Başörtüsü taktım

Güncelleme:

Geçenlerde, başörtüsüne özgürlük modasına ayak uydurup ben de başımı örttüm ama nasıl? Vatan Caddesi' nde bir alışveriş merkezi var, isim söylemeyeyim efendim reklam olmasın. Zaten aklımda da tutamadım. Oraya gittim. Nasıl olsa orada türbanlı, baş örtülü pek çok insan vardır, ben de arada kaynar giderim. Bakalım başı örtülü Ebru ve örtüsüz Ebru neleri deneyimleyecek diye....

Zaten Eyüp Sultan Türbesi' ne gittiğim zamanda, türbeye girmeden önce başımı adet olmuş üzere örterdim. Bu sefer daha farklı olarak, evimden çıkmadan başımı örttüm.

Önce kıyafetimi anlatayım. Ayağımda Ugg çizmelerim, blue jean pantolonum, diz üstüne kadar inen uzun dar kazağım, siyah güneş gözlüklerim, kaynakçı modeli, büyük boy yani. Yayın makyajına yakın makyajımla, kahverengi tonlarda, kenarları iğne oyalı, pazarlarda satılan, Anadolu hanımlarının başörtülerinin aynısından başörtümü bağlayıp, otomobilime bindim.

Uzun zamandır zaten, üstü açık araba kullanıyorum. Panik ataklı olduğum için bu arabaları tercih ediyordum, şimdi hastalığım geçti ama o alışkanlık bana yadigar kaldı. Kışın bile neredeyse üstü açık gezmek istiyorum. İnsanlar belki görüp, vay görgüsüz, bu havada arabanın üstünü açmış diyor, oysa benimkisi, masumane bir alışkanlıktan geliyor her neyse. İnsanların hakkımda ne düşündüğü de bir yere kadar. Sonuçta bu benim hayatım.

Yani üstü açık arabada, başörtüsü çok yadırganmıyor gibi geldi bana, rüzgardan saçlar uçuşmasın diye, eski Amerikan filmlerinde, başı örtülü çok şık kadınlar görürdüm, biraz da onlara öykündüm herhalde...

Ama trafikte, hiç de başka benim gibi hanımlar görmedim. Hatta ışıklarda durduğumda, yandaki arabalarda oturan hanımların, dikkatle bana baktığını gözlemledim. Artık beğenmediğinden mi, beğeniden mi bilemiyorum.

Herneyse başörtünün başımda yarattığı his, güzel bir kavrama hissiydi. Ama yan aynalara göz ucuyla bakarken, tam göremediğimi hissettim. Bir taraftan kendimi örtünmüş ve korunaklı gördüm. Diğer taraftan saçlarımın, sürekli başörtüsü taktığım zaman, basılacağını ve sağlıklı formunu kaybedeceğini aklıma getirdim. Yani yarı yarıya hoş ve nahoş duygular yaşadım.

Evden çıkmadan, oğluma nasıl durduğunu, bundan sonra başımı örteceğimi şaka yollu söylemiştim. O da iyi banane deyip, her zamanki gibi odasının kapısını yüzüme kapatmıştı. İnsan bir ne demek, olmaz falan der, bir tepki gösterir, yoksa hiç umursanmıyor muyum diye düşünmüştüm? Yolda kafamda bu düşünceler dönüp durdu....

Eşime yanında böyle dolaşmam seni rahatsız eder mi diye sordum? O da yok canım, senin her halin güzel, olur mu öyle şey diye yanıt verdi....

Sonra, bizim aile de ne kadar demokratmış diye sevindim.

Çarşı da dolaşırken, pek çok insanın bana dikkatle baktığını gözlemledim ama ben özenli giyinen birisi olduğum için, her zamankinden farklı bir tavır olmadı.

Çarşıdan çıktıktan sonra da, başörtümü açtım.

Sonuç olarak; zorla başörtüsü takmak ya da çıkartmak çok kolay değil. Ben başörtüsü kullanmayan bir ailenin çocuğuyum, tam tersi de olabilirdi. Başörtüsü ya da türban, terminolojisi bence çok da önemi değil.

Her hangi bir örtünme şeklinin yaşandığı bir ailenin mensubu da olabilirdim.

Altında iyi niyet olduktan sonra, başınızı örtersiniz, örtmezsiniz fazla bir önemi yok. Maksat bence kendini nasıl iyi hissediyorsan, o şekilde davranmakta. Kendi özüne uygun olmayan bir davranış içerisinde insan rahat edemiyor.

Ben 1 günlüğüne de olsa,  başımı örterek, farklı bir deneyim yaşayıp yaşamayacağımı gözlemlemek ve empati yapmak  istedim.

Ben aynı ben olunca da çok farklı bir durum hissetmedim.

Ama herkesin yaşadıkları kendine doğrusu.....

Mesele hislerinde önce kendine samimi olabilmekte, etraf ondan sonra geliyor.