Ateist insandan Başbakan olur mu?
İnsanlar din ve vicdan özgürlüğü söz konusu olduğunda her zaman çok demokrattır daha doğrusu öyle gözükürler ya.
İşte öyle olmadıklarına dair en güzel örnek Avustralya gibi, kişisel hak ve özgürlükler konusunda pek çok ülkeden daha gelişmiş diye nitelendirilen bir ülkeden geliyor; İşçi Partisi kökenli bir Başbakan olan Julia Gilard’ ın, göreve geldikten sonra kutsal kitap sayılan İncil’ e el basmaması ülke içinde ikiye bölünmelere yol açmış.
Yeni Başbakan 1 ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen yemin etmediği ve bunu da ateist olduğu için, anlamsız bulduğuna bağlamasından.
Muhafazakar kesimlerce, hiç kimse yemin etmeden Başbakan koltuğuna oturamaz eleştirilerine muhatap olmuş.
Ne kadar çelişkili bir durum değil mi, sevgili okurlar?
Düşünsenize vatandaşların oyunu alıp Başbakan olmaya hak kazanıyorsunuz, ancak kişisel inancınız yüzünden, eleştirilere muhatap oluyor, belki de bir sonraki dönemde koltuğunuzu kaybediyorsunuz. Kaotik bir durum…..
Eğer gerçekten kişisel hak ve özgürlüklere saygı duyulan bir ülke ise, neden inançsızlık da, inançlılık gibi kişinin özgür iradesi ve seçimine bırakılmıyor.
Başkalarının inancına saygısızlık edilmediği halde, neden inançsızlığa da saygı duyulmuyor.
Aslında inançsız insanların hiçbir zararı olmamasına rağmen, bütün kötülükleri dini kötüye kullanan insanlardan duyuyoruz. O halde niye inançsız insanlardan bu kadar çok korkuluyor?
Yüz yıllardır pek çok savaşlar din adına yapılıyor, insanlar gruplara ayrılıyor ve bölünüyor.
Ama hiç dinsiz insanların savaştığını, kimseye bir zararı dokunduğunu duymuyoruz. Onlar kendi yolunda sessizce yaşamlarına devam edip gidiyorlar….
Belki azınlıkta oldukları için, belki de kimsenin diniyle, düşüncesiyle ilgilenmedikleri için kim bilir….
Müslümanlık içinde benim çok beğendiğim inanç ve ibadet hakkında Allah ile kul arasında ifadesi vardır.
Ben bunu şöyle anlıyorum; İbadetinde öylesine içten ve samimi olacaksın ki, bunu etrafa gösteriş aracı olarak kullanmadan yalnızca Yaratan ve aranda yaşayacaksın.
Yardım konusunda da yine beğendiğim bir ifade vardır. O da şöyle; Birine yardım ettiğinde, bunu sağ elinle veriyorsan, sol elin bilmeyecek gibi.
Bu da muhteşem bir şey….
Orada da, hiçbir gösteriş ve riya yok tamamen içinden geldiği gibi ve yardım ettiğin insanı da rencide etmeden…
Başka dinlerde de çok beğendiğim şeyler var. Çok güzel sözler, çok samimi bulduğum Mistikler bir sürü güzel yaşamış insan var.
Benim ölçüm, insanların amacı ne olursa olsun, kesinlikle şiddetten uzak durduğu ve negatif hiçbir duygunun paylaşılmadığı bir dünya düzeni…
Artık, korkulardan arınmış, iyi niyetli, sevginin ve saygının yaşandığı, bir insan topluluğunda yaşamak istiyorum.
Tabii ki eleştiriler olacak, tabii ki farklı düşünceler olacak ama bunları tartışmanın da bir düzeyi olacak. İşler, şiddet ve hakaret boyutuna gitmeyecek.
O zaman işte hangi inanca mensup olursanız olun, inançsız bile olsanız temel insani değerleri taşıyorsanız, korkuyla değil eğer sevgiyle bir güce kendinizi bağlı hissedebiliyorsanız.
Her şeyi bir kenara bırakın, dünyada olduğunuz ve yaşadığınız için mutluluk duyuyorsanız, bence bu da bir anlamda şükürdür.
Önce kendinize ve etrafınızdakilere değer verirsiniz, sözlerle değil, ya da öyle olması gerektiği için değil, içinizde o duyguyu hissettiğiniz için….
Ülkemize ve gündemimize dönersek, mizahi bir bakış açısıyla, konuya ilişkin olarak acaba dinimizce kafir sayılan yeni Avustralya Başbakanı ile ticari ilişkide bulunmak dinen caiz midir diye de insanın aklına gelmiyor değil haniJ
Belki haber programlarında bu konuyla ilgili raitinge önem veren kanallar, değerli bir hocaya bağlanıp görüşlerini alırlar…..
Cübbeli Ahmet hoca diyeceğim ama o bu aralar başka konularla ilgili yorumlar yapıyor….
Her neyse, bu gün Pazar, bu konuyu geniş geniş düşünebilirsiniz, tabii isterseniz, iyi pazarlar olsun efendim….