150 yıl yaşamak mümkün mü?
Beni yakından tanıyanlar, fantastik konulara, filmlere ilgimi bilir. Mesela korku filmleri de buna dahil, özellikle gece yatmadan önce. Sonra sabah, panik atakla uyanıyorum, o başka…
O da ayrı keyifli oluyor, adrenalinden hoşlanıyorum.
Mesela bir dönem varsa eğer, dünya dışı varlıkların kitaplarını okurdum. Mesela Ramtha, Kryon, Bartalemeow gibi…
Belki onların da neler anlattığını bir gün bu satırlardan yazarım.
Kendi gözlemlerimle birlikte tabii.
Ama bu gün anlatmak istediğim konu o değil. Bu aralar okuduğum kitabın başlığı çok ütopik; ‘’150 yıl yaşayabiliriz’’ Nasıl? Önemli olan soru bu?
Moskova Sağlık Bilimleri Merkezi Başkanı Prof. Mikhail Tombak tarafından kaleme alınmış bir çalışma..
Ortalama insan ömrünün 70 yıl olduğunu varsayarsak, 150 yıl gerçekten uzun bir süre. Peki bu kitaba göre, nokta atışlarıyla tüyolar nasıl? Hepsini bu makale içinde anlatacağım.
Biliyorsunuz sağlık konusu, tıpla uğraşsın, uğraşmasın herkesin ilgisini çekiyor, ben en çok şifacılara kızıyorum, geçenlerde, öyle birisiyle karşılaştım bir krem üretmiş sarı kantarondan, onu her yere sürüyor, yüzüne sürersen gençleştiriyormuş, başına sürersen ağrıyı geçiriyormuş falan..
Böyle bir şey yok, bir de doktorlara kızıyor, onları beğenmiyor.
Tabii ki her hastalıkta doktorlar aracılığıyla çözülmüyor ama şifacı mı , doktor mu diye sorarsan tartışmasız doktorları tercih etmek lazım.
Şifacılar ancak tıbbın yanında, yardımcı olarak tercih edilebilir. O da hepsi değil…
Bahsettiğim kitapta bana mantıklı gelen bilgiler var…
Mesela kitapta şöyle bilgiler var;
Uzun yaşamın sırrı, seyrek ve doğru nefes almaktır.
Her gün ardı ardına alınacak, sıcak-soğuk duş almak kan dolaşımı ve bağışıklığın kuvvetli olması için gereklidir.
Bedenimizin dış temizliği yanında, iç temizliğine de önem verip, karaciğer ve barsak temizliğini de yaptırırsak, gençleşiriz..
Erimiş buzdan elde edilen su, hücrelerimizdeki suyla aynıymış, bunu içmek lazım.
Boğazımız ağrıdığında bir dilim limon emersek, bakteriler yok olacakmış.
İki kaşık sıvı yağı ağzımızda tutarsak, yarım saat boyunca kanımızın yarısı temizlenir…
Aynı zamanda, kalın barsak temizlenmesi için, ‘ kefir’ çok etkiliymiş..
Sevgili okurlar, herkes tarafından bilindiği gibi posalı, lifli ve taze yiyecekler, rafine edilmemiş insana çok iyi geliyor, tam tersi sanayi üretimi; bisküviler, kurabiyeler, pastalar, kekler, katkı maddeli ürünler içerdikleri katkı maddeleri ve yoğun yağ, şeker karışımları nedeniyle insan ömrünü kısaltıyormuş.
Bir de benim de yeni öğrendiğim, inek sütünde ‘kazein’ isimli bir madde bulunuyormuş, bu madde, ineklerin toynaklarının sertleşmesi açısından, hayvanın vücudu tarafından yapılan bir maddeymiş ve insana zararı varmış. Onun için, inek sütü ve ürünleri yerine, keçi sütü, peyniri gibi ürünler insana daha uygunmuş.
Zaman zaman oruç tutmak da beden için son derece faydalıymış.
Özetlersek; daha doğal beslenme, belki bir miktar iptidai, sanayi eli değmemiş, esmer pirinç, şeker yerine, çiçek balı, et yerine bitkisel proteinler, mümkün olduğunca çiğ ve taze sebzeler yemek, yağı az, bol hareket ederek, kilo, tansiyon ve kolesterol kontrolünün yapıldığı, her akla geldiğinde antibiyotik alınmadığı, günde en az yarım saat orta tempoda bir yürüyüşle desteklendiği ve bunun yaşam biçimi haline getirildiği bir yaşam ne kadar uzar bilemeyiz ama en azından kalitesinin yüksek olacağına şüphe yok.
Buna ilaveten, negatif düşüncelerden tamamiyle arınmış, parlak bir zihin her halde bizi mutlu etmeye yetecektir.
Kendimden biliyorum, kötü haberleri lütfen okumayın, gerekmediği hallerde ilaç kullanmayın, sofradan her zaman yarı aç kalkın, her şeyin iyiye varacağına inanın..
Tabii böyle ot gibi yaşayınca da, yaşama biraz heyecan katmak adına, geceleri korku filmi seyredin….Ya da nasıl biliyorsanız öyle yapın, ama bu anlattıklarımı da bir küçük not kağıdına yazın… Sağlıklı ve neşeli günler olsun..