Cübbeli Ahmet Hoca ya bravo!
Ahmed Hoca, çıkardığı Kasr-ı Arifan dergisinin merkezine, Mustafa Kemal'in resmini , neden astırdı?.. Maarifet ehli olmayışımız, siyaseti beceremeyişimiz sebebiyle anlayamadığımız bir durum varsa şayet, bilelim."
Burada bahsedilen, Malta" da jet ski yaparken görüntülenip, bir anda medyada popülarite kazanan Cübbeli Ahmet Hoca ile ilgili bizim sitemizde yayınlanan bir haber..
Yani şu anda kim bilir kaç kez gittiği Umre" de bulunan Ahmet Ünlü
Bu adamcağızın You Tube kapanmadan önce, çeşitli görüntülerini izliyordum, bu kadar komik bir adam az bulunur, Cem Yılmaz" ın ciddi rakibi olabilir, hem de doğal haliyle
İdeolojisini dinlemiş falan da değilim ama kendine münhasır enteresan bir tip olduğu her halinden belli yalnız çok nüktedan olması ilgimi çekiyor.
Kara sakallı, sürekli insanları korkutan, öfkeli görüntülü bir hoca olacağına, böyle esprili, neşeli hali insanda sempati uyandırıyor.
Dergi genel merkezine Atatürk resmi astırması da, zaten bulunduğu cemaat için de çok radikal bir durum, kendisine Furkancıların devrimcisi denebilir.
Tabii ki bu devrimci hareketi, mensubu olduğu cemaatin tepkisine uğramış. Doğal olarak şekillerle uğraşan, yani işin şeriat boyutunda yaşayanlar, işin hakikatiyle çok fazla ilgilenemiyor..Böyle Atatürkçü diye nitelendirilecek hareketler cemaat içinde korku yaratıyor..
Hep bir şekilcilik, hep bir kurallar silsilesi, olması gerekenler gibi kesin yargılar yaşamları yönlendiriyor.
Kıyafetinden, düşünce şekli ve davranışlarına kadar her şey belli bir şeriat düzeni içersinde yaşanıyor..
Enteresan olarak bu düzen yalnızca, İslamcı denen kesimde yok, bizler gibi Cumhuriyetçi ve aydın diye tabir edilen kesimde de mevcut.
Bizler, başımızı örtmeyiz, namaz kılmayız, bazılarımız kurban kesmeyi bu devrin şartlarına uygun görmeyiz, yurt dışından modayı takip ederiz, gösteriş ve markayı severiz. Erkeklerimiz tabii ki cübbe giymez, mintan kullanmaz falan..( Kendimden değil, gözlemlerimden örnekleme yapıyorum)
Hep şekiller üzerine konuşuyoruz aslında, oysa olması gereken bana göre, insanların şekiller üzerinden değil, vicdanları üzerinden, iç sesleri üzerinden hareket etmesi..Topluluklar halinde yaşanmasından ziyade, bireysel olarak hareket etmesi..
Hepimiz birbirimizden farklıyız ama davranış olarak hep sürü psikolojisi içinde yaşıyoruz. Tabii ki zaman zaman liderler çıkıyor, sürüye yön veriyor ama aslında, sürü mü lideri yönlendiriyor, yoksa lider mi sürüye yön veriyor belli değil.. İkisi birbiri içine o kadar geçmiş ki, hangisi, hangisinden farklı bilinmiyor..
Bir ikincisi ideolojiler genel kavramlar olsa da, algılama açısından, bireysel algılanması gereken durumlardır.. Önce şeklen benimsediğin hareket tarzı, zaman içinde yaşam biçimin haline gelir, sonrasında, kendi içinde erittiğin ve özümsediğin ölçüde de artık bireysel olarak inancını yaşama noktasına gelirsin..
O noktadan sonra, şeklin ve şeriatın önemi kalmaz, hakikat boyutuna geçersin..
Bizi belli bir kalıba, sınıfa sokan her türlü klişeden, alışkanlıktan, bağımlılıktan uzaklaşmak lazım. İnsan ruhunun, sonsuzluğundan, sınırsızlığından bahsediyoruz, kendimizi belli kalıplara, inançlara bağladığımızda, aslında özümüze de aykırı davranıyoruz. Evet bir şeyleri okumak, öğrenmek, uygulamak güzel ama bir yerden sonra kendi özümüze dönmek şartıyla..
Şekilden, bağnazlıktan, önyargılardan uzak, sözün değil, özün yaşandığı günlerin gelmesi her insanın hak ettiği bir durum aslında..
Bunu hatırlamamıza neden olduğu için Cübbeli Ahmet Hoca" ya içten bir teşekkür İdeolojisi kendi meşrebimize ters olsa daJ