1 milyon asker
Birkaç gündür süren Gezi parkı eylemleri bilinçlenme ve uyanma adına bir dönüm noktası olur mu bilemiyorum? Ama kendiliğinden gelişen bir silkiniş hareketi olduğu kesin.
Türkiye halkı; Başbakan Erdoğan’ın çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemleri ile zorlu testlerden geçti.
Başbakan Erdoğan; Milliyetçiliği ayaklar altına alırım dedi; ama birçok Milliyetçi kendisine olan inanmışlığını yitirmedi.
Milli bayramları kutlamaya, Atatürk anıtlarına çiçek/çelenk bırakmaya sınırlama getirildi. Sözüm ona Milliyetçi, demokrat, aydınlar ve eğitimli yurttaşlar suskunlukla ve abartılı olgunlukla içine sindirdi.
Kürt açılımı ile toplumun belli kesimini ve geçmişten gelen hisleri yok saydı. Habur’da enteresan uygulamalar sahneye kondu. PKK’lı teröristler ellerini kollarını sallayarak geldiler, zafer kutlayıp gittiler. Kimse gık demedi. Teröristler barışçı, askerler darbeci, terörist oldu!
Kurumlar siyasal iktidarın inanç ve dünya görüşüne göre dizayn edildi, yöneticiler ve çalışan kadrolar yandaşlarla dolduruldu. Bunca yıl gururumuzdu, onurumuzdu… Son yıllarda şehitler kelle oldu. Türkiye Cumhuriyeti ibaresi bile rahatsızlık verir oldu. Muhalifler susturuldu, suçu kesinleşmeyen insanlar hapishanelere tıkıldı, muhalif yazarlar, gazeteciler toplumdan ve mesleklerinden diskalifiye edildi.
Atatürk darbeci oldu, diktatör oldu, yaptıkları hor görüldü, iki ayyaştan birisi oldu, CHP’ye vurmak adına hep Atatürk dönemi eleştirildi! Hatta okul kitaplarından kaldırılan Atatürk resimlerinin devlet dairelerinden de kaldırılması tartışıldı. Ama son dönemde söylenenler ve yapılanlar kendi yandaşları tarafından bile abartılı bulunmaya başlandı.
Çok uzatmayalım… Konuya tekrar dönelim. Özetleyelim.
Başbakan; Gezi parkı eylemleri için “bir iki gün sürer” anlayışına hakim. Sokaklarda olaylar çıkmış, eylemler her geçen gün büyürken yurt dışı seyahatine çıkmak, eylemcileri çapulcu olarak nitelemek eylemeler küçük görmekten başka bir şey değildir. Ya da danışmanlar tarafından yanlış bilgilendirildiği anlamı taşımaktadır. Bu küçük görme vahametinden daha büyük vehamettir.
Sayın Başbakan; sanırım AKP’ye oy verenlerin siyasal seçmen olduğunu bir an için unuttu ve AKP’nin askeri olduğunu düşündü. “1 milyon kişiyi sokaklara dökerim” ne demek? Bunu bir başbakan neden söyler, nasıl söyleyebilir? Bu toplumu bölmek değil midir? Sonucunun nereye varacağını düşünmez mi? AKP’ye oy verenler bunu nasıl içine sindirebiliyor onu anlamak hiç mümkün değil!
Gezi parkı eylemlerinde polis orantısız güç göstermiştir. Tazyikli suyu, biber gazını nişan alıp göğsüne, yüzüne ateş açmak insanca bir davranış olamaz. Bu neyin kinidir? Polisin aşırı sert tavrı toplumda rahatsızlık yaratırken, “evet hata oldu, özür dileriz” demektense muhalifleri suçlamak nasıl bir anlayıştır?
Toplumun belirli bir kesiminin Taksim Gezi parkının Topçu kışlası ve AVM’ye çevrilmesi konusunda çekinceleri ve itirazları var. Bunu duymazdan, görmezden gelmek ve bu kararda inat etmek ne derece doğrudur? Yaptım oldu ve ben güçlüyüm ben ne dersem o olur anlayışı demokrasilerde kabul gören bir şey değildir.
Son söz: Atatürk’e hakaret edenlere destek veren Milliyetçilerin, (eski) sosyal demokratların Atatürk adını ağızlarına alma ve kirletme hakkı yoktur. Bu ülkenin kurucusuna Atatürk’e olmadık hakaretleri son 15 yıldır sıklıkla duyar olduk, her şeyi bir kenara bıraktım ama Atatürk sevdasını üç kilo pirinç, bir torba kömüre satabilen insanlar topluluğuna halk denemez. Bu halka Gezi Parkı bile haramdır.