Amerika’nın ''aklı bozuk, budalalığı aşırı düzeyde''
Osmanlı vilayeti Mısır’ın liman şehri İskenderiye ahalisi, 1 Temmuz 1798 sabahı uyandığında 29 yaşındaki General Napolyon Bonapart komutasında karaya çıkan Fransız askerlerinin kapsamlı işgal harekâtına tanıklık etti.
Selahaddin Eyyubi’nin Aslan Yürekli Richard’ı mağlup ederek Haçlı ordularını Filistin’den kovmasından 600 yıl sonra ilk kez Avrupalılar, Ortadoğu’da bir Müslüman toprağını işgal ediyor, Batılı devletlerin modern zamanlardaki Arap dünyasına saldırıları başlıyordu.
Herhangi bir neden, anlaşmazlık, savaş ilanı veya savaş yoktu. Üstelik padişah III. Selim veliahtlık günlerinde Fransa Kralı ile yazışmalar yapmıştı ve tasarladığı askeri reformlar için Fransa’yla iş birliğini hayal ediyordu.
Napolyon’un yaptığı ilk işlerden biri, Mısır halkına seslenerek uygarlık getireceğini, bir kurtarıcı olarak geldiğini ilan etmek oldu: “Ey Mısırlılar… ben buraya sizin haklarınızı yeniden tesis etmeye, zorbaları cezalandırmaya geldim… Ben Allah’a, onun Peygamberine ve Kuran’a saygı besliyorum.”
Napolyon’un tarihi açıklamasının önemi, daha sonra Arap topraklarına saldıracak Batılı güçlerin 21. yüzyılda bile usanmadan yinelediği basmakalıp ucuz propagandanın ilk örneği olmasıdır.
O günlerde kamuoyu araştırması yapılmadığı için, Napolyon’un sözleri Mısır halkına ne kadar inandırıcı geldi tam olarak bilmek zordur. Ama Kahire’de yaşayan ve daha sonra Fransız işgalini kaleme alan Arap tarihçi Abdurrahman Ceberti’nin yargısını büyük ölçüde paylaştıklarını varsayabiliriz.
Ceberti’ye göre “Napolyon’un söylediği ilk yalan ve uydurduğu sahtecilik ‘sizin haklarınızı zalimlerden kurtarmaktan başka bir amaç için gelmedik’ demek oldu.”
İslam dini, Hz. Peygamber ve Kuran hakkındaki sözleri ise “aklının bozukluğunu ve budalalığının aşırı düzeyde olduğunu” gösteriyordu (Eugene Rogan, Araplar: Bir Halkın Tarihi).
Daha sonra Avrupalı devletler 1820’den itibaren sırasıyla Basra Körfezi’ndeki Emirlikleri, Kızıldeniz’in girişini kontrol eden Yemen sahilindeki Aden’i, Cezayir, Tunus, Mısır, Libya ve Fas’ı işgal etti.
Napolyon’un nakaratını bıkmadan tekrarladılar; amaçlarının hep uygarlık, barış, adalet, vs. getirmek olduğunu söylediler.
* * *
Amerika’nın Kızıldeniz’e gönderdiği donanma bu hafta Yemen’i bombaladı. En ileri teknolojiyle donatılı gemilerden, denizaltılardan ve uçaklardan yağdırılan seyir füzeleriyle 30 civarında hedef vuruldu.
Yemen, İsrail’in Gazze’deki vahşi savaşını protesto amacıyla Kızıldeniz trafiğini engelliyor. İsrail’in savaşa son vermesini istiyor.
Amerika açık denizlerde seyir özgürlüğünü sağlamak, uluslararası ticaretinin en önemli yollarından Kızıldeniz’i deniz trafiğine açık tutmak istiyor.
Yemen dünyanın en fakir ülkelerinden biri, kişi başına gelir sadece yılda 650 dolar. İktidarda bulunan Ensarullah (Husiler), Şia’nın Zeydilik (Zeydiyye) inancına bağlı. Bin yıldır Kuzey Yemen’i yönetiyorlardı; yaşanan siyasi kaos ve iç savaş sonunda Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih devrildi, Ensarullah 2015’de iktidara geldi.
Yemen dahil tüm Arap Yarımadası’nda El Kaide güçlü. Ensarullah’ın Salih yönetimine karşı çıkmasının önemli bir nedeni, Amerikalı askerlerin El Kaide’yi izleyip vurma gerekçesiyle Yemen topraklarını kullanmasına izin vermesiydi. Ensarullah hem Amerika’ya hem El Kaide’ye karşı.
Suudi Arabistan 2015’ten sonra on yıl Yemen’e saldırdı, Ensarullah iktidarını devirmeye çalıştı. Amerika’nın verdiği istihbarat ve en modern silahları kullanarak kısa sürede amaçlarına ulaşacaklarını düşündüler. Yemen’e bomba yağdırdılar, karadan denizden ablukaya aldılar. 200 bin insan öldü, salgın hastalıklar ve açlık yaşandı. Ama sonunda Suudiler pes etti, kazanan Ensarullah oldu. Şimdi Suudiler barış yaparak saplandıkları bataktan çıkmak istiyor.
