Bush-izim?

Güncelleme:

Liderlerin isminin sonuna ek yapılarak bir ‘izim’ muhabettidir gidiyor. Bu modaya son aylarda ABD’nin muhafazakar medyası da uydu. Son günlerde ‘Bushism’ deyimi sıkça duyulmaya basladı. Bu haftaki analizimde gerçekten böyle bir siyasi akım ve dönemden söz edilebir mi sorusuna cevap aramak istiyorum. 8 Sene Nasıl Geçti ve Geçecek ? Bush’un ilk seçim zaferi oldukça tartışmalı bir şekilde başladı. Yeniden sayılan oylar, mahkemelerde hesaplaşmalar v.s. Başkanlık makamına yeterince gölge düşürdü. Bush’un liderliğinin liyakatını net ve tartışmasız geri kazanmasına neden olan ‘bomba’ olay 9/11 saldırıları ile gerçekleşti. Bugüne kadar anavatanlarında hiç bir saldırıya uğramamış Amerikalıların güvenlik duyguları kırılan kristal vazo gibi ‘tuz-buz’ oldu. İki Okyanus arasında yaşamanın verdiği rehavetle pompalanan emniyet psikolojisi geri dönmeyecek şekilde Amerikan bilinç altını terk etti. Sıradan Amerikalının 9/11 saldırılarından sonra yapacağı tek ‘şey’ Amerikanın karşılık vermesini beklemekti. Karşılığı verecek mevcut lider, Başkan ve Başkomutan Bush’dan başka kimse değildi. Bush cevap vermekte gecikmedi. Afganistan’da çok başarılı bir operasyonla Taliban bitirildi. Afganistan’da kazanılan başarı iktidarın belli çevrelerinin iştahını kabarttı. Büyük Orta Doğu projesi adı altında Orta Doğu’ya Amerikan müdahalesi ile demokrasi getirme girişimleri prim kazandı. Bush önce babasının eksik bıraktığı proje, Irak’la işe başlandı. Ulus devleti ulus yapan 300 yıllık antlaşmalar rafa kaldırıldı ve ABD saldırıya uğramadan ve savaş nedeni olmadan ‘preemtive = önceden’ müdahale hakkını kullandı. Bush’un kamuoyu desteği görülmemiş seviyelere çıktı ve Başkanlığı boyunca rekor seviyelerde seyir etti. Ekonomi Tanrısı Bush’tan Yana İdi Güvenlik ve savunma harcamalarının dopingi, ’dot.com’ balonunun patlaması ile sarsıntıya giren Amerikan ekonomisini canlı ve diri tuttu. Başkan Clinton zamanında görülmemiş fazla veren Amerikan bütçesi Başkan Bush zamanında görülmemiş açıklara dönüştü. Bütçe açık verdi ama ellerinde rekor seviyede dolar tutan Uzak Doğulular Amerikan hazine bonolarını almaktan vazgeçmediler. Böylece Amerika tek ve yegane süper devlet olarak ’saadet üçgenini’ kurmuş oldu. ABD Merkez Bankası durgunluğa giren ekonomiyi canlandırmak için faizleri düşürürken, bütçe açıklarını kapatmak için çıkarılan bonolar, ellerinde ticaret fazlasından dolayı aşırı dolar biriken Çinliler ve Japonlar tarafından kapışıldı. Ucuz mallarını ABD ye satan Uzak Doğu’lular kazançları ile ABD bütçe açığını finanse ettiler ve ABD enflasyonunu düşük tuttular. Hintliler henüz bu oyuna girmediler. Bir düşünün !!!! Bu gelişmelerin ışığı altında Bush’un ikinci defa başkan olması kaçınılmazdı. Ve Bush ikinci defa Başkan oldu. İkinci Dönem Kötü Başladı Irak savaşına girerken yanlış istihbarat kullanıldığı ortaya çıktı. Petrolün varili 60 doları buldu ve Irak’tan kötü haberler gelmeye başladı. Katrina kasırgası karşısında çaresiz kalan devletin