Amerika'da darbe olur mu ?
68 Kuşağı sol eğilimli bilinirdi.
Soğuk Savaş tam gaz devam ederken; ABD'nin küresel çatışmayı körüklediğini bu kuşak savunmuştu.
Teoriye göre; kapitalist çıkarlarını en üst seviyede savunan ‘Askeri-Sanayi’ işbirliği çatışma ortamından nemalanıyordu.
Hatta suikaste kurban giden Başkan Kennedy’nin öldürülmesini bu ‘Askeri-Sanayi’ işbirliği organize etmişti. Çünkü Kennedy Vietnam savaşını bitirmeye kararlıydı.
ABD’yi yöneten bu çetenin bir CIA alt düzey çalışanı tarafın ortaya çıkartılmasını konu alan Robert Redford’un başrolünü oynadığı ‘Akbabanın 3 Günü’ adlı efsane filmi kim unutabilir! (seyretmemiş olanlara tavsiye ederim)
TRUMP’IN KURMAYLARI ARASINDA ASKERLER VAR
ABD Başkanı Donald Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn'i Türk kamuoyu yakinen tanıyor.
Bilindiği üzere; General Flynn'igöreve gelmeden önce Rus yetkililerle görüştüğü iddialarının ardından gelen baskılar üzerine istifa etmiş ve yerine General Herbert Raymond McMaster atanmıştı.
Fakat kısa bir süre önce General McMaster'ı da görevden alan Trump, ülkenin en stratejik koltuğuna bu sefer bir askeri değil, avukat ve diplomat olan John Bolton'ı atadı.
Tabii.. ABD'nin Irak'ı işgalinin başlıca savuncularından olan John Bolton'un zihniyet olarak, muvazzaf askerlerden daha asker olduğunu da unutmamak gerekir.
"Peki Trump, ülkenin önemli makamlarında sivilleşmeye mi gitmek istiyor?" diye sorabilirsiniz.
Nihai amacının ne olduğunu bilemeyiz!
Ancak... Trump'un Savunma Bakanı Emekli General Mattis. İç İşleri Bakanı emekli bir asker. Ve en önemli makam olarak kabul edilen Dış İşleri Bakanlığı koltuğunda da yine emekli bir asker olan eski CIA Başkanı oturuyor.
Demem o ki, Amerikan kamuoyunun yüzde 45’nin "gerekirse darbe olabilir" diyerek telaffuz ettiği sanal varsayım aslında fiilen gerçekleşmiş durumda.
Evet, tarihte örneği görülmemekle birlikte Trump yönetimindeki Amerika'nın en kritik makamlarında askerler var.
Yani bir nevi 'Amerikanvari OHAL' uygulaması yürürlükte gibi.
Peki bu konudaki gözlemlerimi sizinle niçin paylaşıyorum biliyor musunuz?
Her zaman söylerim; Savaş askerlere bırakılmayacak kadar ciddi ve siyasi bir hedeftir.
Suriye’de Amerikan askeri gücü mevcut.
Amerika’nın tüm dünyada bir numaralı hedefi ise 9/11 saldırılarından sonra radikal İslam.
Suriye’deki hedef kitle ise İSİS.
Asimetrik savaşta büyük deneyimi olan Kürtler Amerika adına İSİS’e karşı başarılı bir harekat yürüttüler. Amerika bu anlamda Kürtler’den çok memnun.
MENBİJ’DE DANANIN KUYRUĞU KOPAR MI ?
Psikologlar ‘Mesleki Deformasyon’ diyor. Bir kişi kendi mesleğinde uzun süre kalırsa profesyonel yaşamları tüm dünya görüşlerini o mesleğe göre şekillendiriyor.
İSİS’e karşı Kürtlerin gösterdiği başarı Amerikalı generallerden büyük takdir ve destek aldı.
Amerikalılar İSİS’le mücadeleyi asgari zayiatla kapatmaktan aşırı mutlu.
Konu, dış politika, hele hele Türkiye gibi Amerika için anahtar müttefik ve önemli bölgesel güç olunca, Amerikalı generallerin defolu dünya görüşleri kifayetsiz kalıyor.
Bir de işin içine çoğunlukla liberal görüşlü, Amerikalı Dış İşleri bürokratlarının, medya ve düşünce kuruluşları mensuplarının azınlıklara karşı genel yaklaşım felsefesi girince...
Türkiye, ABD’nin hesabını bozan işgalci güç olarak lanse ediliyor.
İşte bu nedenle...
Beyaz Saray Suriye’yle ilgili bir şey söylerken, Pentagon başka telden çalıyor.
Trump ise ne yazık ki konuya hakim değil.
Beni korkutan Washington’da ki kaostan dolayı Menbij’te Amerika’nın Türkiye’yle karşı karşıya gelmesi.
Haa! Amerika’da darbe olur mu? Valla dediğim gibi; zaten halihazırda OHAL fiilen var gibi.