AKP iktidarı Afganistan’da yeni bir dış politika gafına koşuyor
AKP iktidarı son on yılda, cumhuriyet tarihi boyunca eşine az rastlanır çapta dış politika yanlışı yaptı.
Savaşın başladığı 2011’den itibaren Suriye’de yapılan devamlı yanlışlar, Avrupa Birliği’ne ihtiyacımız yok diye Türkiye’nin üyelik sürecinin havaya uçurulması, İhvancı ideolojinin kuyruğuna takılarak başta Mısır pek çok Ortadoğu ülkesiyle ilişkilerin kurban edilmesi gibi örnekler hemen sayılabilir.
AKP şimdi Afganistan’da bir başka vahim yanlışın eşiğinde.
ABD ve müttefikleri Afganistan’da ağır bir yenilgiye uğradı. Hiç bir kazanma şansları olmadığını nihayet gördüler ve pılıyı pırtıyı toplayıp Afganistan’ı terk ediyorlar.
Ama AKP iktidarı Afganistan’da TSK askerlerini tutmaya devam etmek, başkent Kabil’de havaalanının işletmesini ve korumasını üstlenmek istiyor. Ayrıntıları ABD’yle müzakere ediyorlar.
Kabil Havaalanı’nın TSK tarafından koruması Türkiye’nin hangi çıkarlarına hizmet edecek?
Karar alınırken hangi analizler yapıldı?
AKP üst düzey sözcülerinin yaptığı açıklamalarda, bu sorulara cevap göremiyoruz.
Belli ki, daha önce pek çok kez olduğu gibi, kapsamlı bir durum tahlilinden çok üstünkörü değerlendirmelerle alınmış, iktidarın günlük çıkarlarını önde tutan fevri bir kararla karşı karşıyayız.
* * *
Afganistan’ın bugün içine düştüğü kargaşanın baş sorumlusu önce Amerika sonra Rusya’dır.
Sovyetler Birliği’nin 1979’da Afganistan’ı işgali üzerine ABD, başta Suudi Arabistan bölge ülkelerindeki Cihatçı Selefi militanları örgütledi, onlara silah ve lojistik destek sağlayarak Sovyet ordusuna karşı gerilla savaşına yönlendirdi. Komşu ülke Pakistan’ın istihbarat örgütü ISI’nin (Inter-Services Intelligence) desteği kilit rol oynadı.
Sovyet askerleri 1989’da çekilmek zorunda kaldı. Ama o savaş, adı pek duyulmamış Cihatçı Selefilerin dünya jeopolitik sahnesinde etkili bir oyuncu olmasının önünü açtı. El Kaide ve türevleri IŞİD, El Nusra gibi örgütlerin kökleri Afganistan cihadında yatar.
Amerika Cihatçı Selefileri harekete geçirmeseydi, Sovyet işgali herhalde yine başarısızlıkla son bulacaktı.
Sovyet birliklerinin çekilmesinden sonra değişik gruplar arasında kanlı bir iktidar savaşı başladı. Bir başka Cihatçı Selefi grup olan Taliban, 1994’den itibaren üstünlüğü ele geçirdi ve 1996’da başkent Kabil’i alarak ülkenin büyük kesiminde iktidarını pekiştirdi.
Taliban’ın arkasında Pakistan istihbarat örgütü ISI’nın kapsamlı desteği vardır. Pakistanlı araştırmacı Ahmed Raşit kitaplarında bu ilişkileri ayrıntılarıyla anlatır. Raşit’e göre ISI, 100 bin civarında Pakistanlı cihatçı militanı eğitti ve Afganistan’a Taliban’ın yanında cihat yapmaya gönderdi.
Ancak Pakistan hükümetleri resmi söylemde bu ilişkiyi hep inkar eder.
