Direnişe Marjinal Bakış
Direniş sürecinde ben ve arkadaşlarım ya da etrafımda gördüklerim neler yaptılar, sosyal medya da neler okudum, neler gördüm diye baktığımda bir tarafta ne kadar düzgün arkadaşlarım, eşim dostum varmış diye sevindim doğrusu.
Nedenine gelince; pasif direnişçiler olarak etrafımdaki insanlar, kendi meşrebince direnişe katıldılar. Etrafa enteresan görüntüler, anılar saçıldı….
Biri; gece 12.00 de camından çıkıp İstiklal Marşı okudu, hem de tek başına, sonra facebook a girdi ve niye benden başka kimse yok dedi. Ben sessizce güldüm, hatta uyuyormuş gibi davrandım.
Bir diğer arkadaşım; Harbiye ‘ de oturuyordu, Taksim’ den kaçan direnişçilere yardım etmek için evinin kapılarını direnişçilere açıp açmamayı sordu. Aç tabii dedim ama o da şizofren olduğu ve evi bir anlamda çöp eve benzer bir atmosfer olduğu için, direnişçiler, gazdan kaçarken, nereye düştük biz böyle diye başka bir yerlere daha panikle kaçarlar mı bilemedim ama içimden insanlık namına hem sevindim, hem güldüm…
Oturduğum semtte, tencere, tava, tencere kapağı, cezve ve kepçe üçlülerini çalanlar bayağı bir gürültü çıkarttılar. İyi de oldu rüzgar çanı gibi saat 21.00 dedi mi ev halkı ile beraber alört duruma geçtik. Birden kendimize geldik, biz de bayrağımızı kapıp, marşlar söyleyerek, kendimizi meydanlara attık. Herkesle selamlaştık, fotoğraflar çekip, o çok tehlikeli sosyal paylaşım sitelerinde bütün resimlerimizi paylaştık.
Zaman zaman Gezi Parkı’ na gittik, kıyıdan, köşeden, devletin olmadığı bir zaman ve mekan nasıl oluyor havasını teneffüs ettik. Biraz tuhaf ve değişikti itiraf edeyim. Böyle bir alan bizim gibi tam kontrollü yaşayan insanlar için bir heyecan dalgasına sebep olsa da, bir tarafta bir ülkenin geleceği için, kendini tehlikeye atmış, pek çok cesaretli gençler gördük, belki bir daha hiç görmeyeceğimiz insan grupları ile yan yana yürüdük.
Çok kısa sürdü Gezi Parkı ziyaretlerimiz en fazla 1 saat kaldık ve döndük, çok güzel insanlar gördük. Çocuklar, gençler, yaşlılar, turistler hepsi dimdik Gezi Parkı’ nı şenlendirmişlerdi….
Uzun yıllar Kanada’ da kalan ve çocukluğundan beri görmediğim akrabamla Gezi Parkı için düzenlenen forumlarda yeniden karşılaştık. Çok güzel bir histi, ayrı bir mutluluktu. O kadar yıl yurt dışında yaşayıp, burada tamamen saf ve duyarlı hislerle, gelip bu forumlara katılmasına çok sevindim ve gururlandım….
Tasarımcı bir arkadaşım, otobüslerin üzerinde kendi çizdiği muhteşem kostümlerle, gaz maskesi yüzünde, çektirdiği fotoğraflarla, gösterdiği cesaretle bir kez daha hayranlığımı kazandı, gerçek bir marjinaldi.
Fransızların ‘La boheme’ tabir ettiği şekilde yani. Başbakanımızın marjinal tanımı ile pek uyuşmuyordu. Ama eminim o da gençliğinde Charles Aznavour dinlese idi Marjinal tanımını sanırım daha yerinde kullanırdı…
Twitter da gördüğüm ve videolarını izlediğim AKP seçmeni Hülooo teyze çok komikti doğrusu yani üzerinde oynanmış hali çok komikti doğrusu ama ben her şekilde insanların, eğitimleri, kültürleri üzerinden alay konusu olmasını doğru bulmasam da bir an için, bu kadar stres yoğun gündemin üzerine, iyi geldiğini söyleyebilirim…
Şakayı, espriyi dozunda kullanmak şartı ile, her şeye mizahla yaklaşabilmek güzel…
Son olarak dün gece çok kısa katıldığım Maçka Parkı Forumu’ nda, çay servisi yapan eşcinsel arkadaşa da beni okuyorsa eğer buradan selam gönderiyorum.
Beni artık yüzümden mi anlıyorlar bilmem, böyle değişik insanlar hemen gelir, bulur, dertlerini anlatıverirler. O da öyle yaptı, sokaklarda seyyar satıcılık yaptığını, tezgahını zabıtaların devirdiğini, şimdi arkadaşları ile birlikte köprü altında yattığını filan bir çırpıda anlatıverdi. Beyaz atleti, beyaz bermudası ve göz kalemi çektiği, sevgi dolu gözleri ile çok sevimliydi. Her şeye rağmen, oradaki insanlarla birlikte verdiği mücadele ve direniş, onun ruhuna iyi geliyor ve kendini bir yere ait hissediyordu sanırım….