Bayram Çoşkusu

Güncelleme:

Eski bayramlarda şöyle olurdu, böyle olurdu cambaz gelirdi demek istiyorum ama öyle bir anım olmadığını görünce seviniyorum. Demek o kadar yaşlanmamışım diye. Ama bayramların tatil olarak algılanmadığı, büyüklere el öpmeye gidildiği, çok hastalandığım bir yıl nurlar içinde, huzur içinde yatsın babaannemin bana kurban kestiğini vs hatırlıyorum demek ki orta derecede bir yaşlanma söz konusu…

Her neyse, dini bayramlar eşittir tatil olarak algılandığı dönemlerde, tatile gitmek gelenek oldu, gitmeyince şehir yani İstanbul bomboş ve terk edilmiş gibi duruyor. Bir de ben her zaman, yalnızlık hissinden rahatsız olurum, yine çocukluğumdan gelen alışkanlık. Freud haklı galiba, sürekli bizi çocukluğumuza döndürmekte…

İstanbul’ da kaldığım süre bazen yazı yazmakta zorlanıyorum. Hep aynı rutinler, yoğun trafik, yapmakla yükümlü olduğumuz işler, sorumluluklarımız. Bunlar üstüste geldiği zaman, bedensel olmasa bile mental anlamda zaten yoruluyoruz. Öyle olmasa bu meditasyonlar, yogalar niye icat edilsin. Her ne kadar kadim Uzakdoğu gelenekleri de olsa, Batılı insana hiçbir şey vermese de ümit vaad ediyor…

Bu yazıyı yazdığım atmosferi yazı ile sizlerle paylaşırsam, yemyeşil bir bahçede, gri beyaz çizgili bir masa örtüsü üzerinde, fosforlu laptop’umla oturuyorum, karşımda dünya güzeli oğlum, beline kadar uzanan, su dalgası modeli kumral saçları ve yanık teniyle, arkadaşlarına bedava bayram mesajları yolluyor. Niye bedava? Herhalde bayram diye bilmiyorum…. Ortamda keskin bir lavanta kokusu ve çarşaf gibi denizin mis kokusu var. Kuşlar cıvıl cıvıl sabah neşesini yansıtıyor. Arılar, böcekler, kediler sabah avlarının peşinde. Kaldığımız yerin mutfağından kızarmış köy ekmeği kokusu geliyor.

Deniz sanki bu gün biraz daha fazla çarşaf gibi, acaba biz gidiyoruz diye mi böyle oldu bilemedim, hep öyle olur ya; ertesi gün şehre dönüyorsunuz ama en güzel gün de o dönülen son gün olur. Doğal bir şaka diyelim…..

Birazdan türlü çeşit Ege Otları ve soğuk sıkma zeytinyağı ile hazırlanmış domatesler ve taze çay gelecek, yazı yazarken aklıma onlar geliyor, konsantrasyonum bozuluyor yalan yok.

Bir de bizimkilerin eşe dosta aldığı kavanoz kavanoz reçel var. Hatta her şeyin reçeli var burada şam fıstığını bile reçel yapmışlar daha neler diyeceksiniz ama öyle çok da lezzetli. Türlü çeşit kavanozlarda sakız reçellerini saymıyorum onları herkes biliyor. Mandalina ve lime bir de şam fıstığı reçeli bu yıl ki favorim. Etle çok aram yoktur zaten, ama balıksız salatasız, zeytinyağlı ot yemeği olmadan yemeğe yemek demem.

Alaçatı’ da onlar bolca var neyse ki. Kabak çiçeği dolması favorimdir mesela, ısırgan salatası, radika, şevketi bostan, asma pidesi bu bayram benim bayram ettiğim yiyecekler oldu.

Mevsim olarak da çok daha güzel geldi doğrusu, sezonun keşmekeşinden, kalabalığından uzak, sakin ve huzurlu bir tatil için bu mevsim ideal.

Bir de eskisi gibi büyük otellerden artık hoşlanmıyoruz, çok soğuk ve kurumsal geliyor zaten şehirde fazlası ile öyle yaşıyoruz, bari tatilde böyle küçük ve sakin butik oteller bize daha keyifli geliyor tabii hijyeni ve kalitesi büyük otellerle aynı olmak şartı ile…

Bu bayramı ben böyle geçirdim kum, deniz, güneş ve ailem….

Daha ne olsun.

Yaratan hepimizi, hepinizi korusun ve kaderlerimize söylenecek güzel sözler, yapılacak güzel işler yazsın. Şekilden öze ve gerçeğe döndürsün. Hayırlı bayramlar olsun…..