Değişim sırası Almanya’da mı?

Güncelleme:

Haber3.com yazarı Haluk Özdalga yazdı: Değişim sırası Almanya’da mı?

Avrupa ekonomisinin dinamosu Almanya zorda. Motor tekliyor. Ukrayna savaşı nedeniyle yükselen enerji fiyatları ve kredi maliyetleri ekonomiyi durgunluğa sürükledi.

Bazı işletmeler geçen kış 7-8 kat artmış enerji faturaları ödemek zorunda kalmıştı. IMF’nin son raporuna göre Almanya, bu yıl dünyanın büyük ekonomileri arasında gerileyecek tek ülke (-%0,5). Üstelik dünya ekonomisi büyürken.

Bu gidişin siyasi sonuçları olmaması elbet mümkün değil.

Sosyal Demokratlar liderliğinde Yeşiller ve liberal çizgideki Hür Demokratların oluşturduğu üçlü koalisyonun seçmen desteği dipte. Üç partinin de oyu baş aşağı gidiyor. En büyük düşüş, Eylül 2021 seçimlerinden bu yana 11 puan kaybederek %15’e gerileyen Başbakan Olaf Scholz’un partisi Sosyal Demokratlarda.

Bazı yorumcular, Scholz koalisyonunun Federal Almanya’nın kuruluşundan bu yana (1949) görülen en beceriksiz hükümet olduğunu söylüyor. Sosyal Demokratlar ağır bir seçim yenilgisine doğru gidiyor.

Almanya’nın diğer büyük partisi Hıristiyan Demokratlar, ana muhalefet olmasına ve iktidarın sarsıcı başarısızlığına rağmen, o güzel eski günleri hatırlatacak bir yükseliş yakalayamadı. Oyları %29-30 civarında.

Büyük sürpriz, 10 yıl önce kurulan aşırı sağcı AfD’den (Almanya için Alternatif) geldi. İslam ve göç karşıtı AfD, Avrupa Birliği’ne karşı kuşkucu ve sorgulayıcı bir tavır içinde.

İktidardan memnuniyetsizlik o denli şiddetli ki, anketlerde AfD’nin oyu son seçimlere göre iki mislinden fazla artmış ve %22 görünüyor. Sosyal Demokratların açık ara önünde, Almanya’nın ikinci büyük partisi konumuna geldiler. İnanılır gibi değil!

Ciddi oy kaymalarının arkasındaki başlıca neden Ukrayna’daki savaş. AfD savaşa, silah sevkiyatına ve Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlara karşı.

Buna karşılık Olaf Scholz hükümeti, sıkı şekilde Amerika’nın Ukrayna siyasetinin arkasında duruyor.

Öylesine sıkı ki, Avrupa’nın en büyük enerji alt yapısı tesislerinden Rusya’dan Almanya’ya doğal gaz taşıyan Kuzey Akım hattının ABD tarafından örtülü bir operasyonla imha edilmesine dahi ses etmedi. Başkan Biden’ın talimatıyla Eylül 2022’de Baltık Denizi’nin dibinde düzenlenen sabotajın geniş ayrıntılarını, Amerika’nın ödüllü gazetecisi Seymour Hersh ortaya çıkardı. Zaten Berlin hükümeti, kuşkusuz kendi istihbarat servislerinden gelen daha ayrıntılı bilgilere sahip.

Dahası, sabotajın nedeni savaş değil doğrudan Almanya’yla ilgili. Amerika aslında Almanya’ya güvenmiyor; o nedenle savaştan sonra Rusya’dan tekrar gaz alması ihtimalini kesin şekilde sonlandırmak istedi!

Almanya’nın çıkarlarını doğrudan ilgilendirmesine rağmen, Berlin hükümeti saldırı hakkında pek konuşmuyor. Kim imha etmiş, bilmiyor -muş gibi yapıyor. Başlıca medya bu perdelemeye destek çıkıyor.

Kamuoyunun hoşuna gitmeyecek bilgilerin üstünü örtme eğilimi, Scholz hükümetiyle sınırlı değil. Hıristiyan Demokrat kökenli AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Washington’un Filistin siyasetini kusursuz uyum içinde kucaklıyor. Kısa süre önce bölgeye yaptığı ziyaret sırasında, Gazze’den kovulacak Filistinlileri kabul etmesi için, “ekonomik yardım” adı altında Mısır’a 10 milyar $, Ürdün’e 5 milyar $ teklif etti. Para karşılığı etnik temizlik anlamına gelen öneriyi her iki hükümet de ret etti.

