Cumhuriyet vatanımızın teminatıdır
Köklerini derinlere indirerek, her tarafa fersah fersah yayılan ulu çınarımızın 100 yaşına bastığı şu günlerde vatanımızı teminat altına alarak bağımsızlığımızı sağladığımız Cumhuriyetimizi Atamız gibi dimdik göğsümüzü gere gere yeri göğü Türk bayrağımızla donatarak büyük coşkuyla kutlayacağız.
Bu coşkunun her daim büyüyerek devam etmesi, Atamızın çizdiği yoldan milim şaşmadan ilelebet ilerlememiz için; bazı kavramları iyi okumak, doğru anlamak ve algılamak için özüne bakmak gerektiğini düşünüyorum. Çıkar gruplarının şahsi menfaatleri uğruna kavramların içini boşaltarak sunmasının, şahsa, nihayetinde topluma verdiği zarar aşikârdır. Bundan dolayı araştırmadan, anlamadan, dinlemeden, doğruyu bulmadan ciddiye almanın doğru olmadığı kanaatindeyim.
Özellikle de uydurma ve hurafe söylemler toplumumuzu ötekileştiren, kardeşlik ve birlik bağlarını kopararak uçurumun eşiğine getiren, büyük fitne tohumlarının atılmasına sebebiyet veren olgular olmuştur. Ondan dolayı Allah’ın emirlerini, Allah’ın verdiği aklımızı kullanarak çözmenin doğru olacağı ortadır.
Atatürk, yokluk içinde var olma mücadelesini kazanarak düşmanı temizledikten sonra; ülkemizi muasır medeniyet seviyesine ulaştırmak için kolları sıvamış, var gücü ile çalışarak yeniliklere imza atmıştır. Bunların başında da ortaya koyduğu ilkeleri olmuştur.
Her ilkesi milletimizin, din, vicdan, namus emniyetini güvence altına almak, vatanımızın bütünlüğü, milletimizin birlik ve beraberlik teminatını sağlamak için ehemmiyetli, özgün ağırlığı yüksek değerlerdir.
Bu ilkelerden en istismara açık olanı “Laiklik” ilkesi olmuş, ardından da “Cumhuriyetçilik” ilkesi gelmiştir.
Cumhuriyetçilik, halkın özgür olarak iradesini ortaya koymasının adıdır.
Atatürk, dini istismar eden din tüccarlarına karşı dini ve dindarları korumak, insanların dinini doya doya yaşamasını sağlamak için de laikliği ilan etmiştir.
Laiklik, dinin ve dindarın teminatıdır. Dinsiz bir kişinin laik olması da mümkün değildir. Dindar kişi de Atatürk'ün laikliğinde dinini doya doya özgürce yaşar.
Atatürk, laiklik ilkesini gerçek bir dindar olduğu için hayata geçirmiştir.
Laiklik, din tüccarlarının, hak dini yaşadığını zannedip yaşamayanların gerçek dindarla ayrıldığı noktadır. Kısacası İslam'ın ta kendisidir.
Atatürk'ün ortaya koyduğu laiklik ilkesinde iki taraf mevcuttur. Bir taraf devlet, diğer tarafı da dindir. Taraflardan biri olmazsa o tabirin anlamı yok olur."Ben dine inanmıyorum, ama laikim. Ben laikim ama din kavramına uzağım" diyen kişi Atatürk'ün laiklik anlayışını kaybetmiş, kendi laiklik tanımını devreye koymuştur.
"Laiklik gelirse din bitecek" diyen zihniyet de gaflet içindedir. Laiklik tam manası ile devreye konulursa din Kur’an üzre yaşanır.
Gelelim bir kesim tarafından yanlış kullanılan, bir kesim tarafından da yanlış anlatılan laikliğin özüne; Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır.
Laiklik, solun cahil kesimi tarafından bu millete çok yanlış anlatılmıştır. Laiklik denince, dindarla dinciyi ayıramayan solun zır cahil kanadı ikisini de aynı kefeye koymuş ve laikliğin dindar kesim tarafından bir öcü gibi algılanmasına sebebiyet vermiştir.
Bazı sol cahiller Atatürk'ün laikliğini kendi çıkar ve menfaatleri uğruna abuk sabuk bir şekle dönüştürmüşlerdir.
Atatürk, zamanın fetö zihniyetlerini devlet işlerine karıştırmamak için laiklik demiştir. Din kutsaldır, Allah'ın kelamlarını devleti yöneten kişilerin çıkar ve menfaatleri uğruna kullanmaması için Atamız laiklik ilkesini devreye koymuştur. Lakin devlet işlerinde dindar insan olmasın dememiştir. Kahir ekseriyeti Müslüman olan bir ülkede bu mantık zaten işlemez. Farklı düşünen kişiler ya İngiliz, ya da Yunan ajanlığına soyunmuştur. Ya da Atatürk'ün zekâsıyla dalga geçiyor demektir.
