Adalete Darbe ve Ümit Özdağ

Güncelleme:

Daha önce adalet sistemimiz, bir casusluk örgütü olan FETÖ’nün kontrolüne girmiş, ergenekon ve balyoz operasyonları yapılarak cumhuriyetin savunma duvarı çökertilmeye çalışılmıştı. Bunu kısmen başarmışlardı da.

Her ne kadar 15 Temmuz’da halktan gördükleri direnç nedeniyle tam yıkamamışlarsa da, bu savunma duvarına büyük bir hasar vermişlerdi. 

O zaman, cumhuriyetin savunma duvarına yapılan saldırılarda kullanılan FETÖ yöntemleri, görünen o ki kullanılmaya devam ediyor. Cumhuriyetin direnç noktalarına aynı yöntemlerle saldırıyorlar.

Bu bana, adalet sistemimizin adil olmayan insanların istilası altında olduğu duygusunu veriyor. Anlaşılan o ki, hukuk sistemimizin içindeki oyuncular arasında Türkiye Cumhuriyetine taraf olanlar ile karşıtları arasında çok ciddi bir mücadele var. Yoksa Antalya da işlendiği söylenen bir suçun soruşturması Antalya da bir cumhuriyet savcısı yok muydu da, İstanbul Cumhuriyet savcısı durumdan vazife çıkardı. Ya da işlendiği iddia edilen suça muhatap olan kişi ve suçu işlediği iddia edilen kişi Ankara da ikamet ettiği halde, Ankara da bir cumhuriyet savcısı yok mu idi? İstanbul savcısı duruma el koydu.

Bütün bunlar yargının içindeki bir çekişmeye ve mücadeleye işaret etmiyor mu?

Kaldı ki ne yapmış Ümit Özdağ?  Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile mi muhatap olmuş?

AKP genel başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Mersin kongresinde "Ülkemizin 80 yılına, asırların yorgunluğuyla 1. Dünya Savaşı'nın yükü altında kalan Osmanlı'dan Cumhuriyete geçisin sancıları damga vurmuştur" diyerek tek parti faşizminin milletin inancına, tarihine, kültürüne yönelik tahrip edici ve baskıcı politikalarının, ağır bedellerinin ödendiğini söylemişti. Zafer partisinin Genel başkanı Sayın Ümit Özdağ’da, hakaret sayılan bu ifadeyi partisinin bir çalıştayında AKP genel başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a iade etmiş. Olan bu

Yani ortada bir hakaret yok, eğer olsaydı, madem ki hukuk devletiyiz bu suçlamaya AKP genel başkanı Tayyip beyin de muhatap olması gerekmez miydi?

Peki o halde bu garabet nedir?

Öyle ya; Cumhuriyetin kurucu banisi Atatürk’e yapılan bir saldırgan ifadeyi, aynı üslupla iade eden bir siyasal partinin liderini, Prof.Dr. Ümit Özdağ’ı akşam yemeği sofrasından kaldırıp gözaltına alıyorsunuz.

Yeri yurdu belli olan bir siyasi parti liderine adeta terörist muamelesi yapıyorsunuz.

Bütün bu olanlar garabet değil de nedir?

Herkes bu durumu bir hukuk darbesi olarak dillendiriyor, oysa bu yaşananlar bir hukuk darbesi değil tam tersi adalet mekanizmasının içindeki bir kısım oyuncuların yargıya ve adalete karşı yaptıkları bir darbedir.

Yani toplumsal muhalefeti oluşturma becerisi gösteren, partisi sürekli yükselişte olan Ümit Özdağ’ın üstünden, yargının içinden bir grup yargıya darbe yapıyor.

Yargı siyasallaştırılarak iktidarın emrine verilmek isteniyor.

Bakın, “Adalet mülkün temelidir” mahkeme salonlarında yargıçların arkasında bulunur ve Türkiye Cumhuriyetinin en temel mottosudur.

Burada bahsedilen mülk vatandır. Yani adalet varsa vatan vardır, eğer amaç toplumsal barışımıza zarar vermekse, vatanın, yani mülkün temeli olan adaleti yok etmekse o zaman ortada vatan diye bir şey kalmaz,

Peki o zaman soru şu?

Bu tehlikeli oyunu niçin ve kime hizmet etmek için kurdular?

Bence bu oyun İktidarı sorgulayan Zafer Partisi muhalefetinin sesini kesmek, sindirmek ve toplumun bu adaletsizliğe vereceği tepkinin derecesini test etmek amacı ile kuruldu.

Toplumsal barışın bozulması ihtimali bu oyunu kuranların çok umurunda mı? Görünen o ki umurlarında değil.

O halde böylesi bir riski almak için ancak işgalci bir anlayışa sahip olmak gerekir, ajan olmak gerekir.

Yani özetlersek eğer, bir gün adalet her kese lazım olabilir ve geldiğimiz noktada ülke çok tehlikeli bir aşamanın eşiğine gelmiş durumda.

Hani deniyor ya bağımsız yargının kararlarına her kes saygı duymalıdır diye, ne yazık ki bu ifadeyi çöpe atan uygulamalar ile karşı karşıyayız.

Toplumdaki adalete inanç zaten benzer uygulamalar yüzünden hasar görmüştü şimdi artık hepten bu inancı yok etme aşamasına geldiler.

Hani bir hikaye vardır ya adalete yönelik;

Kral sarayını değirmencinin arazisine kurmak ister ama değirmenci arazisini kralın baskısına rağmen satmaz. Değirmenciye neye güveniyorsun diye sorulduğunda Berlin’de hakimler var onlara güveniyorum yanıtını verir.

Bunun üzerine kral değirmencinin bu tavrına karşı baskı kurmaktan vaz geçmek zorunda kalır ve kral dahi olsa hiç kimse adaletten üstün değildir sözünü tarihe geçirir.

Bu hikayede savcı konumunda olan kral’ın baskısı, adaleti tesis eden ise hakimdir ve kral hakimin duvarına çarpar.

Umarım bu yaşanan hukuk garabeti de, Çağlayan adliyesindeki hakimlerin duvarına çarpar ve toplumdaki adalet duygusunun yeniden gelişmesine vesile olur.

Ülkemizin saygıdeğer hakimleri, lütfen Themis’in terazisini kırmayın bu vebali almayın, baskılara boyun eymeyin.

Atatürkün emaneti bu güzel ülkeye yazık etmeyin

Aksi takdirde korkarım ki Irak’ta ve Suriye’de örneklerini gördüğümüz tablolarla karşılaşacağız ve toplumsal barışımız hiç olmadığı kadar zarar görecek.

Diğer Yazıları
Adalet Teyze ağır hasta
İddianame garabeti
Bilinen ilk Türk kimdir?
Düşman hukuku
Uysa da yaptım, uymasa da...