Dünya'nın ve Türkiye'nin ekonomik durumu ne olacak ?
2+0+2+3 = 7. Numerolojiye inanır mısınız? Sizi bilmem ama ben bazen takılırım…
Devamlı okurlarım bilirler! Geçtiğimiz yıllarda, dikkat çeken “dolar kuru” tahminlerinde bulunmuştum-ki oldukça başarılı da olmuştum- Bu sene bunu yapmayacağım! Çünkü hem Türkiye’de hem de dünyada dinamikler sürdürülebilir değil.
Kur tahmini yerine genel bir panorama çizmeyi tercih ediyorum. Gelin ben genel tabloyu çerçeveye yerleştireyim, siz de okur olarak içindeki 4 yapraklı şans yoncasını (eğer varsa) kendiniz bulun.
UCUZ PARANIN SONU...
2008'de konut sektörünün tetiklediği ekonomik krizle beraber başta FED olmak üzere, bütün büyük ekonomiler, merkez bankalarının bilançolarını şişirdiler. Hem de ne şişirme…
Dikkatinizi çekerim: Tarihte örneği yok!
Sonuç: ‘Büyük Rezesyon/Durgunluk’ asgari tahribatla atlatıldı.
Başarı mıdır? Tabii ki başarıdır. Nitekim o başarı başka meyveleri de beraberinde getirdi.
Nasıl mı? Likidite sebil olunca faizler sıfıra daldı ve yatırımlar coştu. Özellikle inşaat, arazi geliştirme ve risk sermayesine dayalı kuvöz aşamasındaki yatırımlar yediveren gülü gibi açtı. Tüm dünya bolluğun nimetlerinden nemalandı. Taa ki Korona kendini gösterinceye kadar.
Madde bağımlılarının ruh hali gibi, 2008’de likiditeye alışmış toplumlar yerleşik kurumları aracılığıyla daha fazla parayı ekonomilerin damarlarına zerk etti.
Toplumsal reaksiyonlar hiçbir zaman tek boyutlu olmuyor! Çünkü insanoğlu başrolde…
Koronayla beraber insanlar da artık çalışmaktan bıktı ve emek piyasaları darboğaza girdi. (Lojistik sorunlarına girmiyorum bile.)
Küresel olarak karşımıza şimdiye kadar görülmemiş yeni bir yapılanma çıktı.
Enflasyon var, durgunluk var, emek yok, çevre/iklim sorunları ve siyasi istikrarsızlık patlamaya hazır bomba…
Bu arada, küresel ekonomiyi istedikleri gibi yöneten uluslararası şirketler de “zemin ayaklarımızın altından kayıyor” endişesine kapılmış vaziyette.
UKRAYNA İLK ÖRNEK OLDU
Perspektifimizi kaybetmeden bakalım. Bir komedyen, Batı'nın demokrasi vakıfların maddi yardımları ve sosyal medya ‘Blitzkrieg’ yöntemiyle devlet başkanı oluyor.
En başından beri Batı, Avrupa’nın Rus enerjisine bağımlı olmasından rahatsız! Amerikan elitleri, Joe Biden yönetiminin geçen yüz yılda takılıp kalmış dış politika oyuncularıyla Ukrayna’yı NATO’ya üye yapmaya kalkıyor. Sonuç: Evinize gelen doğal gaz faturası.
ÇİN OLMADAN OLMAZ
Israrla Ukrayna olayınla devam edeceğim, çünkü laboratuvardır. Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra Rusya’ya dikilen elbisenin dikişi Ukrayna’da attı. Çünkü kesim hatası var.
Sosyal medya üzerinden halen bütün dikkatleri savaşın insani yönüne toplamaya çalışan ve sürekli dramatize etmek suretiyle durumu kullanan Vladimir Zelensky, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i de afişlerde “kötü adam” olarak tutmaya devam ediyor. Bu konuda gayet de başarılı.
Fakat aynı Putin, NATO'yu bahane ederek Ukrayna’yı çitin kendi tarafına çekmeye çalışan Batı’ya, Shanghai 5’lisi kartını açıyor.
Putin, Ukrayna’ya saldırmadan birkaç gün önce Çin Başkanı Xhi (Şi) ziyarete gidiyor.
Şi’nin ufak bir ricası oluyor: “OK fakat ev sahipliği yaptığımız Kış Olimpiyatları’nın bitmesini bekleyiniz lütfen.”
Anlayacağınız, son yazımda irdelediğimiz Katar’ın Dünya Kupası üzerinden yaptığı halka ilişkiler etkinliği konusunda Çin de son derece hassas.
Çin, binlerce yıllık kolektif karar verme geleneği olan bir devlet. Ben, Başkan Şi’nin yerinde olsam, Rusya’nın Ukrayna deneyimini Taiwan açılımı için örnek alırdım.
Size bir tüyo vereyim: 2023’de küresel gerilimlerin jokeri Taiwan’dır.
Niye mi?
2022’nin sonuna doğru öncelikleri başka alanlara kaymış Türkiye medyası, bence en önemli küresel haberi görmemezlikten geldi.
Neydi o haber? Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Suudi Arabistan’a resmî ziyarette bulundu.
Suud’da genç ve kabadayı bir lider var. Suud’un hamisi ABD, belalısı İran.
ABD için önemli olan petrolün sorunsuz olarak Batı’ya pompalanması.
Suud’un endişesi de İran’ın ülkeyi destabilize etmesi…
Peki, Çin olaya şöyle ortak olabilir mi? “Sen, hamini boş ver. Baksanıza Ukrayna’yı nasıl da ortada bıraktılar. Ben, Shanghai 5’lisinden kankam İran’ı ikna ederim. Buna karşılık
Sen de bana savaşa girersem petrol arzını garanti et. Hep beraber “Kazan-Kazan” olsun.”
Değerli okur, söz konusu bölge Arjantin'in pampaları değil, Ortadoğu! Peygamberlerin, enerjinin ve kültürlerin diyarı. Haa! Bu diyardan Türkiye de nasibini almış ve alacak.
BATI ÖKSÜRÜNCE…
Bana iktisat dersini sevdiren rahmetli hocam Demir Demirgil söylerdi: ABD öksürünce Türkiye zatürre olur!”
Batı ekonomilerinde sıkıntı var. Türkiye de içerde talep yavaşlaması nedeniyle ihracata yönelmek zorunda.
Döviz kurunun yarattığı enflasyon patlaması sabit gelirliler üzerinde ters ‘Pigou Etkisi’ yarattı. Yani, varlık değerleri yükselirken toplam talepte patlama yaşanması bir tarafta, yüksek enflasyonla likidite tuzağına düşen şirketler de diğer tarafta.
Tabii Türkiye’nin de önünde kendine göre jokeri var. O da seçimler.
Yukardan “küresel” olarak bir tablo çizmeye çalıştım.
Kontrol sapığı Batı, her zaman Türkiye’yle yakından ilgilenir. Seçimleri atlamak olmaz.
Lafı fazla uzatmak istemem! Türkiye eski Türkiye değil. Eski özelliklere kritik yeni bir özellik eklendi: Artık Türkiye ciddi bir silah üreticisi. O kadar ki sedası Afrika'dan geliyor. Kendisi de zor durumda olan Batı için ayrı bir baş ağrısı…
İşte değerli okur, 2023’de bir nebze anlatmaya çalıştığım dünya ve Türkiye görüntüsü böyle.
Velhasıl, bütün birikimlerimden çıkardığım 2+0+2+3 = 7. Önümüzdeki 7 sene küresel ve yerel istikrarsızlığa hazır olun.