Çocuklar
Çocuklar,
Dünya’nın en güzel varlığı siz bebelerimiz,
Hepiniz o kadar akıllısınız ki;
Biz büyükler ölüm için ağlarken, siz doğarken ağlıyorsunuz…
Rahme düşende, şefkatten çok korkunun yolculuğu başlıyor; biliyorsunuz!
Daha derin mutsuzluklar için önünüzde nice yıllar olacak; ağlıyorsunuz.
Ellerinizdeki pamuk çok sürmeyecek, kirletilecek,
Biraz serpilende, tarlaya ırgat gidecek kimileriniz,
İşledikleri iplik kadar hayata bağlanamayacak kardeşleriniz,
Anasından süt yerine hayattan acı emen..
Savaşlara sürülen, çöplüklerde sürünen çocuklarımız…
Bu gün 23 Nisan, çocuklar.
Sizler gibi doğarken ağlamıştı..
ana-baba yüreği nedir bilen “Gazi Kemal”,
Yaşam size gülsün diye “barış, özgürlük ve refah” istedi;
Hiç birinizi soyuyla boyuyla ayırmadan; her birinizin kapısına şekerler bıraktı,
aldınız mı, yoksa sizden alındı mı çocuklar?..
İnsanca bir dünya kuramadıysak, hele ki istikbaliniz çalındıysa,
Ve sizler bulduğunuz kadarını bile kendi çocuklarınıza bırakmaktan yoksun iseniz;
Bu keder ninenizle dedenizin olduğu gibi, en çok da sizinle bizim, çocuklar!
Bizim çocuklarımız;
Yetersizliğimiz, duyarsızlığımız, ihtirasımızla, hayata sürdüğümüz, bencilliğimiz, soyumuzun devamı ve övüncümüzün çarklarında öğüttüğümüz..
Çocuklar,
Bizim değil sizin sesiniz duyulsa, bir daha savaşlar olmazdı, annelerinizin yüreği yasa yapsa sömürü olmazdı…
Siz, oyuna hile, okula yalan, gıdaya zehir katmaz, harçlıklarınızı boşa harcamazdınız.
Ve “İnsanlık saati” şu 23 Nisan’da bir an dursa;
Belki de, “çekilen bütün acıların, çilelerin toplamı yeter de artar denilir”;
Sizlere huzur veren yuvalardan geleceğinizi insanca kuracağınız yaşama giden bir yol elbet bulunurdu…
Oynaya güle gelin çocuklar, el ele mutluluğa erin çocuklar! Yine de bir bayramınız var.