Değişim
Duvarlar yıkıldı yıkılalı; ya “altında kalınacak” veya sorunların altından kalkılacak…
İktisadi ve sosyal organizasyonlar kendilerini rekabete açmak zorunda.
Herkesin bildiği sır, eski alışkanlıklarla yeni hayatın açıklanamayacağıdır.
Bu anlamda ilkelere dayalı bir değişim ile belli bir takvime bağlanmış dönüşüm kaçınılmaz.
Direnç noktaları pozisyon tutuculuğundan kaynaklanıyor, tepkisellik bilgisizlikten geliyor…
****
Şirketler, sivil toplum örgütleri, sendikalar, meslek birlikleri ve siyasal partiler açısından...
Köprüden önceki son çıkış, “neden”leri tartışmak değil, “nasıl”ı ortaya koymak…
Elindeki çamuru hamurla değiştirmek. Hamuru karmak, pastayı büyütmek ve paylaşmak.
Dünya’yı izleyen, ülkesini okuyan o arada çevrenin canını okumayan yeni bir “denklem”!
****
Bu “ihtiyaç” ihtiyarlasın isteyenler, 21. yüzyıl ekspresi biletimiz yansın diyenlerdir.
Bunu, yeniliğe açık öğrenciler biliyor, gelişmeye yatkın ustabaşları biliyor, bunu araştırmacı gazeteciler biliyor, bunu önseçim isteyen siyasetçiler, yaratıcı sanatçılar ve bilim insanları ile teknolojiye saygılı girişimciler biliyor…
Bir de tabii eyyamcılar biliyor.. kurumlarını kurumsallaştırmaktansa, postu - dostu kurtarmak çabasında olan dalkavuklar biliyor…
O nedenle değişim ile direnç, dönüşüm ile yozlaşma, gerçek ile yalan, ileriye gitme ile geride kalma; bu topraklarda; tekrarlayan süreçlerde ezeli savaşımını vere-geliyor.
****
Birleşik kaplar hikayesi elbet yine de geçerli: Endüstrin kadar futbol! Siyasetin kadar sanat!
Fakat fırsatlar sorunların içinden doğar!
Ve değişimin tek bir patenti olmamasını avantaja dönüştürecek olgu = kamu’nun; farklı aksta ve hızdaki kurumları birbirini çağdaş uygarlık sınırında tamamlamasındaki inisiyatifidir…
****
Bu anlamda, ekonomide değişim, yatırım kararlarına set çeken bürokratik oligarşideki ricat ve aile şirketlerinden borsaya kote halka açık ortaklıklardan başlar..
Yüksek performanslı işe odaklı takım oyunu kurulmasıyla gelişir, şirketlerde yeteneklerle yükselir.
Bilançonun gizli öznesi; “insan sermayesi”ne yatırım olarak belirlenir.. İç ve dış rekabet yolu böylelikle açılır…
Gelir artar. Fabrika kampus olur, “diploma veren okul” asıl ilk+işveren olur.
Birikim sermayesi açığı mikro kredilerle giderilir, ‘maraba sigortalı’ olur ve bölgeler vergi kolaylığıyla dengelenir…
****
Siyasette değişimse, yeni programın önünü açacak demokratik Tüzükle başlar.
Fikirler belirir; kadrosu oluşur; talepler olgunlaşır, toplumdan yansır, topluma yansır ve önce Parti içinde sonra da ülkede iktidar olur.
İlk adım: üyeliği sorumlulukla, adaylığı hakkaniyete dayalı yarışma ortamıyla anlamlandıracak önseçimdir. Ön seçimlerde hakim denetimi ile disiplin düzeneğinde en üst hukuki güvencenin berkitilmesidir…
Öylelikle, herkes seçimini bilerek yapar; seçmen daha da bilinçlenir.
Partiler, olabildiğince birer açık sistem oluşturur, düzeltici faaliyetlerini yapma refleksleri artar, yapıcı siyaset rağbet görür.
Öte yandan, genel seçim sisteminin “azlığın da çoğunluk” oluşturabilmesini güvence altına alacak yüzde beş dolayındaki barajla ve yerel seçimlerin belki de iki turla tanımlanması demokratik katılıma hem anlam hem de güç katar.
****
Sivil toplumu, sendikaları, meslek örgütlerini düşünüş bu genel çerçevenin çok dışında olmasa gerekir. Sosyal organizasyonların demokratik işleyişi, yani bilimsel prensipler ışığında kendilerini yaşamın gerçekliklerine koşut olarak yeniden üretmeleri, kendileri kadar diğer kurumlara da katkı sağlar.
Kamunun özendiriciliği: yaptırım / destek dengesinin, şirketler ve sosyal organizasyonlar için çağımızın gerektirdiği kurumsal işleyiş lehine tecelli etmesini kolaylaştıracak koşulların yasal düzeninde görülür, insan kaynaklarının yetiştirilmesinde ilerler ve kültürel ortamın paylaşımında belirir.
Öyle olunca da, yeri gelir rekabet yaşanır yeri gelir güzel bir sanat eseri bir fabrika sabahını başlatır, derinlikli bir kitap bir yargıcın vicdanında izler bırakır, gurur veren sportif başarı ortak hedefleri anımsatır, kendisini demokratikleştiren bir parti sendikaya da ilham verir, başarıyı ödüllendiren özel sektör kamunun da başarıma odaklanmasına örnek oluşturur.
****
Evet, rekabet giderek çatallaşmakta; bu nedenle; insan gücü ve mekanik sistemin uyumuna; başarımın üretkenlikle+ denetimin verimle tümleştirildiği organizasyonlara/yapılara, gereksinmemiz hızla artmaktadır.
Üretkenlik ve (sosyal ve ekonomik) katma değer artışından oluşan genel yapısal dönüşüm katsayımız artırılmak zorundadır.
Bu anlamdaki değişim er geç kazanacaktır.
Süreçte kaybeden olamamak için, kurumsallaşmaya ve bu gerçeklere önem verilmelidir.