Değişen Türkiye ile Türkiye'leşen ABD
Siyaset tarihine meraklı olanlar hatırlayacaktır! Başvekil Adnan Menderes'in “Türkiye’yi küçük Amerika yapacağım” vaadi vardı. Menderes, dönemin muhalifleri tarafından çok eleştirmiş ve adeta yerden yere vurulmuştu. Menderes'in “Küçük Amerika” hayali, günün sonunda, Yassıada’da darağacına asılı kaldı. Bugün artık farklı bir dünyadayız. ABD'de yaşayan, toplumu ve sistemi az buçuk tanıyan birisi olarak da benim gözlemim şudur: İşler artık tersine dönüyor ve ABD “Büyük Türkiye” olma yolunda adım adım ilerliyor.
Konuyu biraz açmak gerekirse…
Tabii ki başrollerde ABD’nin “nevi şahsına münhasır” sabık başkanı Donald Trump var.
Sahne arkasında da şimdilerde Beyaz Saray’da oturan Demokrat Parti yönetimi…
Öncelikle şunu belirtmeden geçemeyeceğim: Malumunuz olduğu üzere, Trump mahkemeye çıkarıldı. Artık İngilizce eksikliğinden midir, yoksa ya da flaş ve/veya şok haber medya maymunluğunun dayanılmaz hafifliğinden mi, bilemiyorum! Ancak Trump’ın mahkemeye çıkarılması, “Trump tutuklandı” şeklinde yer aldı medyada. Halbuki Mahkeme’de yapılan ‘Arraignment = Davanın sanığa tebliğidir’
Asıl konuya geri gelecek olursak, Trump davasının arka planına bakmakta fayda olduğunu söyleyebilirim. Kaldı ki ilk bakışta dahi birbirinden ilginç detaylar göze çarpmıyor değil.
Trump henüz politikaya girmemiş, fakat çok meşhur ve tanınmış bir iş insanıdır. TV programları var, tüm dünyada AVM’leri falan filan…Kısacası tanımayan yok.
Trump; 2006 yılında, ünlülerin de katılımıyla Kaliforniya’da bir golf turnuvası düzenler. Âdettendir, bu tür turnuvalara porno sektörünün köklü yapılanması olan Los Angeles'tan da yıldızlar gönderilir.
İşte sarışın bomba Stormy Daniels de o ekipten biridir. Uzatmayayım, ilk defa o turnuvada tanışan Trump ile Daniels, turnuva vesilesiyle dört gün boyunca beraber takılır. Gerisi de malumunuz!
Aradan yıllar geçer ve takvim yaprakları 2015 yılını gösterdiğinde, Donald Trump, ABD Başkanlığına aday olur. İşte tam da bu noktada, Stormy Daniels ortaya çıkar ve üstü kapalıbir şekilde tehdit yoluyla sus payı talep eder. Trump’ın avukatı Stormy Daniels’e $130 bin dolar ödeme yapmayı kabul eder. Stormy parayı alınca o hafta sonu oraya giden başka porno yıldızları da “Yok beni izinsiz öptü, yok beni sıkıştırdı” diyerek ortalığa dökülür, ama esas dava konusu Stormy Daniels’e ödenen paradır.
Bir hâkim arkadaşımla konuştum. Bu tür davalarda, normalde suçun bir yıldan azceza gerektiren (hafif suç = misdemeanour) olması gerektiğini söyledi. Ne var ki Manhattan’daki Savcı davayı ağır ceza olarak açtı.
Evet, Manhattan savcılarının konumu özeldir. Siyasi boyutlu davalara bakarlar. Sosyal medyada Türkiye’den uğruna ağıtlar yakılan Reza Zarrab davasının Hint kökenli savcısını da hatırlarsınız. İşte yine aynı mahkemedeyiz.
Bu seferki Savcı da Afrika kökenli bir Amerikalı, yani siyahi. Trump'ı destekleyen senatörler de Trump'ı sevmeyen ve onu “ırkçı” olarak yaftalayan Demokrat siyahilerin bu dava üzerinden kendisiyle hesaplaştığını söylüyorlar.
Şimdi size ABD’de pek de dillendirilmeyen başka önemli bir detay daha vereceğim: ABD’nin adalet sistemi Türkiye’den çok daha farklıdır. Nedeni de federal bir sistem olmasıdır.
ABD’de Adalet Bakanı yoktur! Genel Savcı = Attorney General vardır. Bütün savcılar da ona bağlıdır.
Açıkçası, Manhattan’daki Savcı’nın, Genel Savcı ile bu davayı önceden görüşmüş olması olasılığı da kuvvetle muhtemeldir.
İşte şeytan da bu detayda gizlidir.
Şimdiki “Genel Savcı” kim? Merrick Garland.
Garland, Harvard mezunu müthiş bir hukukçu. Barack Obama başkanlığının son günlerinde kendisini Anayasa Mahkemesi üyeliği için aday gösteriyor, fakat Trump’a bağlı Cumhuriyetçi senatörler adaylığı onaylamıyor.
Biden de “madem öyle işte böyle” diyor ve Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz da Genel Savcı olarak Garland’ı atıyor.
TRUMP’IN BIRAKTIĞI İZ
ABD; Trump'ın başkan olduğu dönemde, altın saadet zincirini yaşanmaktaydı. Sıfır enflasyon, sıfır işsizlik, benzin ucuz, reel ücretler dolgun. Hal böyle olunca da seçimler çantada keklik sayılıyordu.
Ne ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Kovid geldi, bürokrasi aşıyı geciktirdi ve nihayetinde Trump az farkla seçimi kaybetti.
Demokratlar para bastı, sınırları açtı, kucaklama felsefesiyle tüm marjinal grupları sisteme entegre etmeye çalıştı ve bütün bunlar yaşanırken; özellikle de beyaz, kırsal kesim kökenli tutucu Amerikalılar da bu gelişmelerden rahatsız oldu.
Kamyon şoförü dizel fiyatından şikâyet ediyor, emekli teyze sığınmacıların çokluğundan rahatsız. Ev kadınları yiyecek fiyatlarını yüksek buluyor. Ebeveynler ilkokul müfredatına LGBT bilgilerinin eklenmesinden rahatsız.
Ayrı konudur, ama bir de dış politikada Ukrayna hatası var. Gerçi Amerikan seçmeni için önemli değil, fakat Türkiye için önemli. (Seçimden sonra yazacağım)
Bütün bunlardan dolayı Başkan Biden’in halk arasında onay oranı da yüzde 38.
Trump da kişiliğinde bütün memnuniyetsiz topluluğu bir araya getiren politikacı konumunda.
Trump, üniversiteler arası güreş şampiyonasına gidiyor, 23 bin kişi ayakta alkışlıyor.
Futbol maçına gidiyor, bütün stadyum ayakta alkışlıyor. Trump, Bloomberg TV kanalı ile dalga geçiyor, yine ayakta alkışlanıyor. Trump’ın varlığı bir seda buluyor.
DOST ACI SÖYLER
Çok düzgün ve hayatını kamu hizmetine adamış eski bir politikacı dostum var. Kendisiyle arada bir sushi yeriz. Benden dolayı Türkiye ve Orta Doğu’ya merakı var.
Bana geçen gün dedi ki “Sizin coğrafyada her iktidara gelen bir önceki iktidara hesap sorma adı altında her türlü işlemi yapıyor. Bir fasit dairedir gidiyor. Politik tarihinizin özeti bu…”
Ben de arkadaşıma şöyle takıldım: Amerika olarak derneğimize hoş geldiniz.