Başbakanın ABD Ziyaretinin Ardından...

Güncelleme:

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Başbakanı Erdoğan ABD’yi ve başkent Washington’u ziyaret etti. Türkler genellikle bu tür gezilere ‘çıkartma’ yaftası takarlar fakat  gelen giden konusu şehir sakinlerinin fazla umurunda olmaz.

Bu seferki ziyaret biraz daha fazla günlük hayata yansıdı. Medya ve ABD yönetimi Türkiye’yi ve Başbakanı daha bir ciddiye aldı. Erdoğan ve heyeti Amerikan yönetimin ‘Büyük Devlet’ protokolüne göre ağırlandı. Kendisine atfedilen önemi sezen Başbakanın tavrı önemli bir dünya lideri havasındaydı.  Başbakanın vücut lisanı ve retoriği özgüven açısından tavan yapmış biçimde etrafa yansıdı.

obama.pic.jpg

Gelen Heyet:
Bence Başbakan siyasi açıdan ilginç bir kompozisyon yapmıştı. Yardımcıları Arınç ve Numan Beyi hem ABD’ye tanıştırmış hem de parti içi dengeleri korumuştu. Baş müzakereci bakan Bağış doğrudan müdahil olacağı bir konu olmamasına rağmen İngilizce konusunda yardımcı olmak üzere kervana katılmıştı. Gerçekten burada olması gereken iki bakan, Davutoğlu Suriye için, Enerji bakanı Taner Bey Türkiye’nin İran ve Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmak için Washington’daydılar.

İş Adamları ve kadınları, öncelikle Başbakanın davetine icabet etmek için heyette yerlerini almıştı. Gayeleri Başbakanla aynı kareye çıkmak, elini sıkmak ve ayaküstü hasbıhal etmek oldu. O görevleri tamamladıktan sonra bazısı acele yurda döndü, kimisi alış veriş yaptı kimisi de medya mensuplarıyla yemek yedi.

90’lı yıllarda kalmış büyük heyetlerle ülke ziyaretleri modeli aslında bugün artık demode olmuş bir model ama ‘gövde gösterisi’ kültüründe halen prim yapmakta.

Dış Politika Parametreleri:
Başbakan ziyaretinin esas nedeni olan Suriye konusunda söylemini yumuşatmış gözükmekte. Krizin çıktığı ilk günlerde Davutoğlu’un özünde doğru tarihsel yaklaşımlarla vardığı iyimser sonuçların etkisinin azaldığı gözükmekte. Washington’da küresel gerçekleri daha yakından duyma ve görme etkisi Erdoğan’ın Suriye konusunda yaklaşımını törpülemiş. Davutoğlu’nun vardığı sonuçların pratikte pek fazla ‘Kıymet-i Harbiyesi’ olmadığı anlaşılmış gözükmekte. Umarız değerli akademisyen Davutoğlu’nun Amerikan Neoconlarına pembe tablolar çizerek Irak savaşına girmelerine ebep olan sWolfowitz’in pabucunun başına gelenler, Davutoğlu’nun pabucunun başına gelmez.

BM ve Putin:
Başbakan Suriye hakkında ki konuşmalarında BM güvenlik konseyine acımaz eleştiriler getirdi. Brezilya, Hindistan, Almanya gibi ülkelerin açıkça dile getirmekten çekindiği II. Dünya Savaşı sonrası kurulan dünya düzenini Suriye üzerinden ciddi şekilde eleştirdi. Eleştirilerinde haklıydı ama cesaretinin bedeli olur mu? Bilmiyoruz.

Bugünkü sistem içinde dengeyi değiştirecek tek ülke Putin’in Rusyası olduğu için Suriye konusunda Moskova adres gösterildi. Sanırım Amerikalılar hem Başbakan Erdoğan hem de oligarklar üzerinden Putin’e lobi yapacaklar.

Filistin:
Başbakan Filistin konusunda kararlı ve bilinçli konuştu. Önerdiği çözümler, Hammas’ın barış görüşmelerine katılması teklifi ve İsrail’in tutumu konusunda önerileri konuya hâkimiyetinin ispatıydı. Sanırım Amerikan yönetimi Filistin konusunda Başbakan’dan yararlandı. Başbakan’ın Filistin konusunda köklü yaklaşımları Erdoğan’ın Arap dünyasının popüler lider olarak kalmasını sağlayacak.  Başbakanın İsrail konusunda tutumu ve İsrail’e alternatif çözümler önermesi İsrail-Türkiye ilişkilerinde buzlarının erimesinin uzun zaman alacağının işareti. Bunun başka bir yan artısı da Türkiye’nin komşusu Yunanistan’ın İsrail’e olan tutumundan dolayı Türkiye’ye sıcak bakması.

Kendi İntibalarım:
Heyetin ziyareti tüm alaturka taraflarına rağmen eskiye oranla daha profesyonel geçti. Özellikle protokol ve güvenlik konusunda Türk görevlileri daha ilerlemiş gördüm. Bunlar ziyaretin estetik yönü. Ziyaretin birde felsefi ve tarihsel yönü açısından gözlemlerim oldu.

T.C.in  ‘kurucu babası’ olan tümü asker kökenli insanların o zamanki deneyimleri ve algılamamaları Orta Doğu ve İslam dünyasını bir kalemde silip,  Doğu’ya arkalarını dönüp, tamamen Batı’ya yönlenmelerini sağlamıştır. Kabul edelim yaratmaya çalıştıkları ‘ulus devlet’ o günkü dünya koşullarında başarılıdır. Bugün başka bir dünyadayız. ’70 sente’ muhtaç Türkiye şimdi 100 milyon dolara Washington’un kalbine Türk-İslam kültür merkezi inşa ediyor.

T.C. Büyük Elçiliğine bitişik komşu uluslararası ‘Islamic Center’ de Cuma namazı çıkışı dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanların T.C. Başbakanına olan ilgisi bir cazibenin göstergesidir.
Washington’un tarihi oteli Mayflower’da başbakanın yaptığı konuşmaya gelen diğer ülkelerin temsilcileri mini etekleriyle, türbanlarıyla, kaftanlarıyla ve ‘laci’ takım elbiseleriyle değişik bir mozaik sergilediler.

Bütün bu doğal refleksli manzaraları sadece ‘yalakalık’ etiketiyle tarif etmek gerçekçi olmayabilir. Geçmişte sırtımızı döndüğümüz coğrafya ve tarih, genel anlamda ‘Osmanlının bakiyesi’,  bugün modern T.C. i tekrar yakalamış gözükmekte. Türkiye’ye düşen görev, bu gelişmeyi fırsat olarak değerlendirip, Türkiye vatandaşlarını refah ve geleceğini daha ileri götürmek olmalıdır.
Washington Mayıs 21 2013
 
 

Diğer Yazıları
Ne Seçimdi Ama…
Paris Olimpiyatları ve Tarihi Anılar