Ancak von der Leyen’in ihmal ettiği hususlar var. Etnik temizlik parasını ödeyecek Avrupa halklarının görüşü alındı mı? Kendi topraklarından temizlenecek Filistinlilere, nerede yaşamak istedikleri soruldu mu?

Cevaplar belli. Araştırdım, Batılı medyada bu konuda çıkan tek haber bulamadım. AB’nin resmi sitesinde verilen haber şöyle: “Başkan von der Leyen, insani yardım sağlamak için Mısır ve Ürdün’e gitti”.

Bayan von der Leyen’in etnik temizlik için o gezide önerdiği milyar dolarları, Londra’da Arapça-İngilizce yayınlanan Rai al Youm’dan öğrendik. Gazze doğumlu başyazar Abdulbari Atvani’nin haykırışı şöyle: “… hiç kimsenin aklından, Gazze Şeridi’nde yaşayan insanlara gelecekte kimin tarafından yönetilmek istediklerini sormak geçmiyor. ‘Özgür dünyanın lideri’ ve Avrupalı çömezleri, Filistinlilere danışıyormuş görüntüsü vermeyi dahi hiç umursamadan, onlara yeni bir rejimi kuvvet kullanarak dayatmakta kararlı.”

Aynı haberden, Macron yönetiminin kısa süre önce Paris’i ziyaret eden Neçirvan Barzani’ye, Gazze’den Filistinlileri Kuzey Irak’a kabul etmesi karşılığında büyük miktarda para teklif ettiğini, Barzani’nin kabul etmediğini öğrendik.

Mevcut sorunlar yetmezmiş gibi, Anayasa Mahkemesi üç hafta önce Scholz hükümeti bütçesinden yaklaşık 60 milyar avro harcamayı iptal etti. Çünkü mevcut anayasaya göre devlet, yılda en çok GSYİH’nin %0,35’i kadar ilave borçlanabiliyor.

Avrupa’nın en büyük ekonomisinde, dev bir bütçe deliği açıldı. Sadece zor durumdaki şirketlerin kendilerini yenileyebilmesi için gerekli destekler değil, dardaki hane halklarının beklediği yardımların da çoğu suya düşecek görünüyor. Koalisyon ortağı Hür Demokratlar, yeni vergiler getirilmesine karşı. Almanya’yı ilave ekonomik darboğazlar bekliyor.

Seçimlerin normal tarihi 2025; ama şimdi ülkenin en büyük iki partisi Hıristiyan Demokratlar ve AfD, Nisan 2024’de Avrupa Parlamentosu seçimleriyle beraber erken genel seçimlerin yapılması için bastırıyor.

Scholz hükümetinin gittiği yol kolay sürdürülebilir değil. Biden yönetiminin hesapları tutmadı, Ukrayna’nın büyük taarruzu başarısız oldu. Savaşı kazanması mümkün görünmüyor.

Daha şimdiden Almanların %30’u Ukrayna’ya gereğinden fazla silah gönderildiğini, %52’si barış için yeterli diplomatik girişim yapılmadığını düşünüyor.

O arada, Ukrayna’nın yeniden inşası için gerçekçi tahminler 1,0 trilyon $ civarında. AB’nin kendi hukukçularına göre, Rusya’nın dondurulan 330 milyar dolarını kullanmak hukuken imkansız. Savaştan sonra Ukrayna enkazının kaldırılması için en yüksek faturayı Amerika nereye postalayacak? Elbette Berlin’e!

İkincisi, Amerika Çin’e ekonomik ve teknolojik kuşatma uyguluyor. Avrupa’nın o konuda da kendi arkasında hizalanmasını talep ediyor. Rusya’dan sonra Çin’le de ekonomik ilişkilerinin bozulmasından Avrupa’da en ağır zarar görecek olan, büyük Alman şirketleri ve Almanya.

