Din Şekilsel Bir Olgu mudur ?
Din konusu günümüzde olduğundan çok farklı kavramları ifade ediyor. Mesela din deyince artık, kadın ve erkeğin ayrı olmalarını anlıyoruz, kadının başını örterek özgür olduğuna karar veriyoruz. Dinsiz insanların, dehlizlere ve kör kuyulara girmesini istiyoruz. Onları makbul görmüyoruz.
Biz derken kendimi ve benim gibi olan insanların dünya görüşünden bahsetmiyorum. Tam tersi bizim gibi olmayanların tercihlerini anlatıyorum.
Din olgusu dünyanın kuruluşundan, insanların yönetim anlayışına geçtiklerinden beri, ‘yönetenlerin, yönetilenleri idare ettiği bir değnektir.’
Bunun üzerinden yaşam prensipleri, sosyal ve özel hayatlar dizayn edilir, insanlar din adına birbirinden ayrılır.
Herkes kendi dinini, inancını, bir başkasını yermek pahasına da olsa, kendi haklılığını, egosunu, rahatlatmak adına kullanır. Hep o birileri doğruyu biliyordur, onun dediği doğrudur, onun dedikleri yapılır. Kendi fikrini eleştirenler suçlanmalıdır, hakarete uğramalıdır, ezilmelidir.
Ama aynı şeyleri ona yaparsan maazallah aslan kesilir, vahşetinin sınırı olmaz. Maddi manevi elinden ne geliyorsa yapar.
Geçen gün adamın biri çıktı. Tanrı diyenler, şeytanla işbirliği yapmıştır dedi.
Bir diğeri kızlar ve erkekler ayrı okullarda okusun dedi.
Bir başkası başörtüsünü, başını örtmeyi özgürlük olarak niteledi.
Biz artık başka bir yere koşuyoruz.
Özgürlüklerde değil ama yobazların sayısında ciddi oranda artışlar var.
Eskiden hiç konuşulmayanlar, hiç görülmeyenler, hiç gösterilmeyenler şimdi fazlası ile ortalara döküldü.
Niçin kızlar, erkekler ayrı okullarda okusun? Böyle bir şey olabilir mi? Saçmalığın daniskası. Şunu anlayabilirim; sağlıklı bir şey değil ama biz aile olarak dini haremlik selamlık olarak algılıyoruz, çocuklarımızı da böyle okullarda okutmak istiyoruz. O zaman öyle ailelere de bir hak tanınabilir, özel ve ayrı okullar yapılabilir. Tam özgürlüklerden bahsediyorsak. Ama bu aileler de bizim gibi modern ailelerin yaşam tarzına karışmayacaklar. Bu düşünceyi anlayabilirim, ne onlar bizim yaşamımıza karışacak, ne biz onlara, herkes kendi mutlu olduğu şekilde yaşayacak tamam. Bunun konusu da yapılıp taraflar birbirini germeyecek. Ya da kadın başını örtmüş, bunun iyi olduğunu bana anlatmayacak, ben de ona bu hareketin yanlış olduğunu anlatmayacağım gibi. Görüşmek zorunda da değiliz yani yaşam tarzlarımız uymuyorsa, görüşmeyiz, birbirimizi de eleştirmeyiz. Dini bir karşıtlık unsuru olarak kullanmayız.
Ne zaman özgürlüklerin gerçekten özgürlük olacağına gelince;
Cezaevlerinde, fikir ya da yazıları ile ilgili gazeteci kalmayınca, insanlar düşünceleri yüzünden yobazların eleştirilerine maruz kalmayınca, başörtüsünün bir özgürlük değil ama tercih olduğu anlaşılınca, insanlar inanıp inanmamakta serbest olunca. İnandığı varlığa terminolojilerin ötesinde, kendi istediği şekilde hitap edince ve bunu da özgürce ifade edince.
İşte o zaman birileri özgürlükten bahsetsin, hiç itirazımız olmaz gık demeyiz.
Kaldı ki; benim anlayışıma göre din böyle bir şey değildir; dinin bir şekli ve gösterişi olmamalıdır. Benim neye inanıp inanamadığım, yaratıcı ile benim aramda kalmalıdır. Kutsal kitaplar okunur, oradan herkes alması gerektiği kadarını alır, bunu da ulu orta konuşmaz, göstermez. Din göstere göstere yapılmamalıdır.
Sonra diyorlar ki; niye sizin gibi modern insanlar Uzakdoğu felsefelerine kayıyor. Kayar tabii, sen kendi inancını, birilerini, korkutmak, zorlamak, yargılamak adına kullanır, zorla dayatırsan, aklı olan, güzel olana kaçar. Kaçmayan da korkudan kaçmaz, ya da fazla zeki olmadığı için. Başka bir izahı yok bunun. Ortadoğu felsefeleri, sevgiden, huzurdan, hoşgörüden bahseder. Sen şekli, yargılamayı, zorunlulukları anlatıyorsun. Hangisini seçersin?
Din gereklidir, din uzlaştırıcıdır, huzur vericidir, sevgiyi yaymalıdır, güzellikleri yaşatmalıdır.
Ama toplulukları yönetmek için değil. Bu bilinçteki bireylerin yaşamını daha da güzelleştirmek için. Dinin metodu, korku değil, sevgi olmalıdır. Sevgi yargılamaz, sevgi korkutmaz, sevgi tek tip değildir, sevgi kucaklayıcıdır, sevgi herkesi olduğu hali ile kabul etmektir.