DTP in gerçek lideri kim (di)?
Kim ne derse desin bir gerçek tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. DTPnin fiili yöneticisi partinin milletvekilleri tarafından Abdullah Öcalan varsayılmıştır.
Anayasa mahkemesi kapatma kararı verdikten sonra DTP'liler çok kararlı bir biçimde TBMM çalışmalarına katılmayacaklarını ve milletvekilliklerinden istifa edeceklerini açıkladılar.
DTPli vekiller Anayasa Mahkemesinin kararından sonra soluğu Diyarbakırda almıştı.
Diyarbakır Kürt siyaseti için simge değer taşıdığı biliniyor. Aksi halde meclise istifaları vereceğiz ama önce halka sormamız gerekir diyen vekillerin neden topluca Diyarbakıra gitmelerinin bir açıklaması olmalı. Diyarbakıra gidilmesi tesadüf değil!
Halka sorulması doğru bir karar ama mesela partinin şahinlerinden olan Emine Ayna veya partinin diğer eş başkanı Ahmet Türk, seçim bölgeleri olan Mardine gittiler mi? Kendilerine oy vererek meclise gönderen seçmenlerinin tercihlerini sorguladılar mı? Sırrı Sakık Muşta kaç kişiyle görüştü? Hasip Kaplan Siirtte kaç gün geçirdi? Ya diğerleri?
Hadi tüm vekiller seçim bölgelerine ayrı ayrı gittiler, sivil toplum liderleri ile parti üyeleri ile görüştüler diyelim. Neden illaki doğu illeri? Mesela Antalya, Adana, Mersin, İstanbul, İzmir gibi Kürt yurttaşların çoğunlukla yaşadıkları büyükşehirler ve seçimde bağımsızlara oy veren sıradan yurttaşların fikri neden alınmadı?
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası başkanı istifa kararı yanlıştır dedi. Gazeteler, köşe yazarları, siyasetçiler, televizyon yorumcuları Hep ağız birliği etmişçesine meclis bırakılmamalı dediler. Demokratik talepleri olan bir bölge halkının demokratik haklarının savunulması meclis çatısı dışında olamazdı! Oysa milletvekilleri istifada ısrarlıydılar. Ta ki; İmralıda cezasını çeken PKK elebaşının gönderdiği mesaja kadar
Anayasa Mahkemesi kararı açıklanmasının üzerinden çok zaman geçti ama tavırlar değişmedi. Günler sonra anlaşıldı ki; İmralının fikri ve açıklaması bekleniyormuş!
Ve işin başka tuhaf tarafı Ahmet Türk, yaptığı açıklamada Abdullah Öcalanın mecliste kalınması yönünde mesaj gönderdiğini gizleme gereği duymadı. Bu bir meydan okumadır. Terör örgütü liderini kutsamak, sayın gibi ifadeler kullanmak suçundan çok kişi mahkeme ile hesaplaşmıştır. Bu mesajlaşma bile DTP ile PKK arasındaki bağın bir kanıtı değil midir?
Ahmet Türk, Abdullah Öcalanın meclis işaretini itiraf etmesine rağmen Ufuk Uras 18 Aralık günü twitter hesabında DTP'li vekillerin toplumsal muhalefetin, aydınların, sanatçıların, yazarların, halkın talepleri doğrultusunda hareket etmeleri çok olumludur. Dedi. Elbette inandırıcılıktan uzak bir mesajdı. Çünkü vekillerin referans aldığı yer halk değildi.
Daha önce yazdım. Demokrasilerde parti kapatılmasın. Meclis çok sesli olsun. Kürt siyasetçiler meclise girdikleri gibi Kürt halkının talepleri anlamında bağımsız olsunlar, fikir üretsinler, tartışsınlar. Ama yönetimdeki teslimiyetçilik ve ipi Öcalana teslim etmiş olmaları hem DTP ile PKK arasındaki bağı kanıtlıyor hem de siyasi parti liderlerinin ismi kim olursa olsun kâğıt üzerinde kaldığını gösteriyor.
Hükümetin bölge halkının sorunlarını hafifletmek ve büyük oranda bitirmek ve Kürtleri ülkede yönetime katmak maksadı ile başlattığı Kürt Açılımı için DTPliler bir gün olsun fikirlerini sunup açılımı desteklemediler. Hep Öcalanın hazırlayacağı yol haritasını beklediler. Hep İmralıyı adres gösterdiler. Amaç Öcalana meşruiyet kazandırmak ve belki taraf ilan edip hapishaneden çıkarma çabasıydı.
Sonuç itibari ile Ahmet Türkün son açıklamaları da gösterdi ki; DTPnin gerçek lideri kuruluş dilekçesinde yazan isimler değilmiş. Bilinen ama açık olarak ifade edil(e)meyen bir gerçek artık kesinleşti. DTPnin gerçek lideri Öcalanmış.
Not: twitter.com kullanıcıları takip etmek isterlerse http://twitter.com/Yolagiden adresinden beni takip edebilirler.