Buz dağının görünen kısmı.

Güncelleme:

Murat Ongun" un dün Gülgün Feyman" la ilgili oldukça sert ifadelerin olduğu bir yazısını okudum. Bir açıdan hoşuma gitti çünkü hiç olmazsa birileri çıkıp samimi bir şekilde bildiklerini çekinmeden ifade edebiliyor. Çünkü maalesef medya da herkes, bazı konularda üç maymunu oynar..

Benim Gülgün hanımla bir iki kez, Kuşdili kursunda, bir de bizim televizyonumuza verdiği röportajlar sırasında birkaç kez konuşmuşluğum vardır. O kadar tanırım, bir de tabii, bir röportajım sırasında, aynı dönem Star da çalıştıkları Rana Elik" den dinlemişliğim vardır…Onun için, birlikte aynı ortamda çalışmadığım için, Murat Ongun" un, iddialarının doğruluğunu bilemem.

Ama benim mesleğe ilk başladığımda, hatta başlamadan önce, beğendiğim spikerlerden biriydi. Hırslı olmasını ve kendi ayağı üzerinde durmasını ve o iktidarda kalmak için, ekran gerisinde yaptığı mücadeleleri de takdirle karşılıyorum. Çok ayrıntılı bilmemekle beraber..

Sadece kadın spikerler arasında bir rekabet olduğunu herkes tahmin eder, Gülgün hanım uzun tırnaklı, uzun saçlı spikerleri beğenmeyebilir, o kendi tercihidir, ayrıca bir kadın spikerin hele de iddialı bir spikerse, ekranda kalması, buz üstünde kalması kadar zordur. Yönetmeninden, editörüne, kameramanından, ışıkçısına kadar herkes tarafından kıskanılabilinir ve işine sürekli taş konur.. Yani sadece ekran önünde, başarılı olmanız yetmez, asıl oyun ekran arkasında döner…

İşte iki lisan bilen, yurt dışında işletme okuyan kadın spikerler var, bunlar bile ekranda kalamıyor niye, bakımlı oldukları ve kıskanıldıkları için diyor Murat Ongun..Feyman" ın da hemcinslerini her zaman kıskandığını iddia ediyor.

Genel söylemlerine katılıyorum ama şuna katılmıyorum, bakın Ali Kırca" ya, Uğur Dündar" a, Mehmet Ali Birand" a, bunlar işletme mezunu, Amerika" da master yapmış insanlar değil ama gazeteci ve muhabir kökenli insanlar ve yıllardır başarıyla ekrandalar…

Demek ki , ekranda hele de, dört büyük kanalda anchorman olmak bir ölçüyse, mesele yurt dışında işletme okumaktan geçmiyor.

Mesele bana göre şu, popsatar yarışmaları yapıyorlar ya, güzel sesli bir çok insan gelip geçiyor, hiç biri şöhret olamıyor.

Çünkü; "star ışıkları yok." Bence tüm mesele burada yatıyor. Haber sunucusu için de bu kıstas önemli, ekranda, halka hitap eden pek çok sanatçı için de , iksir ve ölçü bu…

İyi bir haber spikerinin özelliklerini kendime göre sayayım: kadın spikerler için.

Yüzü güzel olacak, ses tonu orta kalınlıkta olacak, tabii ki ekran ışığı olacak, genel kültür sahibi olacak, doğru Türkçe, yani İstanbul Türkçe" si kullanacak, analitik ve hızlı düşünecek, gündemi takip edecek.

Bir de bizde olduğu gibi, ekran arkası ilişkileri iyi olacak…

En önemlisi de bu. Çünkü istediğiniz kadar iyi olun, yöneticinizle, haber müdürünüzle, yönetmeninizle ilişkileriniz iyi değilse, uzun yıllar ekranda kalamazsınız.

Bütün mesele bu, bu ölçülere var olan spikerleri oturtun, değerlendirmelerinizi ona göre yapın..

Şimdi yine spiker olduğum dönemdeki bir anımı anlatayım da durumu daha net ifade etmiş olayım.

En son çalıştığım kanalda, Expo anahaberi sunuyorum, haber müdürüm de, beni ekonomi bilmemekle suçluyor, patronuma, yani şimdiki eşime sürekli olarak, bu aptal, ekonomi bilmiyor falan diye son derece saygısız ifadelerle beni anlatıyor. O da diyor ki, bilmiyorsa destekleyin, madem ki siz ekonomiyi iyi biliyorsunuz..

Tabii işine gelmiyor, beni ekran önünde düşürmek için, hiç bilgilendirmiyor, bir de başarısız olmam için elinden gelen her şeyi yapıyor, yine böyle bir gün, o dönemin bir bakanına canlı yayında bağlanıyorum, önüme soruların yazdığı metin geliyor. Haber müdürü hazırlamış. Bir soru sormuş hanımefendi ama soru tam bir sayfa uzunluğunda, tam komedi ve o kadar anlamsız ve bozuk ifadelerle sorulmuş ki, tam deli saçması. Soruyu ne benim ne de bakanın anlamasına imkan yok. Neyse bir sayfalık soruyu okuyorum, soruyorum, haber müdürü de rejide, benim de kulaklığım açık, benim hakkımda yine ileri geri konuşuyor, işte aptal nasıl cevap veriyor falan diye hakkımda konuşuyor, duyduğumu da biliyor, amaç beni teknik ekibin gözünde küçük düşürmek ve ekranda da sinirimi bozup, yanlış yapmamı sağlamak..

Ben tabii o ve onun gibi pek çok sorunlu insanla karşılaştığım için tecrübeliyim, şaşırmak ne kelime, bu kadar kıskanıldığım için, içimden gülüyor ve haline üzülüyorum. Neyse kazasız belasız yayını atlatıyorum.

Bir süre sonra, yine önemli bir konuk var, bu sefer , kadın başka bir taktik deniyor, bana hiç soru hazırlamamış. Benim için daha iyi çünkü, benim hiç kimsenin bana soru hazırlamasına ihtiyacım yok. Ama patrona beni o kadar kötülüyor ki, soru soramaz diye, patronda madem öyle sen ona hazırla ver dediği için hazırlıyor, yoksa beni düşündüğünden değil. Neyse, bakıyor, o taktik de beni ekranda düşürmeye yetmiyor, başka bir yayında  bu sefer basit sorular hazırlamış, amacı beni küçük düşürmek.

Tamam diyorum , sen şimdi görürsün gününü, bilmediğim konular da olsa, açıyorum interneti, konuyu araştırıyorum, sorularımı hazırlıyorum adam gibi..Patronla her akşam yaptığımız, haber toplantısında önüne koyuyorum soruları, bakın diyorum, bunlar sizin ekonomi bilen, her şeyi biz biliriz diyen ekibinizin hazırladığı sorular, bu da ekonomi bilgisi yetersiz spikerinizin hazırladığı sorular. Ben haber merkezinin hazırladığı soruları da sorarım ama bu gün konuğumuz önemli bir konuk, kanal için iyi olmaz, karar sizin diyorum ve soruları bırakıp çıkıyorum..

Sonucu tahmin etmişsinizdir tabii işte böyle bir sinir harbi yaşanıyor ekran gerisinde, ve her gün yaşanıyor bunlar, daha böyle neler yaşadım. Bir de üzerine canlı yayın heyecanını ekleyin. Yani ekranda görülen aslında buzdağının görünen kısmı, bir de altı var.. Asıl oyun da orada dönüyor…