Bundan sonra artık eleştiri yazmak yok.

Güncelleme:

Başbakan, köşe yazarları daha az yazsın. O zaman ülke huzur bulur demiş ve daha pek çok şey tabii.

 

Eskiden köşe yazarları haftada bir yazardı. Şimdi her gün yazıyorlar, yarım saatte bir yazabiliyorlar. O hale geldik. Bunların yaptıkları açık bir tahrik. Bu tezleri ileri sürenler devlet düşmanlarıdır" şeklinde konuşmuş.

Aslında daha bunun üzerine bir şey yazmaya söylemeye gerek yok. Kimi kast ettiği çok belli olmasa ve bunun da çok  önemi olmasa da,  köşe yazarları için,  daha ağır bir söz  olmaz her halde, bunlar ‘devlet düşmanından’ başka.

Artık, köşe yazarları böyle havadan sudan, suya sabuna dokunmadan, sabun köpüğü tadında yazılar kaleme alsınlar bari.

Mesela, sokak lambalarının sensörleri hangi aralıkla yanıyor? Yakına gidince mi yanıyor, yoksa uzaklaşınca mı? Bizim sitede yananlar, öyle göz kırpar gibi oluyor,  bir ileri bir geri gidiyor, aniden ortaya çıkıyorum, olayı bir türlü çözemedim. İyice bir artık vaktimi bu işlere ayırayım.

Sonra efendim, bakalım çiçeği burnunda röportajcımız bir sonraki röportajını nerede yapacak? Hamamda mı, yoksa buhar odasında mı? Bu sefer, kimin karizmasını yerle bir edecek diye, yemeden içmeden, ailecek merakla bekliyoruz.

Bir başka mühim mesele, artık evlerin kapısı parmak iziyle açılıyormuş, son moda buymuş.

Bazı şarkıcılarımızın da yatak odasına da retina taramasıyla mı giriliyordu, öyle bir şeyler hatırlıyorum.

Hatta başka bir tiyatro sanatçımız da,  ben halk tipiyim, benim odama turnike ile giriliyor demişti.

Durum böyle olunca, ben artık halk tipi bile olmuyorum  demek ki,  keza  geçen gün gidip evimin sokak kapısı için  bir AVM’ den yeni anahtar bile  yaptırdım.

Yani böyle önemli meseleler var tabii, bunlardan bahsetmek lazım. 

Geçenlerde parkta sevmek için, kucağıma aldığım kedi tırmığını yediğim için, hem kuduz hem tetanoz aşısı olduğumu yazmıştım.

Mesela o kedicikten biraz daha bahsedebilirim, onu ofise yolladım ve artık bir ofis kedisi oldu, şimdi çalışanların gözlerini oyup, tırmık, pençe Allah ne verdiyse atıyormuş. Aman kaçırmayın diyorum, yaklaşık 15 gün falan oldu ama olsun, ben uzaktan da olsa gözlem altında tutayım.

Artık ben böyleyim, benden fikir, eleştiri, birilerinin eksiklerini gözler önüne seren röportajlar falan beklemeyin, benim tuzum kuru, hiç kimseye ihtiyacım, muhtaçlığım yok. Kimsenin, işinde gücünde, yerinde gözüm yok. Bunu neden söylüyorum, bizim meslektaşlarda bir huy var, böyle isim vermeden, birbirlerine ağzına geleni söylüyorlar. Biraz da çok okunur bir grafik izliyorsanız, sizi kaale almıyor gözüküp, her türlü yakıştırmayı yapıyorlar. Okurun da kafası karışıyor, gelen maillerde niye böyle yazdın diye soruyorlar, ben de açıklamasını yapıyorum.

 İdeallere gelince, her gönülde bir aslan yatarmış. Benim gönlümde yatan aslan da, insanların düşüncelerinden dolayı suçlanmadığı, yargılanmadığı, fikirlerin konuşulduğu, tartışıldığı, hakaretin olmadığı, kavgaya gitmeden çözüldüğü bir ortamın yerleşmesi.

 Benim de öyle bir ortamda, bir çıkarım, ya da maddi beklentim olmadan  yazılarımı yazıyor olmam. Tamamen amatör ruhla bakıyorum olaya.

 Çünkü zaten korkuya gerek yok, hiç kimse gerçeği yazılarıyla falan saptıramaz. Yani eğer yapılan iş iyiyse, ben onu istediğim kadar, yerin dibine batırayım, herkesin aklı fikri, vicdanı var. Ben kendimi küçültürüm, yapılan iş ortadadır.

 Yok öyle değil de eleştiriyorsam, o da bana artı kazandırmaz, çünkü yine yapılan iş  kötüdür, o zaman da, benim yorumuma gerek kalmaz. Benim derken, kendimden bahsetmiyorum, eleştiri yazan yazarlardan bahsediyorum. Yazar çizerliğin, eleştiri ve ironiden geçtiğinin altını çizerek.

Hep söylediğim şey, gerçeğin önünde hiçbir güç duramaz, her şey olacağına varır, ama er, ama geç…

Gerçekleri çarpıtmaya da kimsenin gücü yetmez.

Boşuna demiyor muyum ben, etrafta olan biten saçmalıklardan sıkılıp,   Tibet’ e , Nepal’ e gitseymişim daha anlamlı olurmuş diye, kendimle dalgamı  geçiyorum.

Aydınlanmak için,  hiçbir yere gitmeye gerek yok tabii ki. Her şey bizim içimizde oluyor, biz istemedikten sonra, bizi geliştirecek, geriletecek, aydınlığa kavuşturacak bir güç yok diye..

Misal , bu gün siyasetten girdik, felsefeden çıktık. Bundan sonra  artık böyle…