11 Eylül 2001’de çoğu Suudi vatandaşı bir grup Cihatçı Selefi, Amerika’nın kalbine kanlı bir saldırı düzenledi. Saldırganların Taliban bağlantıları nedeniyle ABD, Afganistan işgalini başlattı (Aralık 2001). Hedef Taliban’ı yok etmek ve yeni bir Afgan devleti kurmaktı (nation building).
Amerikan uçaklarının yoğun bombardımanı altında dünya, Taliban’ın kolayca iktidardan düştüğünü izledi.
Geçen yıl ölen ve gelmiş geçmiş en yetenekli savaş gazetecilerinden olan İrlandalı Robert Fisk, o günlerde hayatını riske atarak Afganistan'a gitmişti. Her şeyi yerinde ve yakından izliyordu.
Fisk’in o günlerde yazdıklarına göre, Kabil ve diğer büyük şehirleri terk ederek çekilen Taliban cihatçıları mağlup edilmiş bir ordunun askerlerine hiç benzemiyordu. Mücahitlerin özgüveni ve morali yüksek görünüyor, silahlarıyla beraber kırsal ve dağlık kesimlere doğru disiplinli ve örgütlü bir şekilde çekiliyordu. Belli ki direnişe hazırlanıyorlardı. Fisk, Amerika’yı sürprizlerin beklediğine işaret ediyordu.
Büyük ölçüde Fisk’in öngördüğü oldu, 20 yılda 7400 ABD ve müttefik askeri öldü, toplam 2300 milyar $, yani her yıl başına 115 milyar $ gibi dev bir bütçe harcandı, ama Amerika hedeflerine ulaşamadı.
Ocak 2021’de Washington’da göreve başlayan Başkan Joe Biden, yeni politika için Afganistan uzmanlarından oluşan bir çalışma grubu kurdu: Devam mı, tamam mı?
Karar tam çekilme oldu. Pek çok yorumcuya göre, aslında Washington’daki bir numaralı Afganistan uzmanı bizzat Biden idi. Gelecek yıllar boyunca binlerce ilave kayıp verilmesi ve milyarlarca dolar daha akıtılması göze alınsa bile, sonucun değişmeyeceğini Biden görüyordu.
Özetle, ABD’nin Afganistan macerasının en büyük dış politika fiyaskolarından biri olduğunu artık Washington’da bile pek çok kimse kabul ediyor.
Şimdi Afganistan’ın önünde iki seçenek var: Taliban ülkenin tamamı veya çoğunda tekrar iktidarı ele geçirecek ya da ülke tekrar kanlı bir iktidar savaşına sürüklenecek.
Taliban halen Afganistan’da geniş alanları kontrol ediyor ve bu alanların hızla genişlediği haberleri geliyor.
* * *
Kabil Havaalanı’nda güvenlik görevi tek başına düşünülmemeli. Havaalanının kaderi, başkent Kabil’in kaderine bağlı. ABD çekildikten sonra Kabil’i kontrol eden havaalanını kontrol edecektir.
Halen başkent Kabil’i ABD destekli Afgan hükümeti kontrol ediyor ve TSK havaalanında güvenliği sağlıyor. Ancak ABD’den sonra Taliban’ın Kabil’i almak ve havaalanını kontrol etmek isteyeceği muhakkak. Bu noktada TSK, Kabil’in ve ona bağlı olarak havaalanının kaderini tek başına belirleme imkanına sahip değil.
Üstelik TSK orada bağımsız bir güç değil, ABD’nin siyasi ve ekonomik desteğine bağlı olarak bulunacak. Bu koşullarda, Taliban Kabil’i alırsa ABD destekli bir gücün havaalanını kontrol etmesini kabul etmesi beklenmemeli.
AKP’li karar vericilerin Türkiye’nin Pakistan’la olan geleneksel iyi ilişkilerine güvendiği anlaşılıyor. Ancak Taliban konusunda Pakistan’ın beyanları ve gerçek uygulamaları hep farklı oldu. Pakistan üzerindeki etkisi Türkiye’den daha güçlü ABD bile bu konuda istediği sonuçları alamadı.
