Amerikanın 2016 Halleri

Güncelleme:

 Sevdiğim bir arkadaşım var. Tanışıklığımız 30 seneyi geçer. Kendisi 35 senedir ABD'de yaşamakta. Türkiye'nin dört nala 12 Eylül'e koştuğu günlerde  ODTÜ'yü bırakıp Amerika'da öğrenimine devam etmiş. Başarılı bir girişimci olarak Türkiye'den ithalat yapmış, Meksika'da sanayi tesisi kurmuş, Çin'de üretim yaptırmış. Şimdilerde arazi geliştirme konusuna yoğunlaşmış durumda. Hali vakti yerinde  artık torun torba sahibi, işlerini, biraz ağırdan alıyor.
 Bu eski arkadaşımla zaman zaman yemek yeriz. Hoş sohbetir, güler yüzlüdür, eli açık karaktere sahiptir, konuşkandır. Doğal olarak 2 Türk bir araya gelince ' ne olacak bu memleketin hali' kaçınılmaz muhabbet konusudur.
 Neden arkadaşımı uzun uzun anlattım biliyormusunuz, çünkü kendisi dünyayı tanır, Amerika'yı bilir, Türkiye'yi takip eder. Fakat o bile bundan 3 sene önce benim Amerika'yla ilgili bir sosyal yorumuma katılarak güldü. Neredeyse beni aklımı yitirmişlikte itham etti. Benimle dalga geçti. Oysa ben basit bir öngörüde bulunmuştum; Amerika'da hiç beklenmedik bir anda iç savaş çıkabilir.

 Sonra Neler Oldu

 Geçen yaz Baltimore'da zenci gençler ayaklandı iş yerlerini yaktı yıktı. Baltimore'a 2000 km uzakta başka bir kent Ferguson'da bir zenci gencin polis tarafından öldürülmesi haftalarca süren gösterilere yol açtı, kan döküldü. Olaylara yakından bakınca aslında alt gelir seviyesinde eşelenen vatandaşların, yerel yönetimlerin keyfi trafik cezaları, keyfi yaptırımlarla sosyal cendereye alındıkları ortaya çıktı. Bu kapandan çıkıp üst gelir katmanlarına tırmanmak, özellikle eğitimi,  bu gaye için araç yapmak, adeta hayal oldu.
 Kısacası kanunlarla düzenlenen ayrılımcılık ve ırkçılık girişimlerinin çok daha sofistike bir biçimde vücûd bulmuş olduğu ortaya çıktı.
 Bir zamanların efsane basketbolcusu ve toplumsal konularda aktif Kerim Abdul Cabbar yaşanan olaylara 'Bu sadece bir başlangıç' yorumunu getirdi.

 Şimdi Neler Oluyor

 Bugünlerde ABD'de gündem önseçimler. Medya 24 saat bu konuyu işliyor ve sıcak tutuyor. Her iki partide kendi içlerinde Başkan adayını seçme yarışındalar. Ön seçim bizdeki gibi parti mensupları toplantılarında yapılmıyor, ülke genelinde katılım oluyor.
 Katılım geniş çaplı olunca aday adaylarının aldığı oylar toplumun ruh haliyle ilgili ipuçları veriyor. Cumhuriyetçi adaylar arasında flaş isim Trump.

 Trump'ın Söylemi

 Trump ırkçı bir söylem tutturmuş gidiyor. Duruşu sadece Müslümanlara ve göçmenlere karşı değil, aynı zamanda korumacı ekonomik politikalar, gümrük duvarları, 15 milyon illegal göçmeni sınır dışı etme, gibi vaadlerde içermekte.
 Trump'ı destekleyen oy tabanına baktığınız zaman ortaya 2 önemli parametre çıkmakta.
 1) Az eğitimli beyaz 2) Dar gelirli beyaz. Yukarıda sözünü ettiğim umutsuz zenci gençlere benzeyen, geçmişte sadece ABD vatandaşı olduğu için yüksek ücret kazanan fakat küresel ekonomik gerçeklerle yüzleşecek durumda olmayan, umutsuz beyaz grup.
 Trump'ın mitinglerinde şimdiden kavgalar çıkmaya başladı ve Trump 'Vurun avukat paranız benden' şeklinde yorumlar patlatmakta. Cumhuriyetçilerin önde gelen simaları Trump'dan rahatsız fakat ellerinden fazla birşey gelmiyor. Trump önseçimi kazandıktan sonra beni kongrede seçtirmezseniz olaylar patlak verir tehditleri savunuyor.

