55-43
Değerli okurlar bu haftaki analizimizin başlığı bir basket maçının skoru değil. Geçtiğimiz günlerde global ısınmaya karşı ABD Senatosu’nda yapılan oylamanın sonucunu gösteriyor bu rakamlar.
Son yıllarda "Global Warming" şeklinde bütün dünya dillerine geçen ısınma ve iklim değişikliği, her türlü doğa olayında ilk akla gelen neden oluyor. Bilimadamları global ısınma olup olmadığı konusunda henüz anlaşmış değiller. Değişik çalışmalar değişik sonuçlar vermekte. Öte yandan, tarihinin en sıcak 3 Kasım gününü yaşayan ve ısı rekoru kıran Washington'da benim oyumun kimden yana olduğu belli.
Kyoto'dan Bugüne :
1997 senesinde Japonya'nın Kyoto kentinde global ısınmaya karşı önlemler alan bir bildiri yayınlandı. Konferansa katılan her ülke kendi yasama organlarında bu anlaşmayı onayladıktan sonra öngörülen şartları yürütmeye koymayı kabul etti. Zamanın ABD yönetimi, Başkan Clinton'un liderliğinde Kyoto'da bu anlaşmanın çıkması için çok çaba harcadı. Oysa ABD Senatosu başka bir ruh hali içinde idi. Tüm Senatörler ittifakla Clinton'un bu anlaşmayı imzalaması halinde Amerika'da işşizliğin artacağını, üreticilere ve tüketicilere ek maliyetler bineceğini ve dış ticarette sorunlar yasanacağını bildiren bir uyarı oylaması yaptılar. Senatonun toptan güçlü reaksiyonu üzerine Clinton yönetimi anlaşmayı Senato'nun onayına sunmadı.
Kyoto anlaşmasına ikinci darbe şimdiki Başkan Bush'dan geldi. Başkan Bush, 1997 senesinde Senato'nun yaptığı uyarı oylamasına katıldığını ve Kyoto Anlaşmasının dayandığı bilimsel çalışmalar konusunda ciddi şüpheleri olduğunu bildirdi. Çevreci sivil toplum örgütleri bu gelişmelerden pek hoşnut olmadılar.
Aradan bir kaç ay geçmeden Kyoto Anlaşmasına bir darbede Rusya'dan geldi. Başkan Putin Rusya'nın anlaşmayı onaylamağa hazır olmadığını çünkü böyle bir anlaşmanın Rusya'nın gelecek 10 yıl içinde ekonomik büyüklüğünü ikiye katlama hedefine engel olduğunu bildirdi. Putin ayrıca konuyu biraz daha ileri götürerek global ısınmanın neden arttığının belirsiz olduğunu savladı. Putin, Rus bilim adamlarının bulgularında kısa dönemli iklim trendlerin uzun dönemli trenlerle ilişkisin belirsiz olduğunu görüşüne de yer verdi. Rusya'dan gelen darbe çevrecileri ve Kyoto Anlaşmasına büyük emek veren bilimadamlarını ümitsizliğe boğdu.
Değerli okurlar bu noktada bir parantez açıp, global ısınma konusunun daha iyi anlaşılması için biraz teknik bilgi vermek zorundayım.
'Sera = Greenhouse' Etkisi :
Bilimsel çalışmalara göre global ısınma şu şekilde gerçekleşmekte : Enerji tütekirken yakılan fuel oil, kömür ve diğer hidrokarbonlar yan ürün olarak karbondioksit üretmekte. Atmosfere salınan eksoz gazları dünyanın çevresinde gazdan zırh oluşturarak sera fonksiyonu yaratmakta ve atmosferde ısının yükselmesine yol açmakta. Isı yükselmesi ise buzulların erimesine, su seviyelerinin yükselmesine, buharlaşmanın artmasına ve hava koşullarının daha uç varyasyonlar göstermesine neden olmakta. İşte Kyoto anlaşması bu tür gazların üretilmesine sınırlandırma getirmeye çalışan bir anlaşma. Dünyada bu tür gazların üretimi doğal olarak ileri sanayi ülkelerinde daha fazla. Kyoto Protokoluna göre dünyada üretilen eksoz gazlarının yüzde 55'ini üreten ülkelerin onaylaması halinde Kyoto Anlaşması yürürlüğe girebilmekte. İşte ABD'nin ve Rusya'nın bu anlaşmayı onaylaması bu açıdan kritik. ABD'nin imzalamaması halinde global eksoz gazlarının yüzde 17'sini üreten Rusya'nın onayı ile birlikte imzalayan ülkeler yüzde 55'i tutturmakta. Rusya'nında karşıt tutumu ile birlikte Kyoto Anlaşması doğmadan ölmüş bulunmakta.
