Depremi hatırlamak için ölmek mi lazım
Cuma günü Elazığ ve Malatya’da gerçekleşen depremlerden sonra Türkiye’deki suni gündem pompalayıcıları hayatın gerçeğini tekrar hatırladılar.
Allah evi yıkılan, yaralı kurtulanlara yardım etsin. Hayatını kaybedenlere rahmet etsin.
Deprem hayatın bir gerçeği, doğanın bir kuralı…
Depremler önlenemez ama can kaybı önlenebilir.
Bilinç ve dürüstlük bu önlemenin formülü!
Yine her kanalda deprem uzmanları, her saat başı deprem programları var. Bilinçlenme açısından faydalı olanlar var kuşkusuz ama büyük bir kısmının derdi daha çok izlenme çabası.
Daha birkaç gün sürer bu trajik yayınlar. Bence çoğu samimi değil.
Çünkü bu programlarda hep aynı sakızı çiğniyorlar.
Gerçek suçluya dokunan olmayacak.
Depremden sonra yaşanan can kayıplarının sorumlusu olarak hırsız mütehahitler suçlu görülür ya her daim. Suçlu sadece hırsız ve gözünü para hırsı bürümüş müteahhit değildir.
Ona ruhsat veren, ruhsat harcı almak için küçük hilelere göz yuman, kişiye özgü imar düzenlemesi yapan belediyedeki tüm birimler suçludur.
Deprem sonrası ceza kesilecekse sadece müteahhit hakim karşısına çıkmamalı. Mimar, mühendis, kontrol amiri, belediye imar müdürü ve binaya ruhsat veren belediye birimi yetkilileri… Suçun ortaklarının hepsi hesap vermeli. Belki bundan sonra kontrolsüz, usulsüz binalar sadece masa başında onaylanmaz.
99 Marmara depreminden sonra herkes acaba bu kez kendimize gelir miyiz dedik. Çünkü gelişmeler, bir uyanışın başladığı yönündeydi.
Fakat anladık ki; uzun sürmedi.
AFAD, İstanbul’da 2,800 civarı toplanma alanı olduğunu açıkladı ama bazı STK temsilcileri 99 depreminden sonra belirlenen alanların dörtte üçünün imara açıldığını söylediler.
Deprem toplanma yerleri olarak işaretlenen alanlara imar veren, inşaat ruhsatı verenlere kimse laf etmiyor.
Bırakın depreme hazırlanmayı. Bir kesimin sıkça eleştirdiği ama genel sessizlikte bu haykırışın duyulmadığı bir olay yaşandı.
Çokça eleştiri geldi bu uygulamaya.
Çokça eleştiri yazısı yazıldı, mimarlar odaları temsilcileri bu uygulamanın yanlış olduğuna dair açıklamalar yaptı.
Fakat neticede, ruhsatsız kaçak yapılar belli bir ücret karşılığında devlet eliyle yasal hale getirildi.
Devlet, gözü önünde kaçak olarak inşa edilen binaları görmezden geldiği yetmiyormuş gibi, kontrol edip yıkması gereken dokuz milyon binaya para karşılığı ruhsat verdi.
Soru son derece basit aslında: Bu binalar neden yasal değil?
19 milyar kaynak elde edildi diye gururlu söylendi. Peki, bu 19 milyarlık kaynakla depreme hazırlık adına ne yapıldı?
İmar affı, özellikle İstanbul olmak üzere şehirlerimizi mezarlıklara dönüştürmek anlamına geliyor.
Zamanı belli olmamakla birlikte İstanbul’da büyük bir depremin beklediğini sağır sultan duydu artık. Biz ise hiçbir önlem almamakla birlikte resmen faciaya davetiye gönderir gibi bekleşiyoruz depremi.
İstanbul'da İmar Barışına Başvuruda Bulunan Kişi Sayısı 484 bin. Allah bilir bu binalar kaç kişiye mezar olacak!
Devlet, görmezden geldiği kaçak yapıları para karşılığı affetti de bakalım Allah kaçımızı affedecek!
Konuyla ilgili benzer yazılar.
17 Ağustos... Bugün günlerden acı
Depremin acısı ve vurdumduymazlar ordusu!
Ben Felaket.. Müsaitseniz Size Geleceğim!