Zeydilik Şia içinde küçük bir mezhep, İran’daki On İki İmam inancından farklı. Ensarullah önceleri İran’daki rejime kuşkuyla yaklaşıyordu. Amerika’ya duydukları nefret İran’la en büyük ortak paydalarıydı. Ama Suudi Arabistan’ın ABD destekli saldırıları karşısında, İran’ın liderliğindeki “direniş eksenine” katıldılar. İran onlara değişik menzile sahip füzeler verdi, füze imalatını öğretti.
* * *
Yemen’in Kızıldeniz’deki engellemelerinin yasadışı olduğunu ileri süren Amerika’nın, hedeflerinden her hangi birine ulaşabilmesi çok zor.
Ensarullah’ı biraz tanıyanlar, bombardıman nedeniyle kolay geri adım atmayacaklarını, ellerindeki bütün imkanları kullanarak direneceklerini öngörebilirdi. Zaten Yemen’in kaybedecek çok şeyi yok.
İşte Ensarullah’ın lideri Abdülmelik el Husi’nin televizyondan meydan okuması:
“Biz Yemen halkı Amerika’dan korkanlardan değiliz… Amerika’yla doğrudan çatışmaya hazırız… Onlar Filistin halkını katletmek için (İsrail’e) bomba veriyor… Bu bize yapılan provokasyon değil mi?”
Siyasi Büro üyesi Ali el Kehum “Yoğun savaş Kızıldeniz’e geliyor” diye ekliyor.
Amerika’nın bombardımanı nedeniyle Ensarullah’ın kısa süre içinde siyasetini değiştirmesi pek olası görünmüyor.
Bu durumda deniz taşımacılığı yapan şirketler herhalde gemilerini Kızıldeniz rotasına daha çok yönlendirmeyecek, deniz trafiği artmayacak. Aksine, Kızıldeniz’in normal trafiğe dönüşü muhtemelen daha zorlaşacak ve uzayacak.
Ama hepsi o kadar değil.
Amerika karşısında dik duran Ensarullah hem Yemen’de hem Arap dünyası içinde güçlenecek, daha etkili bir oyuncu olacak.
Suudi-Yemen barışı zorlaşacak, Yemen kendi lehine daha ileri koşullar talep edebilecek.
İsrail’in Gazze’deki katliamından sonra şimdi Yemen’in bombalanması, başta Arap Yarımadası dünyanın her köşesinde Selefi Cihatçıların sayısını ve eylemlerini artıracak.
Biden yönetimi üç aydır Gazze savaşının bölgeye yayılmamasını ve tırmanma sürecinin engellenmesini savunuyordu. Şimdi tersi oldu, savaşı yaydılar ve tırmanmayı tetiklediler.
Netanyahu Filistin sorununu askeri yöntemlerle çözmek için 30 yıl uğraştı, büyük hüsrana uğradı. Filistin sorun sadece siyasi yöntemlerle, müzakerelerle çözülebilir. O çözüm Yemen bombardımanı ile şimdi daha uzak.
Dünyanın büyük çoğunluğu İsrail’in Gazze’de soykırım yaptığını düşünüyor. Yemen bombardımanı sonrasında Amerika’nın soykırımcı İsrail’in baş destekçisi olduğu Ortadoğu’da ve dünyada daha keskin şekilde algılanacak.
ABD uzun süredir Ortadoğu’dan sıyrılıp bir an önce en büyük rakip Çin’e yoğunlaşmak istediğini söylüyor. Şimdi o adımın atılması daha zor.
Amerika’nın itibarı hızla aşınırken, Çin ve Rusya büyük ölçüde sakin, Amerika’nın Ortadoğu’da ve bütün dünyada adım adım daha çok yalnızlaşmasını uzaktan ve büyük memnuniyet içinde izliyor.
Amerika uluslararası kuralları önemsiyorsa, niçin savaş hukukunu umursamadan Gazze’de katliam sürdüren İsrail’i bombalamıyor?
Buna karşılık, niçin açlık ve salgın hastalıklarla mücadele için dışardan yardıma muhtaç Yemen’e F-35 uçakları ve Tomahawk füzeleriyle saldırıyor?
Belki hepsinden önemlisi, Amerika’nın dünyaya satmaya çalıştığı demokrasi, barış, insan hakları, kurallara dayalı uluslararası düzen söylemlerinin, Napolyon’un içi boş nakaratlarından daha fazla inandırıcılık taşımadığı giderek daha açık ortaya çıkıyor.
Kahireli tarihçi Abdurrahman Ceberti’nin sözlerini ödünç alırsak, Amerika’nın aklı bozuk, budalalığı aşırı düzeyde.
Bu değerlendirme, Amerika’nın Yemen macerasına katılan ülkelerin tamamı için geçerli.