Bu bir Çorum hatırası...

Güncelleme:

Yine küçük bir seyahat arasından sonra, ‘home home sweet home’ diyerek evime döndüm, yalnız bu sefer farklı bir nedenle yani iş nedeniyle, Çorum’ daki Expo Tr 83 Fuar Merkezi’ nin,  ‘Ramazan Alışveriş Günleri’ nin açılışındaydım.

Bu güne kadar, tatil nedeniyle yurt içinde daha çok turistik seyahatlerin yapıldığı şehirlere gitmiş, İç Anadolu’ da da Ankara dışında başka bir şehri görmemiştim.

Ne kadar büyük bir kayıp olduğunu, bu seyahatimden sonra anladım.

Bir kere ilk defa bir yere gidiyor olmak, insanda coşku uyandırıyor, acaba ne gibi farklı renkler göreceğim diye düşünüyorsunuz.

Güzel insanlarla karşılaşıyor, onların dürüstlüğü  ve sıcaklığı karşısında, kendi ortamınızdaki insanların tavrını sorguluyorsunuz.

Anadolu insanı büyük şehirlerde yaşayan insanlara göre çok daha sıcak ve samimi, nasılsa öyle. Yürüyüşleri bile bizlere göre daha naif ve sade.

Yaşam Çorum’ da, İstanbul’ a göre daha ucuz. Trafik yok denecek kadar az, ışıklar ana caddelerde bile sürekli yanıp sönüyor, yani istediğiniz zaman kavşaklardan geçebiliyorsunuz.

Havası İstanbul kadar nemli değil, daha kuru. Sıcakta olsa, öyle boncuk boncuk ter dökmüyorsunuz. Akşamları da, kara ikliminin etkisiyle, babamın dediği şekliyle ; ‘ limonata’ kıvamında. Anlayacağınız pek bir keyifli.

Dostluklar muhteşem, yemeklerse ayrı bir dünya…

Mesela şehir merkezinde iki önemli konak var. Biri Katipler Konağı, diğeri ise Veli Paşa Konağı.

Bu her iki konakta, Çorum’ un tarihinde çok eski bir yere sahip. Dekorasyonları aynen eski dokusu korunarak saklanmış ve bu günlere kadar gelmiş.

Özellikle kültür gezileri yapmak isteyenlere, ya da bir hafta sonu kalkıp, güzel ülkemin görmediğim şehirlerini göreyim diyen insanlara Çorum’ u şiddetle tavsiye ediyorum. Üstelik haftanın üç, dört günü uçağa atladığınızda ( her gün uçak yok, sadece belirli günler var) İstanbul’ dan  1saat 15 dak. lık bir uçuş sonrasında Çorum’ a iniyorsunuz.

Anadolu Medeniyetleri’ nin beşiği Hattuşa Antik Şehri ve Kral Mezarları’ nı görmeden, Çorum Müzesi’ ne uğramadan, bu şehrin sıcak insanlarıyla tanışmadan, bol fotoğraf çekmeden sakın dönmeyin.

Yemek konusunda bildiğiniz her şeyi unutun, ezberleri bozun. Çünkü eğer siz de benim gibi, sağlıklı yemekler, Akdeniz tipi beslenme, et yemem, yarı vejeteryenim falan takıntıları içindeyseniz, yemekleri görünce kısa bir şok yaşayabilirsiniz. Çünkü genellikle et yemekleri ve tereyağı ağırlıklı olarak tüketiliyor.

Katipler Konağı’ nın Çatal aşı çorbası, Çorum mantısı, İskilip dolması, mumbarı, tereyağlı su böreği, elde açılmış tül gibi ince baklavaları benim favorim.

Bu güne kadar İtalyan mutfağı, Çin, Fransız ve Hint mutfaklarını çok beğenirdim. Buna bir de Çorum mutfağını ekliyorum. Gerçekten dünya mutfaklarıyla yarışacak lezzet ve kalitede bir mutfak. Yeter ki, gereken değer verilsin, doğru bir platformda tanıtımı yapılsın.

Bunlar çok ağır yemekler nasıl bize tavsiye ediyorsun diyenler varsa, hemen cevap vereyim. Ben de kırk yılda bir tereyağ yiyen, et yemeyen bir insanken, her gece bu yemekleri yiyerek kilo verdim. Bu kadar zaman aç dolaşıp da kiloları veremeyip, kuvvetli yedikten sonra nasıl kilo verdiğime de şaştım doğrusu.

Demek insan hem lezzetli, hem ölçülü , hem de doğal beslenirse kilo da verebiliyor. Öyle aç kalıp , ölümcül diyetler yapmaya gerek yok.

Uzun lafın kısası, İstanbul’ a aşık bir insan olan benim için  eve dönmek harika  ama arada ya iş ya da tatil dolayısıyla küçük aralar verdiğinizde de , yaşadığınız yerin dışında farklı kültür ve insanları tanımak muhteşem geliyor, hele ki arkada bıraktığınız güzel dostlar ve dostluklar  da yanınıza kar kalmışsa…