamın dahil olduğu birkaç kırık dökük hatıra aklıma gelen. Yokluğu içimde hiç dolmayacak koca bir boşluk. Doyasıya öptüğümü bile hatırlamıyorum! Hasta olup yatağa düşene kadar çok çalıştı. Tarladan geldiği kış günlerinde sobayı öyle bir yakardı ki; sobanın dışı kızarırdı. Nedenini hiç soramadım, hiç öğrenemedim! Erken kalktığı bazı sabahlarda kahvaltımızı hazırlardı, en çok üşenmeden yaptığı kızarmış ekmekleri severdim. Çok yoruluyordu ama bilirim ki bizimle olmaktan çok mutluydu. Şimdi yanımda olsun diye nelerden vazgeçmezdim ki?
Genç yaşında, ilk torununu görmesine iki hafta kala gitmeseydi uzaklara. Ölümcül bir hastalığa esir düşmeseydi, kahrolası kanser akciğerlerine yapışmasaydı. Varsın sobayı yakmasaydı, üşüseydik. Kızarmış ekmek yemeseydik ama yanımızda kalsaydı! Zorda olsa kanıksadım, ölenle ölünmüyormuş, öğrendim… Ölenle ölünmüyormuş, alıştırdım kendimi.
Ne zaman bir dedeyi torunuyla oynarken görsem içimdeki acı dolu boşluk kendini hatırlatır. Ne zaman babası ile zaman geçiren bir çocuk görsem hatıralarımın arasından çekip çıkartıyorum bizimkileri. Zaten o kadar az ki!
Hayat devam ediyor, takvimlere görevler yükleniyor. Belki bu babalar günü için bambaşka planlarınız var. Belki bir film, belki tuttuğunuz takımının maçını izleyeceksiniz. Belki çok kazançlı bir iş görüşmesi yapacaksınız. Kim bilir dünden kalan yorgunluğunuzu atmak için tatil düşünceniz var, dinlenmek isteyeceksiniz. Ama erteleyin tüm bunları. Bu babalar günü, albümdeki eksik fotoğrafları tamamlamak için bir fırsat belki de. Yaşınız kaç olursa olsun, çocuklarınızla bir parkta doyasıya eğlenin, üzerinizdeki kıyafetinizin kirlenmedik yeri kalmayana dek çimlerde güreşin, kumlarda oynayın... Sizin için çocukça geçen bu zaman dilimi çocuğunuz için ölümsüz bir boşluğu dolduracaktır. Kim bilir! Belki hayatınızda hiç fark etmediğiniz, hiç bilmediğiniz bir mutluluk yaratacaksınız!
Sevgili çocuklar, Babalar günü ne ifade ediyor size hiç düşündünüz mü? Belki çoğunuz için yılda bir hatırlanan bir formalite. Hediye verilir, hediye alınır ve yılda bir geleneksel anma ayini tamamlanır. Gerçekten bu mudur? Bir insan düşünün, o da sizin gibi etten, kemikten ve sinirden yaratılmış, duygu ile yoğrulmuş. Emin olun bir babanın istediği ilk şey çocuklarının verdiği hediye değil gözlerindeki mutluluktur.
Hayat telaşındayız hepimiz, koşturmaca içindeyiz. Kimimiz belki aynı evde yaşadığımız babamıza bir merhaba demeyi akıl bile edemiyoruz! Belki kimisi şehir dışında, yurt dışında, kimisi hiç gelemeyecek, sesini duyuramayacak bir mesafede. Cennette! İnsan elindekinin değerini kaybedince anlarmış derler. Gitmeden bilin değerini, giderse içinizdeki fotoğraflardan birkaçı eksik kalır. Tamamlayamazsınız. Yakınınızdayken öpün, koklayın, sohbetten sıkılmayın. Babalar gününüz kutlu olsun.
Sizin hiç babanız öldü mü? (2009)
Babanız ses verebiliyor mu? (2010)