ekranlara yansıması bardağı taşıran son damla oldu. Rüzgar ters döndü ve Bush’un desteği ilk defa yüzde 50’nin altına düştü. Ve kamuoyu desteğinin yükselme belirtisi yok. Gelecek Başkan Adayları ABD gibi köklü demokrasilerde erken seçim gibi bir alternatif olmadığı için şu anda gündemde konuşulan konu kimin başkan adayı olacağı. Amerikan kanunlarına göre bir başkan iki defadan fazla seçilemiyor. Bu nedenle Cumhuriyetçi Parti, Bush’un iç ve dış politikada başlattığı ’muhafazakar’ girişimleri korumak ve inandığı ”Bushizm’ felsefesini devam ettirmek için arayışlar içinde. Cumhuriyetçiler arasında önde iki kişi koşmakta. Eski New York belediye başkanı Rudy Guilliani ve Arizona senatoru John McCain. İkisi de karizmatik. İkisinin de özgeçmişinde liderlik yetenekleri var. Guilliani başarılı bir savcı ve 9/11 saldırılarından sonra New York kentinde olağanüstü başarılı sınav verdi. John McCain bir savaş kahramanı ve 7 sene Vietkong’un elinde esir olarak hayatta kalmayı başarmış bir pilot. Düzgün bir politikacı. Cumhuriyetçi her iki başkan adayı da, ABD’nin İran, Suriye ve diğer ülkelere gerekirse haddini bildirmesi taraftarı. ( İngiltere ve Avustralya’yı yanlarına alarak). Komplocuların ve komplo teoricilerinin ekmeğine yağ sürmek istemiyorum ancak şu anda prim yapan görüş, eğer ABD’ye yeni bir terorist saldırı olursa Cumhuriyetçi adayın kazanacağı doğrultusunda. Eğer ekonomi önümüzdeki 30 ay şu anki seyrini devam ettirirse, iç politikada en hassas ve siyasi açıdan en anlamlı konu kürtaj konusu olacak. AB ülkelerinde kimsenin tartışmaya değer görmediği kürtaj konusu Amerika’da tam bir ’ateşten gömlek’ Kürtaj konusuna yaklaşımları nedeni ile seçilen ve seçilemeyen anayasa mahkemesi üyelerinin Senato görüşmeleri, en büyük siyasi meydan savaşlarının yaşandığı yer. İki ana siyasi parti arasında kırmızı çizgiler adayların kürtaj konusuna bakışları ile belirlenecek. İngilizce deyimi ile Cumhuriyetçiler ’pro life = yaşam’ Demokratlar ’pro choice = seçenek’ taraftarı. İki esaslı Cumhuriyetçi adaya karşıt Demokratlar arasında şu anda önde giden isim eski Başkan Clinton’un eşi Hillary Clinton. Karizmatik, evini New York’a taşıyıp senatörlük seçimlerine girecek kadar ihtiraslı. İyi bir eğitim görmüş başarılı bir hukukçu. Eşinin çapkınlıklarına göz yumarak Clinton soyadından vazgeçmeyecek kadar kurnaz. Bir kadın olarak kürtaj gibi iç politikada sembolik önem kazanmış bir olgu karşısında konumu önemli. Son kamuoyu yoklamalarına göre, özellikle ‘Desperate Housewives = Çaresiz Evhanımlarının’ menfi oyları nedeni ile iki Cumhuriyetçi adayın gerisinden gelmekte. Değerli okurlar günlük yaşamımızı etkiliyen ABD Başkanlarının politikaları nedeni ile sizlere muhtemel başkan adayları konusunda bir tablo göstermek istedim. Sanırım bu konuyu ilk defa burada benden duyuyorsunuz. Amacımız paparazzi medyanın kuş gribi gibi yaydığı ‘televole kültürü’ virüsüne karşı bağışıklık kazanmanız.


Diğer Yazıları
Ne Seçimdi Ama…
Paris Olimpiyatları ve Tarihi Anılar