''Batı’nın yenilgisi''
Ünlü Fransız toplum bilimci, tarihçi ve nüfus uzmanı (demograf) Emmanuel Todd’un yıl başında piyasaya çıkan “Batı’nın yenilgisi” (La Défaite de L’Occident) başlıklı kitabı, haftalardır Fransa’da en çok satanlar listesinde zirvede dolaşıyor. Todd’la yapılan mülakatlar Fransız medyasında bolca yer alıyor.
Todd’a göre Amerika artık ‘nihilist’ yani hiçbir ahlaki değere sahip olamayan bir İmparatorluk ve yalanlar söyleyen bir rejim. Fransa dahil kendisini izleyen Batılı ülkelerle beraber büyük bir yenilgiye doğru gidiyorlar. Donald Trump ve onun destekçileri gibi Amerikalı muhafazakarlar kötü gidişin tamamen farkında; ama düzeltebiliriz diye düşünüyorlar. Todd bu görüşe katılmıyor.
Todd’u dikkat çekici yapan özelliklerden biri, Sovyetler Birliği’nin çöküşünü öngören ilk aydınlardan biri olması. 1976’da ve henüz yüksek lisans öğrencisi iken yayınladığı bir çalışmada, yüksek çocuk ölümleri verilerine dayanarak, Sovyetler’in ayakta kalamayacağını söylemişti.
Todd kitabına Ukrayna savaşının ayrıntılı bir değerlendirmesiyle başlıyor. Büyük Britanya’nın şahin tavırlarla Amerika’nın kuyruğuna takıldığına, Fransa ve Almanya’nın kendi stratejik ve ekonomik çıkarlarının gerektirdiği duruşu gösteremediğine işaret ediyor. Bugüne dek eşi görülmemiş yaptırımlar uygulayarak Rus ekonomisine diz çöktürmek isteyen Batı’nın amacına ulaşamadığını, buna karşılık Rusya’dan en az 30 kat büyük ekonomik hasılasına ve Batılı liderlerin tüm tumturaklı söylevlerine rağmen Ukrayna’ya yeterli askeri mühimmat sağlayamadığını vurguluyor.
Batı dışında kalan dünyanın büyük çoğunluğunun, Ukrayna’nın Amerika tarafından kontrol edilen bir NATO üssüne dönüştürülmesine ya karşı çıktığına ya kayıtsız kaldığına işaret eden Todd, Washington’un yürüttüğü vekalet savaşının karaya oturmasıyla, Batı’nın daha derin bir ideolojik tecride düştüğünün altını çiziyor. Benzer şekilde, dünyanın büyük kısmı Amerika’nın demokrasi ve özgürlük cephesini temsil ettiğine de inanmıyor.
Todd’a göre Batılı seçkinlerin büyük kısmı öylesine dogmatizme ve ideolojik tekbenciliğe (solipsizm) batmış durumda ki, dünyayı olduğu gibi görmekte zorlanıyorlar.
Okuyucularımız, bizim yaklaşık üç yıldır Ukrayna krizi nedeniyle yaptığımız tahliller ile Todd’un görüşleri arasında paralellik olduğunu herhalde fark etmiştir. Bu önemli çalışma daha kapsamlı bir sunumu hakkediyor. Bunu önümüzdeki haftalarda yapacağız ve o arada bizim Todd’dan farklı tahlillerimizi de sunacağız.
Todd’un kitabını kaleme aldığı günlerde Gazze savaşı henüz başlamamıştı. Ukrayna’dan sonra Gazze savaşıyla Batı’nın sürdürülmesi zor stratejik tercihleri, ahlaki zemin kaybı ve ideolojik tekbenciliği Todd’un görüşlerini doğrulayan yönde bir kez daha gözler önüne serildi.
Aşağıda, dünya medyasından kısa alıntılarla Gazze savaşının geldiği yeri özetliyoruz. Ayrıntılı okuma isteyenler verilen linkleri kullanabilir.
* * *
Tahran’daki mollalar, zamanın kendilerinden yana olduğunu düşünüyor ve uzun dönemli satranç oynuyor. Askeri gücünün ve bölgede oluşturduğu “direniş ekeni” ittifakının giderek güçlendiğini düşünen İran’a göre, büyük hesaplaşma için henüz erken. Biden yönetimi 6,5 ay sonra yapılacak seçimler arifesinde, nereye varacağı bilinemeyen bir büyük tırmanmaya karşı. Tahran ve Washington anlaştı, İran “intikam al-mış gibi” göründü, büyük savaş şimdilik engellendi.
Al Jazeera (Katar devletine ait medya):
“… İran’ın yanıtının büyük bir tırmanmadan kaçınacak şekilde hesaplandığını gösteren bir işaret, planlanan saldırıdan 72 saat önce Tahran’ın ABD’yi bilgilendirildiğinin ve vuruşların ‘sınırlı’ ve meşru savunma amacıyla icra edileceğinin İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan tarafından açıklanması idi.”
Menachem Klein (+972 Magazine, İsrail, bağımsız liberal, muhalif):
“Savaşın uzamasını isteyen sadece Başbakan Netanyahu değil. İsrail’in aşırı sağından Siyonist sola kadar uzanan siyasi güçlerden oluşan geniş bir koalisyon, değişen amaçlarla, savaşın yeni normale dönüşmesini istiyor.”