Afganistan gayyasında Pakistan’ın ipiyle inmek ağır riskler içeriyor. AKP yarın “Pakistan bizi aldattı” demek zorunda kalabilir.
AKP’nin varsayımlarında başka boşluklar ve soru işaretleri de var.
Atatürk’ün Ankara’daki Afganistan elçiliğine kendi elleriyle Afgan bayrağını çekmesi gibi geleneksel dostluk ilişkileri vurgulanıyor. Yüz yıl önceki sembolik olaylar ve iki ülke arasındaki sıcak tarihi ilişkiler elbette anlamsız değil, ama bu hatıraların ağırlığı reel jeopolitik karşısında hayli sınırlı kalmaya mahkum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taliban Türkiye ile daha rahat görüşebilir “çünkü Türkiye’nin inancıyla alakalı ters bir yanı yok” açıklaması yaptı.
Taliban’ın İslam anlayışının Türkiye İslam’ı ile bağdaşan bir yanı olmadığı açık. Belli ki Sayın Erdoğan’ın ima ettiği, hem Türkiye hem Taliban’ın Müslüman olması ve böylece anlaşmanın kolaylaşabileceği.
Ancak Taliban’ın bugüne dek en kanlı savaşlar yürüttüğü taraflar daima Müslümanlar oldu; o nedenle bu beklenti gerçekçi değil.
Ama en önemlisi, Kabil Havaalanı’nı koruma görevinin Türkiye’nin çıkarlarına nasıl hizmet edeceği. Cevap yok.
Belli ki AKP açısından en önde gelen neden ABD’yle ilişkileri iyileştirme arayışı. Bir taraftan muhalefeti Amerikancı olmakla suçluyorlar (üstelik somut kanıt yok), diğer taraftan Amerika’nın gözüne girmek için can atıyorlar.
AKP’nin Kabil projesi pek çok risk içeriyor. TSK arazide zor durumlarla karşılaşabilir. Afganistan’la tarihi dostluk ilişkileri zedelenebilir. Beklenenin tersine, Amerika ve Pakistan’la güven ilişkileri ciddi yaralar alabilir. Orta Asya ülkelerinde Türkiye’nin ağırlığı olumsuz etkilenebilir. Türkiye itibar kaybına uğrayabilir.
Alınan risklere karşı Türkiye’nin kazanacağı pek bir şey yok. Kabil Havaalanı görevi, Afgan göçmenler sorununa da katkı yapmayacak.
Kabil projesinden vazgeçilmeli, buna karşılık Ankara enerjisini sayıları muhtemelen giderek artacak Afgan göçmenler sorununu daha iyi yönetmeye harcamalı.
Birleşmiş Milletler verilerine göre tüm dünyada en çok göçmen bulunan ülke Türkiye. Bu gelişme AKP döneminde oldu.
Suriyelilerden sonra en büyük ikinci göçmen grubu Afganlar. Bir araştırmaya göre sadece İstanbul’da en az 200 bin kayıt dışı Afgan göçmen ikamet ediyor. Zeytinburnu, Kartal, Pendik, Beykoz gibi ilçelerin değişik yörelerinde koloniler halinde yaşıyorlar.
Türkiye’deki toplam Afgan göçmen sayısı 400 bin mi, 800 bin mi? Tam sayı bilinmiyor.
İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2019’da yakalanan 455 000 düzensiz göçmen içinde en büyük grubu oluşturan Afganların sayısı 201 000 idi.
ABD’nin çekilmesiyle Afgan göçmen sayısının artacağı muhakkak.
İyi tasarlanmamış Kabil Havaalanı projesi yerine, sınırların daha iyi korunması ve Afgan göçmenler sorununun yönetilmesine daha fazla kaynak ayrılması daha isabetli olacaktır