Altyapı ve rekabet konusu ve Türkiye'nin yapması gerekenler !
Altyapının gelişmişliği, bir ülkenin ekonomik gücünü ve o gücün sürekliliğini belirliyor.
Nedir “altyapı”?: Entegre bir ulaştırma şebekesi, etkili bir enerji sistemi ve etkin bir telekomünikasyon ağı…
Küresel alanda rekabet gücü ise; işte hem bu altyapıya hem de başka bazı parametrelere bağlı:
Örneğin, Yapısal Reformlar, katma-değer sağlayacak yatırımlar, kamu-özel iş birliği gibi…
Altyapı konusunda, karayollarının ve demiryollarının kalitesi kadar elektrik enerjisi arzı da ölçümleniyor:
144 ülke arasında ilk on şunlar: Hong Kong, Singapur, Birleşik Arap Emirlikleri, Hollanda, İsviçre, Japonya, Almanya, Fransa, İspanya, İngiltere…
Küresel rekabet sıralamasındaki ilk onda bu ülkelerden yedisi ve ek olarak ABD, Finlandiya, İsveç yer alırken, yukarıdaki listeden İspanya, BAE ve Fransa, çıkıyor…
Türkiye, Dünya Küresel Rekabet sıralamasında 45’inci… Bahreyn(44), Polonya(43), Azerbaycan(38) bizden iyi durumdayken, bizden sonra Umman, Malta ve Panama sıralanıyor.
Bu endekse göre ülkemiz, Macaristan, G.Afrika, Brezilya ve Yunanistan’ı geçse de, halen Avrupa’nın, Litvanya, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkeleriyle “gelişmekte olan ülkeler” skalasında…
Finansmana erişebilirlik, vergi oranları, iş mevzuatı bizimle benzer klasmanda olan Avrupa ülkeleri için de birer sorun yumağı.
Fakat besbelli Türkiye’nin, Asya, Çin, Nijerya gibi yerlerde görülen ve rekabeti olumsuz etkileyen, “yolsuzluklar” gibi bir güçlüğü de var.
"İyi örnekler" çok… Avusturya’da devlet ve özel sektörün birlikte fonladığı ve bilimsel buluşları ekonomiye katma konusunda “katalizör aparat” olan Merkezi Rekabet Programı yeni girişimleri yıllık 2 ile 4 milyon euro arasında desteklemekte…
Hindistan’da 16 stratejik sektörde kırsal kesimdeki gençlerin yeteneklerini değerlendirmek üzere 2007’de kurulan Altyapı Leasing ve Finansal Servisler kuruluşu şu ana kadar 100 bin öğrenciye eğitim vermiş; bunlardan %85’ine istihdam sağlanmış…
Hollanda’da 1997’den beri Lider Teknolojiler Enstitüsü var… İyi ki de var; araştırmacıları şirketlerle bir araya getiren bu uygulama sayesinde şimdiye kadar 33 yeni patente imza atılmış…
İsveç de, eğitim ve endüstri bağına yılda 275 milyon euro harcanmakta…
Finlandiya’da araştırma-geliştirme çalışmaları ve sonuçları ile bunu ticari ve endüstriyel hayata aktaracak 60 şirket birlikteliği için 200 milyon euro para harcanmış, her "yeni iş"e, ortalama 2 milyon euro destek çıkılıyor!
ABD’deki Ford, General Motors, Toyota gibi haftada 3 gün uygulamalı mesleki eğitimin desteklendiği kadar spesifik sonuçlar alınmasa da Fas’ta bile; Mısır, Ürdün, Filistin, Tunus ve Yemen’li gençleri özel bir eğitim programıyla dünya rekabetine kazandırmaya yönelik bir ağ var…
Bizimse hangi noktada bulunduğumuzdan daha önemli olan, o noktayı mutlak anlamda aşmak zorunluluğumuzun kavranılmasıdır.
Seksen milyona dayanan nüfusu, yılda 827 milyon dolar gayrisafi hasılası, 10.815 dolar kişi başına geliri (korkunç bir gelir dağılımı eşitsizliği ve servet birikimi adaletsizliği eşliğinde) dünya hasılasının yüzde 1,35’ine sahip Türkiye, rekabet gücünü artırmak için altyapıya önem vermek zorunda.
Altyapı ve Rekabet için yapılması gerekenlerse şöyle özetlenebilir…
1) Eğitim ile Endüstri bağı güçlendirilmelidir.
2) Araştırmacı kişi ve şirketlerle endüstriyel ve ticari işletmelerin yeni yatırımları desteklenmelidir.
3) Yenilik temelli girişimlere her türlü finansal katkı sağlanmalıdır.
4) Teknoparklar yaygınlaştırılmalıdır.
5) Kırsal kesimdeki gençlerin endüstriye meslek sahibi olarak katılımları için gereken eğitim olanaklarından yararlanmaları sağlanmalıdır.
6) Tarım endüstrisi geliştirilmelidir.
7) Firma birleşme ve proje odaklı birlikteliklere kredi ve teknik destek verilmelidir.
8) Kamu ve özel sektör iş birliği yeni bir anlayış ve etkin bir yaklaşımla canlanmalıdır.
9) Saydam bir yönetim ve kamusal denetim önemsenmelidir.
10) Hedefler 'planlanmalı, üçüncü sektör dediğimiz halkın, projelere katılımı artırılmalıdır.
Bu maddeler artırılabilir ve ama bu temelde bir iyileştirme ve gelişme sağlanırsa, geliri, geçimi, sosyal göstergeleriyle, toplum; mesleki teknik eleman niceliği ve niteliğiyle firmalar; katma-değeri, yenilikleri, rekabet düzeyiyle ülkemizin kuruluşları ve nihayet ‘makro dengeleriyle’ ekonomimiz güçlenir.