31 Mart Yerel seçimdir. Genel Başkanın değil senin istediğin aday kazanmalı
31 Mart’ta yerel seçim yapacağız.
Başkanlarımızı, meclis üyelerimizi, muhtarlarımızı seçeceğiz.
Her yurttaş, yaşadığı yerin temiz, bakımlı, hizmetin sürekli, yöneticinin ulaşılabilir olmasını ister. Yerel yöneticilerin, yaşanılan bölgenin temel problemlerini çözerek daha güzel bir ortamda, refah içinde yaşanmasını sağlamaktır asıl görevi.
Benim mahallemdeki sorunu X partisi genel başkanı bilemez. Yaşadığım ilçenin problemlerini Y partisi genel başkanı göremez.
Yerel problemleri çözecek projeler üretecek yetenekte olmayanlara, sırf partizan duygularla oy verilmemeli. Kimin bu işi daha iyi yapacağına inanılıyorsa, gidip oylar o kişiye verilmeli.
Daha önce görev yapan ve başarısız olan bir belediye başkanını sırf partili diye ödüllendirmek yanlıştır. Başarısız ve beceriksiz adaya verilen “ödül oy”, size beş yıl taksite bölünmüş ceza olarak dönecektir.
Türkiye’de seçmen karakteri olarak uzun yıllardan beridir süregelen kalıtsal bir hastalık mevcut. Daha çok muhafazakar kitleye hakim olan bu hastalık gizli bir ayrımcılık içeriyor.
Sorsan Alevi adaya oy vermez, ama kendisini anlatırken “yaratılanı severim yaratandan ötürü” demekten de geri durmaz.
Gerçekten yaratılanı, yaratandan ötürü seven bir kişi için adayın, Kürt, Türk, Sünni, Alevi olduğunun önemi olmamalıdır. Hak'tan, adaletten bahsediyorsanız ve ilahi adalete inanıyorsanız, vicdanınızın sesini dinleyin ve vereceğiniz oyu, adayın dini, dili, ırkı değiştirmesin.
Parti başkanları, yerel seçimleri mecrasından çıkarmak istiyorlar. Siz genel başkanların atışmasına değil, sizi yönetecek olan yerel adayların projelerine kulak kesilin. Senin yaşadığın sorunu fark edip proje üretenlere şans verin.
Günü kurtaran, göz boyayan, daha çok sandığa ve seçime yönelik hizmetlerle makyaj belediye anlayışı içinde olan adaylara itibar etmemek gerekir. Proje odaklı çalışmayan, başka adayı kötüleyen, genel başkana sürekli vurgu yapan aday her yönüyle incelenmeye muhtaçtır.
Kuşkusuz her siyasetçi genel siyasetin dışında kalamaz, genel siyasete ilgisi olması da doğaldır ama öncelikle kentin sorunlarını çözmeye ve gelişmişlik düzeyini en üst noktaya çıkarmaya odaklanmalıdır.
Kısacası, kim nerede nasıl haykırırsa haykırsın… Kulağınız dış seslere sağır ama gözünüz açık olsun.
Lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini bize öğretenler siyasetçiler değil mi?
Siyasete güvenimizin yitirilmesini sağlayan siyasetçiler değil mi?
Her seçim öncesi vaatler verip, seçim bitince bizi sorunlarla yüzüstü bırakanlar siyasetçiler değil mi?
Elimizde sandık denilen bir güç var, önümüze konulmuşken neden kullanmayalım?
Bu ülkenin yıllarını heba edenlere ne oy ne de prim verilmemeli!
Kalkınma yerelden başlar diyoruz ya hep… Kalkınsın artık bu güzel ülke.