Apo un Mektubu ve İsrailin Özrü...

Güncelleme:

Türkiye’nin siyasi gündemi, özellikle de çok önemli konular olduğunda hızla dönüşüyor.
Nedir o üzerinde konuşulması gereken gündem maddesi? Mesela Apo’ nun mesajı, Nevruz Kutlamaları, Kürt Sorunu’ nda gelinen nokta…

Biz neyi konuşuyoruz? İsrail’ in 2010 yılında Mavi Marmara Gemisi’ ne yaptığı ve 9 Türk’ün yaşamını kaybetmesine neden olan saldırının özürünün, tam 3 yıl sonra, 2013 te, tam da Apo’ nun silahsızlanmayı öneren  ‘sözde barış’  mektubunun kamuoyu ile paylaşıldığı zaman da gelmesini…

Yandaş medya diye tabir ettiğimiz haber kanallarında, yine yandaş diye tabir ettiğimiz basın mensupları bu olayı nasıl duyurdular bir de ona bakalım?

Bu özür, Dış İşleri Bakanlığı’ nın ve Sayın Başbakan’ ımızın uluslararası ve diplomatik başarısıdır diye yorumlandı.

Biz Diyarbakır’ da niye meydanlarda bir tane bile Türk bayrağı yoktu, Apo’ nun mesajının  anlamı neydi diye konuşulmadı derken, gündem ne hikmetse  bir anda İsrail’ in özürüne gitti…
Hem de Obama’nın İsrail ziyareti sırasında… Ne tesadüf!

Tüm bu noktaları birleştirdiğimizde ortaya nasıl bir tablo çıktığına baktığımızda; gündem olağan şekli ile seyretmediği için, şüpheci bir akıl, bunun mantıklı bir açıklaması olabileceğini düşünür.
Kaldı ki, olayın üzerinden 3 yıl geçmiş İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu telefonda, Başbakan’ a; saldırılardan ötürü özür dilediğini, saldırıda ölenlerin ailelerine tazminat ödeneceği açıklamasını yapıyor. Bu da yetmiyor Gazze şeridine, insani yardım amaçlı ihtiyaç malzemelerinin girebileceği iznini de veriyor.

Şüpheci bakışımızı kaldırıp yandaş basına empati yaptığımızda neler görüyoruz?

Dışişleri Bakanı Ahmed Davutoğlu’ nun ağzından, İsrail’ e yapılan yaptırımları;

Türk İsrail diplomatik ilişkileri ikinci kâtip düzeyine indirilecektir. İkinci katip düzeyi üzerindeki tüm görevliler, başta büyükelçi olmak üzere en geç Çarşamba günü ülkelerine geri döneceklerdir.
Türkiye ile İsrail arasındaki tüm askeri anlaşmaların tümü askıya alınmıştır.

Doğu Akdeniz’de en uzun kıyısı bulunan sahildar devlet olarak Türkiye, Doğu Akdeniz’de seyrü-sefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır.

Türkiye İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukayı tanımamaktadır. İsrail’in 31 Mayıs 2010 tarihi itibariyle Gazze’ye yönelik uyguladığı ambargonun Uluslararası Adalet Divanı’nda incelenmesini sağlayacaktır. Bu doğrultuda BM Genel Kurulu’nu harekete geçirmek için girişimlere başlıyoruz.
İsrail saldırısının Türk ve yabancı tüm mağdurlarının mahkemelerdeki hak arama girişimlerine gereken her türlü destek verilecektir.

Böyle baktığımızda ise bu özrün sebebinde;  Dışişleri Bakanlığı’nın ve Hukumet’ in kararlı tavrının etkili olduğu düşünülebilir.

Biraz daha geçmişe gidince; İsrail ve Türkiye arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden olan olaylar olarak;  Davos’ ta ki Dünya Ekonomik Forum’u  ve Şimon Perez’ e, Tayyip Erdoğan tarafından  yapılan, ‘One Minute’ krizi diye adlandırılan, sert  tavrını görebiliyoruz. Asıl ipler tüm dünyanın gözlerinin üzerinde olduğu bu zirvede gerilmiş, sonra da iki ülke arasında aynı sertlikte devam etmişti. 

Lafı uzatmadan toparlarsam; 2009 yılında Türkiye’ de yapılan Anadolu Kartalları askeri manevralarına, Türk hukumeti tarafından, İsrail’ in katılması engellenince, Amerika’ da yakın dostu İsrail’den yana tavır koymuş  ve  O’ da manevralardan çekilmişti.

Böyle baktığımızda, şimdi de Amerika’ dan bu sefer de Türkiye’ den yana bir tavır takınıldığını görüyoruz. Obama,  yıllar sonra İsrail’ e gidiyor, İsrail’ le dostluğumuz ‘ebedi ve ezelidir’ diyor. Ama ‘yakın dostuna’  ve müttefikine Türkiye’ nin de ‘gönlünü aldırmayı’ ihmal etmiyor…
Hadi bir kez daha şüpheci tavrımızı koruyup bunun neden olabileceği konusunda  da bir beyin fırtınası yapalım.

Kulislerde konuşulan iddialardan biri de; Nevruz’ da Diyarbakır’ da okunan mesajın Apo’ ya ait olmadığı, Amerikalılar tarafından dikte edildiği, Suriye’ den sonra, Ortadoğu’ daki planlarına devam eden Amerika’nın sırasında, İran’ ın olduğu, ve bölgede gittikçe yalnızlaşan yakın dostu İsrail’ e destek amaçlı Türkiye ile ilişkilerin sıcak bir zeminde yürütülmesi ve Suriye’ deki Esat Yönetimi , ya da  İran’ a olabilecek bir saldırıda, taşeron olarak kullanılmak üzere Kürt desteğini istemesi….

Artık bu arada kapalı kapılar ardında, masa başında Arap Baharı ile başlayan bu yeni Ortadoğu’ daki güç dengeleri dizaynında neler alınıp, neler verilecek onları zamanla göreceğiz, şimdilik objektif bakışla değerlendirmelerimizi yapıp, ortadan baktığımızda, artısı ve eksisi ile görünen, kulislerde konuşulan komplo teorileri bu minvalde…

Ne diyelim inşallah, bu şüpheci bakışımız bizi yanıltsın! Ve Ortadoğu’ ya da, onun bir parçası olan ülkemizin güzel topraklarda  da barış ve huzur rüzgarları essin…