İsrail’in yürüttüğü savaşta on binlerce sivilin barbarca yok edilmesine rağmen AB ülkelerinin çoğu İsrail’i desteklemeye devam ediyor. İfade özgürlüğü gibi kavramları unutan, mazlum ve masum insanlar lehine sempati duyguları yaratabilecek konuşmaları dahi yasaklayan Almanya başı çekiyor.
Middle East Eye (İngiltere merkezli, Ortadoğu konusunda yetkin uzmanların yazdığı haber/yorum sitesi):
“Tanınmış İngiliz-Filistinli cerrah Hassan Ebu Sittah, Almanya’da yetkililerin kendisini göz altına aldığını ve Almanya’ya girişine izin vermediğini açıkladı.
Ebu Sittah, cuma günü Berlin’de bir Filistin konferansında konuşma yapacaktı.
Cerrah, “Gazze hastanelerindeki çalışmalarını” anlatmak üzere konferansa konuşmacı olarak davet edildiğini söyledi.
Kasım ayı sonunda Gazze’den ayrıldığından beri Doktor Ebu Sittah, 33.000 insanın öldüğü İsrail’in sürdürdüğü savaşın sonuçları hakkında farkındalığı artırıyordu.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz ekim ayında ‘İsrail’in güvenliği, Almanya’nın milli dış politikasının temel unsurlarından biridir (Germany’s raison d’état)’ demişti.”
Nahum Barnea (Yedioth Ahoronot, İsrail’in parayla satılan en yüksek tirajlı gazetesi):
“Artık şu bilgi resmi: Üç ayı kararsızlık ve telaş içinde geçen altı aylık savaş sonrasında, İsrail Silahlı Kuvvetleri Gazze’yi terk ediyor. Altı aylık savaş sonunda, başlangıçta koyulan hedeflerden tek birini dahi başarmayı beceremedik. Hamas’ı yok edemedik, Hamas rejimini düşüremedik, Gazze çevresine roket yağdırılmasını durduramadık. Rehinlerin evlerine dönmesini sağlayamadık.” (Kaynak: Conflicts Forum, sadece aboneler için haber bülteni, 13.4. 2024).
Ben Caspit (Ma’ariv, İsrail’in yüksek tirajlı akşam gazetesi. Caspit İsrail’in en ünlü yorumcularından biridir):
“Savaşın 6. ay dönümünde görülüyor ki, İsrail sadece Refah’ı işgal etmemekle kalmıyor, kamuoyunu tam olarak bilgilendirmeden Gazze’den tamamen çekiliyor… İsrail Silahlı Kuvvetleri’nin Han Yunus’ta çekilmesi, muhtemelen Gazze savaşının sonudur – en azından mevcut şekli ile… İsrail raydan çıkmış bir tren. Lokomotiften kopmuş bir tren vagonu. Sürücüsü olmayan bir araba.” (Kaynak: Conflicts Forum, 13.4.2024).
Trita Parsi (ABD’nin daha kontrollü bir dış politika (restraint) izlemesini savunan Amerika’daki Quincy Enstitüsü İcra Başkan Yardımcısı):
“Hastaneleri bombalamak savaş suçudur. İsrail, Gazze’deki HER HASTANEYİ bombaladı.
Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) İsrail’i, insani yardımların Gazze’ye ulaşmasını sağlamakla sorumlu kıldı. İsrail aktif şekilde yardımların gelmesini engelliyor.
Uluslararası İnsancıl Hukuk, bir savaş yöntemi olarak sivillerin aç bırakılmasını yasaklar. İsrail Gazze’de bilinçli şekilde açlık yarattı.
Sivil asker ayırımı gözetmeden bombardıman, Uluslararası Hukuk’ta yasaklanmıştır. (ABD Cumhurbaşkanı) Biden, İsrail’in Gazze’de sivil asker ayırımı gözetmeden bombardıman yaptığını kabul etti.”
Ben Caspit (Al Monitor, ABD merkezli Ortadoğu üzerine uzmanlaşmış haber/yorum sitesi):
İsrail’in Gazze’den Lübnan savaşına geçiş için hazır olduğunu yazıyor. “(Lübnan) sınır bölgesi kısa süre içinde İsrail ordusunun ana odağı olarak Gazze’nin yerini alabilir. Israil Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Komutanlığı Çarşamba günü, Hizbullah’a karşı olası topyekun savaş için tüm tabur komutanlarının eğitimlerini tamamladığını açıkladı.”
Filistin halkı ne düşünüyor?
Araştırmalar Hamas’a desteğin arttığını gösteriyor. Filistinli PCPSR kamuoyu araştırma kurumunun Dr Halil Şikaki yönetiminde düzenli aralıklarla Gazze ve Batı Şeria’da yaptığı araştırmaların sonuncusu.
Soru: Sizin görüşünüze göre Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırı kararı doğru muydu, yanlış mıydı? Kararsızlar (%10) hariç verilen cevaplar.
Doğru karar: %79
Yanlış karar: %21
Soru: Sizin görüşünüze göre, savaştan sonra Gazze’yi kim yönetmeli? Kararsızlar (%9) hariç cevaplar.
Hamas: %65
Mahmut Abbas dışında bir isim liderliğinde Filistin Otoritesi: %14
Mahmut Abbas liderliğinde Filistin Otoritesi: %13
Arap ülkeleri: %3
Diğer: %5
Gelişmelerin yorumunu okuyucularımıza bırakıyoruz.