Anayasa'ma Dokunma!
Son günlerde Anayasa tartışılır oldu.
İlk dört maddesi devletin bölünmez bütünlüğü ile ilgili...
"Ulus-devletin" müktesabatı ve de
ta kendisi!
Ne ki o alana bile "el atma" izlenimi doğdu...
Toplum, haklı bir infial içindedir...
Oysa, Anayasa yurttaşı olduğu kadar, devleti de korumak zorundadır.
Kitlesel kurumların özerkliği, Anayasa ve devlet müktesabatı hilafına 'keyfi bir özgürlük alanı' genişliğince değerlendirilemez.
Siyaset, bu alanda kendine yer açamaz.
Kurumların işleyişi de temel yasaya; Anayasa'ya ve özüne aykırı olamaz.
Çünkü, Meclis ve partiler dahil
birer Tüzükle işleyen kurumlarda meri yönetimin aleyhine bir tek üye bile olsa, kamu adına, onu, yönetimin büyük kamu çıkarına aykırı tutumundan esirgemek de bir kamu görevdir.
Kendi kendini ezdiren bir Anayasa ise asla, kabul edilemez!
Bu; TBMM ve üyeleri için de geçerlidir...
Örneğin bu temel konuda hiç bir siyasi parti "grup kararı aldım" uyguladım diyemez; derse, muhtemeldir ki, milyonlarca üyesinin gönlü ile çelişmiş ve kamu vicdanı ile çatışmış olur.
"Dokunulmazlık" hakkına sarılıp, Anayasanın dokunulmaz ilkelerine "saldırılamaz"!
Aksi takdirde, Birlikler, Odalar, Sendikalar, hatta siyasi partiler birer "kurtarılmış bölgeye" dönerler, halktan da büsbütün koparlar.
istediği kadar "oy alsın" nihayet teorik ömrü bir sonraki oylamayla sınırlı hiç bir kurulun, yönetimin, Anayasa'nın temeline aykırı sistematik tavrı ise kabul edilemez, çünkü bu, o kuruluşun yıpratılması ve 'görevin' kötüye kullanılması da demektir.
Fakat bu saatten sonra "her şer de bir hayır var" denilebilir ve gelecek günler eminim milliyetçi, ulusalcı halkçı yönetimleri iş başına getirecektir...