Cadılar Günü Sembol Oldu :
Tüm kamuoyu ve özellikle çevreciler Kyoto anlasmasını ölmüş kabul ederken
ABD Senatosunun iki güçlü üyesi Senato'ya 'İklim Klavuzu Kanunu'nu sevk ettiler.
Kanun teklifinin Cadılar gününe denk gelmesi esprili benzetmelere yol açtı. 'Ölmüş bir konu mezardan diriltilerek canlandı' şeklinde atıflarda bulunuldu. Arizona Senatörü McCain ( Cumhuriyetçi, Vietnam'da savaş esiri düşmüş eski pilot, eski Başkan adayı ve sevilen bir şahsiyet ) Connecticut Senatörü Lieberman ( Demokrat, 2004 seçimlerinde Başkan adayı, tanınmış bir siyasetçi ) kanun tasarısına sponsorluk yaptılar. Tasarı Kyoto'ya göre çok daha hafifletilmis ve 'sulandırılmış' biçimde oylamaya sunuldu. Sonuçta tasarı 55-43 oyla red edildi. 36 Demokrat, 6 Cumhuriyetçi ve 1 Bağımsız evet oyu verirken, 10 Demokrat ve 45 Cumhuriyetçi hayır oyu kullandı. Ancak gözlemcilere göre daha önce 100'e karşı sıfır oy alan konunun şimdi 43 oy alması nispi başarı olarak görülmeli.
ABD'yi Anlamak İçin :
Değerli okurlar, özel bazı doğa olayları gözler önünde yaşanmakta. Örneğin, Kuzey Kutubu’nda buzul tabakası son 20 yılda yüzde 20 küçüldü. Kanada'nın kuzeyinde 3000 yıldır bilinen dev bir buz tabakası son 2 yılda parçalanarak dağıldı. Genel olarak bakıldığında, kuraklık, sel, tayfun gibi doğa olayları daha sık ve daha şiddetli gerçekleşmekte. Belkide dünyada yaşanan tüm canlılar tarihte ilk kez bazı iklim değişiklerini kendi yaşamlar süresinde hissetmekteler !!
Ne var ki ABD Senatosu hala önlem almaktan imtina etmekte ve global ısınma konusuna kayıtsız kalmakta.
Görüntü ve Gerçek :
Günümüzde ABD'nin her türlü global sorunda baş aktör olduğunu bilmeyen yok. Aslında kendilerini doğrudan ilgilendiren hayati bir konuda nasıl olurda Amerikan Senatosu bu kadar inatçı ve cahil olabilir ? İnsan sormadan edemiyor !!
İşte ABD'de siyasi mekanizmanın ve demokrasinin nasıl çalıştığını anlamak açısından global bir sorunun nasıl karar mekanizmasına bağlandığını sizlere anlatmak için bu konuyu seçtim. Kendi seçim bölgesinde Meksika'ya ve Çin'e iş yeri kaptırmak istemeyen senatör 'hayır' oyu verebiliyor. Yeni vergilere yol açacağı için Senatörler bu konuya hayır oyu verebiliyorlar. Yeri geliyor, Senatörler kendi Başkan'nın ( bu olayda Clinton) desteklediği bir yabancı anlaşmayı ittifakla red edebiliyorlar ve kendi Parti Başkanlarını takmıyorlar. Ama aynı senatörler bir kaç yıl sonra ortaya başka veriler çıkınca bu sefer diğer Başkan'ı ( bu durumda Bush ) dikkate almayıp ‘evet’ oyu kullanabiliyorlar.
Genelde Türk kamuoyu Amerika'da sistemin nasıl çalıştığını bilmez. Bunun baş nedeni Türk medyasının Amerikan sisteminin nasıl çalıştığını bilmemesinden kaynaklanmaktadır. Türkiye'den gelen siyasetçilerin Washington'da kenarda köşede kalmış bir iki vakıf ve 'düşünce kuruluşu' ile toplantılar yapması ve bunların medyaya yansıması Amerika'nın genel tutumunu yansıtan şekilde sunulur. Amerikan Başkanı ile çektirilen bir fotograf ve Beyaz Saray'da yapılan 20 dakikalık bir görüşme sanki bütün Amerika 'bağlandı' şeklinde lanse edilir. ( Çiller'in kulakları çınlasın)
Emin olunuz gerçekler ve Amerikan siyaseti hiçte öyle değil !!!
3 Kasım 2003
Washington DC
[email protected]