 Sanders'in Söylemi

 Demokrat partiye baktığımızda Hillary Clinton ve Bernie Sanders arasında ilginç bir çekişme var. Sanders'in söyleminin bu kadar yüksek oy alması, bence inanılmaz bir başarı. Parti ağababalarının Hillary'in arkasında olması, Bill Clinton'un kurduğu STK'ların birer seçim bombardıman aracı gibi çalışmalarına rağmen, Sanders, ilginç oranda oy almakta. Üstüne üstelik Sanders her konuşmasında ' Politik devrim' ve 'Demokratik Sosyalizmden' söz etmekte.  Düşünün, kapitalizmin şahikası Amerika'da sosyalizm satan bir politikacı.
 Belki Hillary emin adımlarla Demokrat Partinin Başkan adaylığına yürüyor ama Sanders bazı eyaletleri kazanıyor, bazılarını kıl payı kaybediyor, kaybettiği yerlerde hatırı sayılır oy alıyor.
 Gençler ve özellikle eğitimli gençler Sanders'in arkasında. Açıkcası Sanders Amerikan toplumunda güçlü siyasi bir damar yakalamış durumda.

 Sanders'in üzerinde biraz durmak istiyorum.

 Vermont senatörü Sanders Musevi asıllı bir Amerikalı. Sadece 6 bin Musevi asıllı Amerikalının yaşadığı  Vermont eyaletinden 16 sene temsilciler meclisi üyeliği ve 10 senede Vermont  senatörü olarak görev yapmış bir politikacı.  TV ekranlarında bol laf salatası üreten yorumcuları uyayırırım, Sanders'in Musevi kökenli olmasından gereksiz komplolar üretmesinler. Üretirlerse kendi sığlıklarında boğulurlar.

 Sanders Wall Street'e karşı. Sanders zamanında Amerikan Senatosunda Irak savaşına karşıt oy kullanmış tek parlemento üyesi. Sanders Amerikanın küresel sorunları silah zoruyla çözmeye çalışmasına karşı. Sanders Cumhuriyetçilerle küresel ısınmaya karşı oldukları için alay ediyor.
 Sanders duruşuyla ve söylemiyle Amerikan toplumunda alttan alttan akmakta olan gerilim akıntısının sokaktaki yankısı. Sanders kendi çapında o kadar başarılı olduk ki rakibi Hillary'i sola çekti. Söylemine merkez sağdan başlayan Hillary Sanders'in baskısıyla söylemini Sanders'inkine dönüştürmeye başladı.

 Tarihi Tekrar Mı ?

 Bolşeviklerin teorik bilgisi en sağlam lideri, Lenin'den sonra 2. adam konumundaki Troçki'in unutulmuş bir öngörüsünü gündeme getirmek isterim. Troçki'ye göre gerçek anlamda sosyalizm dünyada önce Amerika'da başlayacaktı.
 Bu öngörü gerçekleşmedi. Stalin Troçki'yi öldürttü, kaba kuvvet kullandı, Sovyetler'i emperyalist süpergüç yaptı. Muhtemelen Sanders'de Hillary'ye karşı kaybedecek ama yakaladığı damar, Amerikan politik yaşamını önümüzdeki yıllarda uzun süre etkileyecek.

 Troçki'nin öngörüsüne gelince, Marksist arkadaşlar adına üzgünüm, Amerika'da sosyalist devrim için ömrümüz vefa etmez.

 Benim öngörüme gelince, Amerika'da iç savaş başladı bile, sadece dokusu farklı bir savaş bu.
 Bu seferki iç savaş Güney-Kuzey orduları arasında silahlı çatışma değil. Bu iç savaş Big Business-Big Media-Big Money'ye karşı ezilen katmanlar, çevreciler, dışlanmış azınlıklar, kaybedilmiş birinci kuşak göçmenler arasında yaşanıyor. 'Big' olmayanların yani dezavantajlıların bu sefer daha önce sahip olmadıkları bir silahları var. Digital medya!

 Hep beraber yaşayalım hep beraber görelim.

Diğer Yazıları
Ne Seçimdi Ama…
Paris Olimpiyatları ve Tarihi Anılar