Biden’ın hezimeti Trump’ın zaferinden büyük
Dünyanın fırtınalı günlerden geçtiği dönemdeki kritik ABD seçimini Donald Trump kazandı.
Anketler başa baş seçimi işaret ediyordu, ama biz 2 hafta önce Trump’ın rahat kazanacağını, hatta 300 delegeyi aşabileceğini yazmıştık. Öyle oldu.
Trump’ın zaferini küçümsemek elbet mümkün değil.
Ama Trump’ın zaferinden daha büyük olan mevcut Başkan Joe Biden’ın hezimeti. Biden herhalde ABD tarihine en kötü başkanlardan biri olarak geçecek.
Bunun kısa ve bizi daha çok ilgilendiren uzun dönemli nedenleri var.
Şimdi öncelikle Amerika’nın büyük partisi Demokratlar içinde, büyük kavgalar ve sarsıntılı depremler yaşanacak. Parti tarafından Amerika’da “demokrasiyi yıkacağı” ve “faşist” olduğu ilan edilen Trump’a karşı seçimi kaybetmenin sorumlusu kim?
Seçimi kaybeden Kamala Harris ama, hemen bütün partililer biliyor en önde gelen sorumlu Joe Biden! Oklar şimdi öncelikle Biden’a dönecek.
Zihinsel hastalığı başkanlık yapamaya uygun olmamasına rağmen Biden tekrar adaylıkta ısrar etti ve başka adayların çıkmasının önünü kesti. Halbuki parti içinde Trump gibi dengesiz bir isme karşı kolayca seçimi kazanabilecek genç siyasetçiler vardı.
Biden böylece Amerika’ya olduğu kadar kendi partisine ve muhtemelen partisinin geleceğine de büyük zararlar verdi.
Üstelik bunu, gayri ahlaki bir şekilde, zihinsel hastalığını bilmesine rağmen ön seçimler boyunca kamuoyundan saklayarak, gizleyerek yaptı. Haziran ayında Trump’la yaptığı ilk TV münazarasında zihinsel yetersizliği gün gibi ortaya çıkınca, gelen baskılar karşısında çekilmek zorunda kaldı.
Ama artık partide önseçim için zaman kalmamıştı, zorunlu olarak Başkan Yardımcısı Kamala Harris aday ilan edildi.
Harris’in adı başkanlık için ilk çıktığı günlerde Trump’ın onu rahatça mağlup edeceğini söylemiştim. Çok itiraz eden oldu. Çok basit olarak, Harris’in müktesebatı ve kapasitesi o görev için yetersiz.
Kampanya boyunca gördük, en basit sorulara cevap veremedi, bir sürü laf salatası anlattı. En temel konularda tavrını açıklayamadı. Kolay oy alabileceği Latin kökenlilerin, genç siyahların, Arap ve Müslüman seçmenin oylarını çekecek adımlar atamayı dahi beceremedi.
Bir milyar doları aşkın rekor düzeyde bağış yağmasına ve Amerikan siyasetinde sınırlı temsiliyete sahip seçkinlerin elindeki büyük medyanın müthiş gaz vermesine rağmen kolay bir yenilgi aldı.
Ama Harris’i fazla eleştirmek haksızlık olur. Onun durumu için belki de en uygun söz Sultan Mahmut’a atfedilir: “Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut”.
Muhtemelen o noktada da eleştiriler, 2020’ye kadar geri gidilerek Biden’a yönelecek. Çünkü Harris’i tercihi etmesinin nedeni yetenekleri ve o göreve uygunluğu değil, ön seçimde kendisini destekleyen bazı etkili partililerin “siyah ve kadın” başkan yardımcısı talep etmesiydi. Biden pekala durumun farkındaydı ve Başkan Yardımcısı olduktan sonra Harris’e hemen hiçbir önemli görev vermedi.
Bu noktada, yazın yapılan parti kongresine kırk yıllık politikacılara taş çıkaracak bir konuşma yapan bir başka siyahi kadın Michelle Obama’dan söz etmeden geçemeyeceğim.
O performans herhalde Amerika’nın siyasi konuşmalar tarihine geçecek. Meraklılar buradan izleyebilir.
Evet, kolayca Trump’ı nakavt edebilecek Michelle Obama aday olmak istemiyordu, ama eminim ki Demokratlar arasında Trump’ı yenecek bir adayı parti ön seçimde çıkarabilirdi.
Joe Biden uzun vadeli sonuçlar açısından da muhtemelen Amerika’nın en kötü başkanlarından biri olarak hatırlanacak.
Biden, en uzun yıllar dış politika görevleri yapmış, o konuda en deneyimli başkan olarak göreve başladı. Daha önce Barack Obama da onu Başkan Yardımcısı olarak seçerken, özellikle dış politika deneyimini göz önünde bulundurmuştu.
Biden’ın dış politikada temel hedefi, konuşmalarında defalarca vurguladığı gibi, Amerika’nın dünya lideri olduğunu ve dünyayı yönettiğini kanıtlamak idi: “Amerika dünyayı yönetmek zorundadır…” çünkü Amerika “vazgeçilmez bir ulustur”.
Ama Biden, Amerika’nın dünya yönetişimini beceremediğini adeta kanıtladı. Yaptığı büyük yanlışlar nedeniyle dönemi, Amerika’nın dünya liderliğinden çok merkezli (çok kutuplu) küresel sisteme geçişin tetiklendiği yıllar olarak hatırlanacak.
Biden en deneyimli olduğu alanda, temel hedefinin tam tersi sonuçlara yol açan Başkan olarak tarihe geçecek.
En büyük yanlışları Ukrayna krizinde yaptı. Soruna kolayca çözüm bulunabilirdi, müzakereye bile yanaşmadı. Savaşan iki ülkenin kendi aralarında vardığı barış anlaşmasını sabote etti. Ardından Rusya’ya karşı doların rezerv para özelliğini ve Amerika’nın kontrol ettiği diğer ekonomik enstrümanları (SWIFT, vs.) silah olarak kullandı.
Ama sonuç alamadı, Rusya’yı çökertemedi. Aksine Rusya savaşı kazanıyor.
Barack Obama döneminde Başkan Yardımcısı iken Biden yine doların küresel rezerv para özelliğinin bir dış politika silahı olarak kullanılmasını önermiş, Obama kabul etmemişti. Hem de gerekçesi, o silahın sadece bir kez kullanılabilir olması idi!
Biden Başkan olunca Obama’nın o sözüne de kulak asmadı.
Şimdi pek çok dünya ülkesi öyle yapıyor. Amerika’nın elindeki dolar ve bağlantılı enstrümanları dış politikada dayatma aracı olarak kullanmasına çözüm arıyor; bunun adı BIRICS. Bu arayışın sonuçları olacak.
Biden yönetimi sürekli olarak, dış politikada demokrasi ve kurallar temelli uluslararası düzeni savunduklarını anlattı. Buna karşılık Ortadoğu savaşında İsrail’in etnik temizlik ve soykırım suçuna açık ortak çıkması, kurallar ve değerler temelli dış politika iddialarının inandırıcılığını da tüketti.
Evet, Biden dönemi Amerika liderliğindeki dünya düzeninin (U.S.-led international order) bitişini başlatan dönem oldu.
Böylesi dünya için daha hayırlı olacak.