Disiplin Toplumu mu, Kontrol Toplumu mu ?

Güncelleme:

İdeal toplum, ideal yönetim, ideal devlet arayışları antik çağdan tatlı birer anı olarak kaldı...

 

17, 18 ve 19'uncu yüzyıllar, sömürgecilik ile endüstriyel üretim ile; sınıfsal çelişkileri belirginleştirdi.. 

Bu yüzyıllarda merkezkaç noktası ekonomidir...

 

20'nci yüzyılın ağırlık sıkleti ise; parlamenter monarşi, meclis temelli demokrasi, sosyalist devletler ve başkanlık sistemleri arasında deneyimlenen "sosyal siyasettir"...

 

Ne ki, tam da bu evrede, yerleşik düzende yasalarla yönetilen devletler, iki büyük paylaşım savaşında 

"taraf" olmuşlardır. 

 

Sınıfı, yasayı, devlet çekirdeğini ve hatta toplumun kültürünü bu "dünya savaşları" etkilemiş ve siyaset düzeniyle, kaybedenler için de umut vaat eden milletlerarası kurumlara hayat vererek, 'ateşkese' erişilmiştir. (Bilerek barış demedim-BK)

 

Ancak... 

 

Sömürü durmamış, Vietnam'dan Prag'a, Ruanda'dan Balkanlara silahlar susmamıştır.

 

Şu 21. yüzyılda:

 

Büyük oyunun sahnesinde duvarda yine silah-lanma vardır...

 

Ve, "sahnedeki silah" 

petrol yerine "su meselesi" bahanesiyle Pasifik'te patlayacak gibidir...

 

 

Özgürlük, demokrasi,

İnsan hakları... Çevre!

 

İnsanlık kendini tekzip etmiştir. 

 

Aş, iş, ekmek, aşı, okul, yol ne kadar azsa; etnik bağnazlık ve göç o kadar fazladır... Çok fazladır!

 

Bu kaosta topa giren Tapınakçı, Seçkinci elitler, 

tüm ulus-devletlere zımnen harp ilan etmişlerdir..

 

"Nüfusu azaltılan, robotik bir dünya" 

ne güzel bir hülya değil mi?

 

İşte bu savaş çok daha sofistike bir savaştır; 

bir ideali veya ideolojisi yoktur ve gerçekte geçmişiyle ve geleceğiyle bütün insanlığın müktesebatına meydan okunmaktadır...

 

Bu savaşın tapınakçı tarafı, yasalar ve üretim ilişkileri üzerine (doğaçlama da olsa) kapsamlı, mekanik, otoriter bir başkalaşmayı planlanmaktadırlar... 

 

İlk denemeler kovit-19 denen süreçte tatbik edilmiştir. 

 

Laboratuvarda kanlarımız, telefonlarda 

rotamız, kameralarda yüzlerimiz vardır.

 

Ve giderek ve adeta sürüklenerek "Disiplin toplumundan"

"kontrol toplumuna" geçmekteyiz...

 

Hapishane, okul, atölye, hastane ve diğer kurumlar yerini, tedricen "büyük kontrol mekanizmalarına" bırakıyor... 

 

Büyük olan bölünüyor.  Bölünenler bir ağ ile birbirine bağlanıyor. Küçük olanlar bir elektronik çuvala atılıyor ve bu örüntülerin denetimi bir bilgisayar faresinin eline geçiyor!

 

Nihai karar mercii bir avuç seçkin olacak ve pis fareyi onların kanlı eli tutacak...

 

Tapınak toplanacak ve atari oynar gibi insanlarla oynayacak!

 

*Demokrasi, sandık, sistem, parti, oy moy..

*Emek-sermaye çekişmesi, 

*zengin Kuzey, fakir Güney, 

*hatta savaşlar...

 

Ve bağımsızlık ve özgürlük!!

 

Tüm bu değerler ve insana ait her durum dumura uğrayacak, 

 

Peki hangi geciken direniş buna karşılık koyacak?

 

Unutmayalım;

 

Bizi yönetenleri de yönetenler var...

 

Evden çalışmayı, yarı zamanlı çalıştırılmayı, banknotların yerini sanal paranın almakta oluşunu hatırlayalım...

 

Evet biz küçükten büyüğüne, bölgeselden genele yeni savaşlara sürüklenip duralım; 

 

Ne yasa, ne ideal tanımayan büyük ve gizli bir el çoktan insanlığa savaş açmış durumda...

 

Disiplin toplumundan kontrol toplumuna giden sürecin şimdilik mimari tasarımı işte bu Tapınakçıların programında...

 

Bu programı yırtmak, bu oyunu bozmak zorundayız...

 

İnsanlık irtifa kaybetmemeli...

İtibar kazanmalı...

 

Demokraside iyileşme, ekonomide gelişme, toplumsal yaşamda yenilenme amacıyla;

 

Savaş zaafı ve kolaycılığı içine düşmeden, 

kimseyi ezmeden ve sömürmeden,

 

ulusal gelişme ve uluslararasında dayanışma temelinde güçlerimizi "insancıl bir dünya" için birleştirmeliyiz...

 

Diğer Yazıları
Ordumuz kadar ekonomimizi de güçlendirmeliyiz…
Trump neden kazandı?
Düşmez kalkmaz bir enflasyon!
Anayasa'ma Dokunma!
Kıpkırmızı çizgiler