Çinli bebek şakası
Çinli bebek olayı şakaymış! Ben zaten anlamıştım demek istemiyorum ama gerçekten anlamıştım. Biliyorsunuz, eski bir haber sunucusunun, özel bir kanalda yaptığı tv programına bağlanmış ve garip bir şiveyle, garip garip konuşan bir kadın vardı. Bu kadın, tam olarak dinleyemediğim için, işte çocuk mu evlat edinmiş, kocasının mı çocuğuymuş orasını anlamadım. Çocuk, böceklere yan yan bakıyormuş, 6 aylıkmış bu arada, konunun altında da çok basit bir espri yatıyor. Hani Çinliler, böcek yiyor ya…Millet kırılıyor gülmekten ve bunun gerçek olduğuna inanıyor. Mantıklı noktası da, Çin’ den aranıyor olmasıymış. Türkiye’ den olsa, bizi işletiyorlar diyecekler ama Çin’ den olunca, haa tamam o zaman, bu şakayı yapmak için Çin’ e gidecek halleri yok artık diyorlar herhalde…Bana çok saçma geliyor ama neyse.
Biz de şöyle 9-10 yaşlarındayken böyle şakalar yapardık. Tabii çok kısa bir süre için, sonra büyüyünce, içimizdeki çocuğun sesini biraz bastırdık. Belki de iyi olmadı ne bileyim.
Her neyse, bizdeki en hit telefon şakası şuydu…O zamanlar şimdiki gibi bir sürü pastane yok, televizyon programları yok, daha doğrusu artık pastane olayı bile çok eski, şimdi bir sürü yabancı markalı ama Türk malı, cicili, bicili pastacılar var.
O zaman her semtte bir tane pastane var. Herkes oradan alışveriş yapıyor.
Burası ses değiştirilerek aranıyor. Bolca sipariş veriliyor, sanki doğum günü varmış gibi, pasta, börek, çörek artık Allah ne verdiyse… Sonra, sevmediğin, seni kapının önünde, gürültü çıkartarak oynadığın için azarlayan, komşu teyzenin adresine gönderiliyor. Sonra da, kapının önünde en masum yüz ifadeni takınarak oturuyor ve pastacı çırağının kadına söylenişini zevkle izleyip, çikolatanı yiyorsun. Bu şekilde, hem kadının, pastacı gözündeki prestiji düşmüş , hem de bir daha pasta sipariş etse, artık ona kim inanır durumu oluyor.
Yaa işte, sen zavallı yavrucukları, sokakta oyun oynuyorlar diye, çık camdan avazın çıktığı kadar bağır çağır, çocuklar da sana böyle şaka yapsın.. Ne demişler, alma mazlumun ahını, çıkar aheste, aheste..
Şaka bir tarafa , her şakanın bir dozu olmalı, şaka ölçüsünde kalmalı, insanı gülümsetmeli, hayatına bir renk katmalı. Ölçüye dikkat etmek gerekir.
Yalnız konuya dönersem, programlar artık o kadar absürd konulara giriyor ki. Pek çok gerçek ama abartılı konuyu izlediğimiz için, şaka mı, gerçek mi ayırt edemeyecek duruma geliyoruz. Belki biraz buna dikkat etmek gerek. Ne şakalarımız şaka gibi güldürüyor, ne de programlarımız gerçeğe benziyor. İzlenilmek adına aslında, izlenme kalitesini düşürüyoruz. Benim ölçüm bir ölçüdür diye asla söylemiyorum yalnız son zamanlarda, televizyon ve bilgisayar başında ne kadar boş zaman geçirdiğimin farkına varıp, o kaybettiğim zamanları başka güzel şeylerle değerlendirmeye karar verdim. Mesela devamlı takip ettiğim hiç dizi yok. Sadece sabahları birkaç saat programlara bakıyorum, belli internet sitelerini ve kendi işlerimi takip edip, kendi günlük programıma bakıyorum ve çok daha mutluyum.
Günlük yaşam gailesi içinde, ciddiyete de, şakaya da çok ihtiyacımız var. Ama hepsi yerinde ve dozunda olmalı ki, hepsinin hakkını verebilelim…