Üçüncüsü, oynak Amerikan iç siyaseti. 2024’de veya çok uzak olmayan bir vadede Avrupa’ya bakışı Biden’den farklı bir başkanın gelme olasılığı ihmal edilemeyecek kadar yüksek.

Almanya ne yapacak?

*     *    *

Pek çok Avrupa ülkesinde ana akım partiler kan kaybediyor, siyasetin ağırlık merkezi sağ veya sol popülist diye adlandırılan partiler lehine değişiyor. Son örneğini Hollanda seçimlerinde gördüğümüz gibi, kanatlarda yer alan partiler güçleniyor.

Değişim sırası Almanya’da mı?

Ancak radikal sağ çizgideki AfD, Almanya’da değişim için yeterli değil.

Ekim ayında Sol Parti’den ayrılan 10 milletvekili, Sahra Wagenknecht liderliğinde Ocak 2024’te yeni bir parti kuracaklarını açıkladı. Kendilerine şimdilik Sahra Wagenknecht İttifakı (Bündnis Sahra Wagenknecht, BSW) adı veriyorlar.

Son dönemde sık sık TV programlarına davet edilen, karizmatik kişiliğe ve etkileyici belagat gücüne sahip Wagenknecht (54), bir ankete göre Almanya’nın en popüler üç siyasetçisinden biri. Doğu Almanya doğumlu, iktisat ve felsefe eğitimi görmüş. Daha önce değişik sol ve sosyalist partilerde görevler yaptı. Sosyal Demokratların eski genel başkanı Oskar Lafontaine’le evli.

Wagenknecht, Ukrayna savaşı sırasında bir an önce barış ve Rusya’ya uygulanan yaptırımların kaldırılması için sürdürdüğü ateşli konuşmalar, ikna edici argümanlar, heyecanlı çıkışlar ve örgütlediği mitinglerle popülaritesini artırdı. Benim bile uzaktan dikkatimi çekmişti.

Rusya dışlanarak Avrupa’da güvenlik mimarisi inşa edilemez diyor. Göçmen karşıtı değil ama daha dikkatli bir göçmen siyaseti öneriyor. Kendisini “muhafazakar solcu” olarak tanıtıyor. Burada muhafazakar vurgusu, daha çok klasik bir sol/sosyal demokrat parti yapılanması istediğini ima ediyor.

‘Parti kuracağız’ açıklamasından hemen sonra yapılan erken bir anket, %14 civarında oy alabileceklerini gösterdi. Başka anketlerde daha yüksek, doğu Almanya’da %35’e kadar çıkan oy oranları görünüyor.

Yeni parti gelecek yıl üç eyalet seçimi ile haziranda yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimine katılacak. İyi bir zamanlama. Çünkü Avrupa seçimleri yeni kurulan partiler için her zaman daha avantajlıdır. Üç eyalet seçiminin üçü de yeni partinin güçlü olduğu doğu Almanya’da.

Yeni parti AfD’yle iş birliğine sıcak bakmıyor. Ama yaklaşık %15 veya daha çok oy alabilirse, Almanya’da değişim için güçlü bir siyasi momentum doğacak.

O durumda, sağ ve sol kanatlarda yer alan iki parti, Hıristiyan Demokratların ardından 2. ve 3. olurken, Alman siyasetinin iki ana ekseninden diğerini oluşturan Sosyal Demokratlar, 4. hatta belki 5. sıraya düşebilir. İç muhasebe ve yenilenme için fırsat bulabilirler.

Almanya’da daha iyi bir seçenek bulunamazsa, ülkenin iki büyük ana akım partisi Hıristiyan Demokratlar ile Sosyal Demokratlar, mecliste rahat çoğunluğa sahip hükümetler kurardı. Adı ‘Büyük Koalisyon’ olurdu.

Wagenknecht hareketi anketlerde görünen başarıyı yakalarsa, Almanya’da Büyük Koalisyonlar tarihe karışabilir. Ülkenin iki büyük ana akım partisinin toplam gücü koalisyon kurmaya yetmeyebilir; hükümet kurulmasında sürprizler yaşanabilir veya beklenmedik krizler çıkabilir.

Yaklaşık 3,5 milyon Türk vatandaşının yaşadığı Avrupa’nın ekonomik güç merkezi Almanya’da, yukarıdaki soruların cevabını 2024’de daha net görebileceğiz.