Atatürk laikliğini, Atatürk tüccarlığı yaparak şahsi laiklik anlayışlarına çeviren solun cahilleri, bu millete gerçek Atatürk'ü ve laikliği anlatsalardı işte o zaman Atatürk'e hiç kimse dil uzatamayacaktı.
Diğer taraftan,
Din kisvesi altında ajanlık yapan zihniyetler, dindar kesimi kendi çıkar ve menfaatleri uğruna kullanarak, anti Laiklik ve Anti Atatürk propagandaları ile bu milleti ayrıştırmada büyük rol oynamıştır. Sanki Laiklik din düşmanlığı gibi sunulmuştur.
Sağın cahilleri “Atatürk dinsiz derken”, solun cahilleri dindar mı demiştir? Solun cahilleri de sağın cahilleri de Atatürk'ü fil misali çıkar ve menfaatleri uğruna kullanmışlardır.
Solun cahilleri laiklik denince, içki içmeyi, dindar olmamayı, namaz kılmamayı hülasa din karşında olma mantığını ortaya koymuşlar ve bu mantığı yaymaya çalışmışlardır.
Buradan hareketle bu millete yıllar önce Atatürk'ün dindar olduğu anlatılsaydı. Ülkemizde sağ-sol kavgası yaşanmayacaktı. Bilinen 20 bin eğitimli yarınlarımızın teminatı fidan gibi gençlerimiz bir hiç uğruna ölmeyecekti. Ülkemizin bugünleri daha farklı olacaktı.
Düşündünüz mü hiç bunların vebalini kim ödeyecek!
Laik insanın sağcısı, solcusu olmaz. 85 milyon topyekûn birdir, beraberdir, kardeştir. Ülkemizin tek eksiği bu birlik ve beraberliği sağlayacak iradeye ülkemizi yönetecek yetkiyi vermemesinden kaynaklanmaktadır.
Bandı biraz geriye saracak olursak;
Sağcı ne dedi?
"Vatan, millet, bayrak" dedi.
Solcu ne dedi?
"Vatan, millet, bayrak" dedi.
Peki, aralarındaki fark neydi?
İşte dananın kuyruğu burada koptu. Bu millete, dindar Atatürk'ün anlatılamaması ve öğretilmemesi tek gerçekti. Şayet gerçek Atatürk gizlenmeseydi, merhum Prof.Dr. Haydar Baş’ın ortaya koyduğu gibi Dindar Atatürk anlatılsaydı, ülkenin akış şeması çok farklı olacaktı. Kavgalar, olaylar, darbeler,15 Temmuz yaşanmayacaktı.
Laikliğin amacı dinde hürriyeti sağlamaktır. Her ferde özgürce dinini yaşatmaktır. Ama gelin görün Atamızın laiklik ilkesine bir türlü vakıf olamadılar. Dini, cübbe ve sarıkta gören bazı kesimler, dinsizlik kisvesine büründü, laikliği içki bardağında sananlar, varamadılar zavallı halleriyle Atatürk’ün felsefesine.
Bu bağlamda Cumhuriyet'in kazanımları saymakla bitmez. Yeter ki doğru algılayıp, doğru yaşayalım. Türk milletini hak-hukuk sahibi yapan cumhuriyettir. Türk milleti cumhuriyetle beraber insan yerine konulduğunun farkına varmış, kadınlarımıza toplum içerisindeki gerçek değerini kazandırmış, ikinci sınıf bir vatandaşlıktan vatandaş olma hakkını cumhuriyet vermiştir.
Atatürk'ün cumhuriyeti vatanımızı ve vatandaşımızı teminat altına almıştır.
Atatürk ülkemizin kolonudur. Atamızın bütün ilkelerine, bilhassa laiklik ve cumhuriyetimize içimizdeki ayrık otlarını temizleyerek sıkı sıkıya sarılırsak, birlik, beraberlik içinde, fitneden uzak, ekonomik seviyesi yüksek, huzurlu ve kardeşlik içinde yaşarız.
Buradan hareketle “Evlerinize Türk bayrağı asın, yoksa düşmanlarımız gelir kendi bayrağını asar” diyen merhum Prof.Dr.Haydar Baş’a kulak vermeniz temennisi ile Cumhuriyetimizin 100.Yılını kutlar, Türk Milleti olarak ilelebet sahip çıkmamız gerektiğinin altını büyük puntolarla çizerim.