Aşil’in Topuğu: Tarım
Tarımdan kopuş pahasına sanayileşme tarih oldu, çoktandır tarımda endüstrileşme revaçta.
Dengeli büyüme, hizmet, sanayi ve tarım ile birlikte sektörel bütüncül kalkınmaya bağlı.
Kaldı ki, gıda güvenliği, kendine yeterlik, beslenme güvencesinin konuşulduğu çağdayız.
Avrupa Birliği’ni ‘tarım tutuyor, Amerika çiftçisine destek oluyor, Fransa, koruyor…
Bizde –savaşta en önde giden- köylü, barışta hala en arkalarda sürünüyor.
Hayvancılık nicedir öldürülmüştü…
“Tarıma doğrudan gelir desteği” hatalı bir yönelim olmuştu.
“Ekersen 10, yatarsan, 100 akçe!”
Etkileri sonrasındadır: tarım, 2003’ten 2007’ye (2005 hariç) genel büyümenin altındadır.
Ziraat Bankası, birlikler ve kooperatifler, haylidir, üreticinin yanından çekiliyor.
Bir tür vadeli işlemler borsası biraz da sanal biçimde merkeze yerleşiyor ama serpilemiyor.
Üretici icralık, Batı’da topraklar yabancının eline gidiyor…
Doğu’da ağalık, terör örgütünün ve yeni-liberallerin himayesinde hüküm sürüyor.
Konuştuğumuz tarımdır. Türkiye’nin neredeyse tamamıdır ve “aşil topuğu” kadar stratejiktir.
Milli Gelirin % 8,1’i, İstihdamın % 23,3’ü; bu seneki veriyle 6,564.000 kişi ve aileleri...
Mucizesini kendi oluşturmaktadır: 2011’de % 5,3 büyüme, % 15’i ihraç edilen, 62,7 milyar dolar hasıla…
Bu son veri itibariyle “Avrupa Birincisi”yiz diyor sayın Bakan Eker, ama ya sofralarımız?
Olmadık ürünleri ithal etmeye başladık…
Ya çocuklarımız? Beslenme yetersizliği yüzlerinden okunuyor!
Son “Belediye yasası” ile hayvancılık desteği için köylünün yollara düşmesi gerek.
Bir çok alanda olduğu gibi tarım alanında istatistikler başka, hayat çok başka!
Oysa yerküre “uyanıyor” ve bir uyumun peşinde koşuyor…
Dünya, sürdürülebilirliğin, tarımda, akarsuda, denizde olduğunu giderek kavrıyor…
İklim değişikliğine karşı katı atık ve sera gazını azaltacak, yöntemler önemseniyor.
Brezilya’da aşırı yağış şekeri yüzde 12, ABD’nde kuraklık mısırı yüzde 33 artırdı.
Oturup da ‘seyredilirse’, Güney Asya’nın üretimi elli yılda yarı yarıya inecek…
O arada, 8 gün silaha para aktarılmasa doyacak 1 milyar aç var.
13 yıl içinde tencereye 1 milyar “yeni ortak” gelecek… İnsanı, doyurmak gerek…
Flora ve faunanın onarılamaz şekilde bozulabileceği “vahşi çağa” sürüklenebiliriz…
Bu, bilim-kurgusal görünse de, insan etinin, insan saldırganlığına hedef olması demek…
Öte yanda, Türkiye olarak bizler de gün yitirmeden önlemlerimizi almalıyız…
Tarım ulusal bir politika, stratejik bir planlamayla yeniden ele alınmalı:
Arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirmeye özen gösterilmeli…
Kamusaldan başlayarak toprak reformu yapılmalı…
Kooperatifleşmeye önem verilmeli, birlikler güçlendirilmeli…
Eğitim kurumları ile çiftçi kavuşturulmalı…
Ürün arz ve sunumunun güvenliği sağlanmalı, genetikle oynamaya izin verilmemeli…
Üretimde çevreye duyarlı araçlar kullanılmalı, organik tarım desteklenmeli…
Hayvancılığa, arıcılığa, süt ürünlerine teşvikler verilmeli, tesisler modernleştirilmeli…
Girdiler konusunda çiftçiye destek olunmalı, bankası, sigortası üretici için çalışmalı…
Evet, tarım, hem bizim için hem Dünya açısından belki de en önemli sektördür.
Maliyet optimizasyonu ve ürün yelpazesinin değerlenmesi için entegre sistemlerin ışığında;
İnsanın insanı sömürmediği ve insanın doğayı kirletmediği bir yapıyla;
Gerçekte herkese yetecek kaynakların işlenmesi: hakça bir düzenin de temelidir.