Amerikan Seçimleri Üzerine
ABD Başkanlık seçimlerine yaklaşık bir yıl var, fakat iki senedir özellikle liberal medya seçim havası ve ruhunu canlı tutmak için aşırı gayret göstermekte. Sanırsın ki haftaya seçim var.
Âdettendir, İktidarda olan başkanın partisi aday göstermez; başkan ikinci ve son defa başkan adayı olarak doğrudan seçimlere girer.
Bu durumda Cumhuriyetçilerin adayı otomatikman ‘Oturan Boğa’ Trump.
Demokratlarda Obama sonrası doğan boşluktan dolayı 20’den fazla aday adayı çıktı ve yaklaşık bir yıldır adaylar ekranlarda boy gösteriyor.
Demokratlar Cumhuriyetçilere göre Amerikan ölçülerinde merkez solu temsil ederler, fakat mevcut demokrat aday adayları arasında ideolojik yelpaze çok geniş.
Şu ana kadar öne çıkan dört buçuk aday var. Birinci ve önde giden Senatör Elisabeth Warren, ateşli bir hatip fakat genel söylemi Amerikan damak tadı için fazla ‘Gomomist’
İkinci olarak Obama’nın başkan yardımcısı Senatör Biden gözüküyor.
Biden daha pratik daha ‘eyyamcı’ ve daha merkez solda ‘ne vereyim abime’ci
Birinci Warren ve ikinci Biden zaman zaman yer değiştiriyor.
Üçüncü aday, hitap şekli olarak benim favorim; Senatör Sanders. İçlerinde dış politikayı en iyi bilen ve Irak savaşına ret oyu kullanan tek politikacı.
Amerika’nın gelişmiş ülkeler içinde en rezil durumda olan Ulusal Sağlık Sigortasını eleştiren ve değiştirmek için uğraşan deneyimli birisi.
Ne var ki ‘Demokratik Devrim’ söylemi damarlarında kapitalizmin kanı dolaşan Amerikalılar için biraz fazla radikal.
Üstelik Sanders’in Musevi olması ırkçı beyazlar için ilave barut.
Buçuk olan aday ise Buttigieg isimli, ufak bir kentin belediye başkanı. Özelliği önde giden adaylara göre genç olması, temiz bir yüz ve makul söylemi. Buttigieg gay olması da medya için ayrı ilgi kaynağı.
Trump Favorimdi
İlginçtir! Erdoğan’ın birinci başbakanlık ve Trump’ın ilk dönem başkanlığı arasında ciddi benzerlikler var. Her iki liderin seçim kazanmasını muhalefet hiçbir zaman kabullenmedi.
Türkiye’de parti kapatma, ABD’de ise azil konusu her daim sıcak tutuldu.
Halbuki her iki lider kendi toplumları içinde önemli damarlar yakaladı. Bu damarlar her iki toplumda seda bulan sorunlardı. Erdoğan ‘müesses nizam’ ve ‘vesayet’ üzerinden hareket etti. Trump ise küreselleşmenin ve onun alt yapısını oluşturan serbest ticaretin Amerikan toplumunda bıraktığı derin yara izlerini kaşıdı.
Bu toplumsal rahatsızlığının alt yapısı üzerine Erdoğan daha düzenli bir kapitalizm inşa etmeye çalıştı. Trump ise rahatsızlığın üzerine bürokrasinin ‘aşırı düzenleme’ ile kurduğu sistemi yıkmaya çalışıyor.
Parantez Açmam Gerek
Bugün Amerikan politik sistemi ve politikacıları tamamen bir panayır, bir sirk havasına girmiş bulunuyor. Birincisi, kesintisiz bir ‘Fon Bulma’ faaliyeti mevcut. Politikacıları buna zorlayan koşulda, örneğin başkan aday adaylarının seçime daha 2 sene varken ortaya çıkmaları.
İkincisi, herkesin bir oyu var prensibinin gözüktüğü kadar gerçek olmaması. Şöyle ki, anayasa mahkemesinin de onayladığı gibi, şirketler kişi sayılabiliyor. Böyle bir hukuki zeminde mega zengin kişiler ve gruplar politikacılara sınırsız bağışta bulunabiliyor.
Seçim kampanyalarında beyin yıkayan medya mesajları ve çeşitli harcamalarla yapılıyor. Sınırsız para bağışını alan politikacıların da adeta bu grupların emrinde olduklarını düşünmek fazla abartı olmaz.
Hatta bu ABD sınırlarını da aştı, nitekim bugün Trump’ın azil konusu olayının altında eski başkan yardımcısı ve Demokratların Başkan adayı Biden’nin oğlunun Ukrayna petrol şirketlerinin hesabına çalışması…
Demokratlara göre orda bir sorun yok! Asıl sorun, Trump’ın Ukrayna Başkanına ‘Sizin ülkenizde aşırı ücret alan rakibim Biden’in oğlunun çalışması ne iş’ demesi…
Seçim Denklemi Değişir mi?
Yazılarımı takip edenler bilir. Türkiye’de Trump’ın kazanacağını ilk yazan benim. Yıllardır “Trump gidici mi?” diye soranlara cevabımın kalıcı olduğunu da hatırlarlar.
Demokratların bu son azil girişiminin Senato’da karaya oturacağını buradan size duyurmak isterim. Yani Trump kalıcı.
Trump Seçimi Kazanabilir mi?
Demokratların adaylarını dikkatle inceliyorum. Söylemleri net değil. Benzer konularda farklı cevaplar veriyorlar; kısacası fazla parçalanmış durumdalar. Vatandaşın cebini ilgilendiren durumlarda doğru dürüst model ve projeleri yok. Hiçbirinde güçlü adam profili yok.
Son iki haftaya kadar Demokrat ekibin Trump’ı yeneceğini düşünmüyordum ve kerhen Trump’ın yeniden başkan olacağına inanıyordum.
Son iki hafta içinde seçimleri etkileyecek bir gelişme oldu; eski New York belediye başkanı ve milyarder iş insanı Bloomberg, bağımsız olarak başkanlık seçimlerine aday olduğunu açıklandı.
Trump’ın son seçimde başkan adayı olarak seçime girmesiyle Bloomberg’in gelecek seçime aday olması konusunda paralellikler var.
Bloomberg çok daha zengin, hatta Trump’ı 5’e katlar. O da iş insanı ve servetini medyadan yapmış. New York’da belediye başkanı olarak kamu hizmeti görmüş.
Özetle, tıpkı Trump gibi medya maymunu olan Bloomberg de servetini New York’da yapmış.
Benzerlikler burada biterken farklılıklar da ortaya çıkıyor.
Trump tam bir beyaz safkan Amerikalı. Bloomberg Doğu yakasında kök salmış entel derinliği olan Musevi kapitalizmin ürünü. Bloomberg mezun olduğu üniversiteye $ 1.8 milyar dolar (TL10.3 milyar) bağışlamış bir insan. (Not: T.C. Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi TL 103 milyar.)
Bloomberg Patinaj Yapmazsa
Trump’ı sevmeyen çok. Bloomberg diğer Demokrat adaylara göre daha ciddi ve pragmatik bir profil çizmekte. Önümüzdeki aylarda eyalet bazında yapılacak demokrat adayları tespit ön seçimlerinde patinaj yapmaz ve ilk üçe girerse, denklemi değiştirebilir ve Trump’a sıkıntı yaratabilir. Bu durumda Trump’ın başkanlığı çantada keklik olmaktan çıkar. Bakalım zaman ne gösterecek...