Atletizmde en başarısız ülkeler kim?
Ülke kan gölüne dönmüş durumda. Her gün çok sayıda şehit haberi geliyor. Son yazımda da belirttiğim gibi, korkarım ki dört nala büyük bir çöküşe ve parçalanmaya doğru gidiyoruz. Umarım bu endişem yanlış çıkar.
Bu kaos ortamında hayatını kaybeden bütün insanlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Ailelerine ve yakınlarına, başsağlığı ve sabır diliyorum.
Ama bu hafta siyasete ara vermek, biraz da spor konuşmak istiyorum.
Bilmiyorum izlediniz mi, Dünya Atletizm Şampiyonası, 22-30 Ağustos tarihleri arasında Çin'in başşehri Pekin'de yapıldı ve evvelki hafta son buldu.
Hepsi zevkle izlenen, zaman zaman nefes kesen yarışlar oldu.
Bu yarışlar sonunda tam 144 adet altın, gümüş ve bronz madalya, çok sayıda ülkeden gelen erkek ve kadın atletler arasında paylaşıldı ve sahiplerini buldu.
Atletleri en az bir madalya kazanan ülke sayısı 43. Ama bu ülkeler arasında Türkiye yok.
Altın madalya sıralamasında Kenya 7, Jamaika 7 ve Amerika 6 altın ile ilk üç sırayı aldı.
Toplam madalya sayısında Amerika 18, Kenya 16 ve Jamaika 12 madalya ile ilk üç sırada.
Yani nereden bakarsanız bakın, atletizm devi Amerika ile başa baş mücadele eden Kenya ve Jamaika, şampiyonanın en başarılı iki ülkesi oldu. Kenya ve Jamaika'ya tebrikler.
Basit bir inceleme yaptım. Dünyada nüfusu 75 milyonun üzerinde 18 ülke var. Bunlardan biri de Türkiye. Acaba nüfusu 75 milyonu aşan ülkeler içinde hiç madalya kazanamayan ülkeler hangileri?
Bu ülkeler şunlar: Hindistan, Endonezya, Pakistan, Nijerya, Bangladeş, Filipinler, Vietnam, İran ve Türkiye.
Bu ülkelere de herhalde, atletizmde dünyanın en başarısız ülkeleri diyebiliriz. Çünkü, büyük nüfuslarına rağmen tek bir madalya kazanamadılar.
Türkiye'nin Hindistan, Bangladeş, Pakistan gibi dünyanın en fakir ülkeleriyle aynı grupta olması gerçekten üzücü.
Ama hiç hoş olmayan bir husus daha var. Bu ülkeler arasında, kişi başına düşen milli gelir olarak en iyi durumda olan ülke Türkiye.
Eğer bunu da bir ölçü olarak kabul edersek, yani nüfus ve kişi başına gelir faktörlerini beraber dikkate alırsak, atletizm başarı sıralamasında Türkiye'nin dünyadaki yeri, sondan birincilik. Veya hadi diyelim ki, o civarda.
Bu daha da üzücü bir durum.
Atletizm pek çok kimse tarafından, tüm sporların anası veya temeli olarak kabul edilir. İnsan vücudunun koşma, atlama, atma gibi en temel fiziki kapasite özelliklerinin yarıştığı ve sınırlarının zorlandığı bir spor dalıdır.
İnsanın fiziki gücünün yarışmasını ve bu gücün devamlı daha yüksek sınırlara ulaşabileceğini görmek, gerçekten heyecan verici.
Belki de o nedenle, mesela Olimpiyat oyunlarında en çok seyirci çeken ve en popüler branş atletizmdir. Oyunların son kısmına programlanır ve Olimpiyatlar maraton yarışı ile son bulur.
Niçin böyle?
Acaba Türkiye atletizmde niçin bu denli başarısız?
Çin'deki son dünya şampiyonasına Türkiye adına katılan atletlerin yaklaşık yarısı devşirme idi. Acaba bu kadar yüksek oranda devşirme atletle Dünya Şampiyonası'na katılan başka bir ülke var mı? Sanmıyorum.
Ayrıca, bu konuda bir noktaya daha işaret edelim. Başka ülkelerin atletleri arasında o ülkenin "doğal" vatandaşı olmayan sporcuların önemli bir kısmı, "devşirme" değil. Yani, sadece o ülkenin milli formasını giyip yarışsın diye vatandaş yapılmış kişiler değil. Göç veya başka nedenlerle o ülkenin vatandaşlığını kazanmış kişiler.
Özellikle gelişmiş ülkelerde, bizdeki türden devşirme atletlerin oranı hayli düşük seviyede veya hiç yok. Buna karşılık bu oranın, mesela petrol zengini Arap ülkelerinde daha yüksek olması dikkat çekiyor.
Peki, bizim atletlerimiz niçin başarılı olamıyor?
Acaba bu coğrafyada yaşayan insanların fiziki özelikleri, atletizm için uygun değil mi? Moda bir tabirle, başarısızlığımızın nedeni fıtri mi?
Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Aksine, bizim insanlarımızın fiziki özelliklerinin, atletizmin bir çok branşında başarılı olabilmek için uygun olduğunu düşünüyorum.
Yukarıda işaret ettiğimiz gibi atletizmde, bireyin temel fiziki kapasite sınırları ölçülür ama, bir ülkenin bu sporda başarılı olabilmesi, öncelikle bir toplumsal organizasyon sorunudur.
Önce ülkenin genç insanlarının hepsine, isteyen herkese bu sporu yapabilme imkanı sağlanmalı, yetenekli olanlar ortaya çıkabilmelidir. Daha sonra da, kaliteli ve sistematik bir eğitim ile, sürekli performans yükseltme imkanı olmalıdır.
Bunun çok yönlü bir muazzam bir toplumsal organizasyon işi olduğu sanırım açıktır.
Başarı için, üniversiteler dahil her düzeyde okulların, kulüplerin ve sivil toplum kuruluşlarının yoğun bir şekilde yer aldığı yaygın bir örgütlenme gerekir.
Bu organizasyonun öncülüğünü elbette kamu yapacaktır. İşe iyi tasarlanmış bir yol haritası, yani uzun dönemli ve ayrıntılı bir uygulama planı ile başlanmalıdır.
Yukarıda kısaca özetlediğimiz veriler, Türkiye'nin bu konuda "para yok, bütçe yok" gibi bir mazereti olmadığını açıkça gösteriyor.
Çünkü Türkiye'nin atletizmdeki yeri, kendi iktisadi gelişmişlik düzeyinin hayli gerisinde. Sorun fakirlik değil, organizasyon eksikliği.
Gençlik ve Spor Bakanlığı böyle bir organizasyona, böyle kapsamlı bir projeye öncülük etse ve hedeflerini iyi anlatabilse, eminim toplumdan büyük bir destek ve karşılık bulacaktır.