'Ey Halkım' Muhabbeti
Namık Kemal, hani şu milliyetçilik bilincini 'Jön Türklere' aşılyan 'Vatan Şairi', 'Vatan Yahut Silistre' unutulmaz dramasının yazarını kim hatırlamaz. Hadi diyelim tarihsel rolünü unuttunuz, mutlaka okul sıralarının muzur fıkralarından hatırlarsınız.
Osmanlıda alışılmamış, yadırganan üslupla faaliyetlerine ve yayınına devam eden genç şair Namık Kemal tüm uyarılara rağmen kendini frenlemeyince sonunda sürgüne ( hem de ikinci defa ) gönderilir.
Sirkeci rıhtımında kendisini Kıbrıs'a götürecek vapuru beklerken yanında uğurlamaya gelen sadece bir avuç arkadaşı vardır. Namık Kemal'in gözleri ısrarla etrafta dolaşmaktadır. Sonunda dayanamaz arkadaşlarından birine ' Nerde bu halk, yahu ?' diye sorar.
İşte Türkiyeli aydının acizliğini ve saftarozluğunu içeren soru budur. ' Nerde bu halk ?'
Soru sorulduğu zaman sene 1873, henüz Mustafa Kemal doğmamış. Şimdi geldik 2016'ya. Bakıyorum görünümü yerinde, ağzı laf yapan, dili mürekkep yalamış, eli kalem tutan zatı muhteremler. ' Ey Halkım can damarın kesiliyor' ' Ey Halkım Uyan' ' Ey Halkım kandırılıyorsun' şeklinde tek taraflı manzumeler döşemekteler. Tek taraflı bir kabullenme varsıyımı.
Bu soru, bu tarz ve bu basit 'ım' eki aslında tüm sorunların cevabını içermekte.
'Halkım' lafı öncelikle bir sahiplenmeyi içerir. 'Evim', 'arabam', 'malım' gibi.
Seçilmemiş, seçime girmemiş, entelektüel sırça köşkünde oturarak ahkam kesen sahiplenme 150 sene sonra bile güncelliğini koruyor.
Bugün baktığımızda tepeden inme reformlarla, elitist yaklaşımla, en iyisini ben bilirim tavırlarıyla bir yere gidilmediği ortada.
Halkı tanımadan 'halkım' sahiplenmesini temel almak, entelektüel bağnazlığın ruhunu oluşturmakta. Bu coğrafyada halk kimdir, devlet nedir, sınıf nedir hatta bir adım daha öteye gidereksek, sınıf var mıdır ? Devlet var mıdır ? Halk var mıdır ? Sorularınıda sormamızı gerektirmekte.
Evet bir halk var ama hala Osmanlı tabası olmaktan çıkmamış bir ahali olarak var. Osmanlılıktan çıkmamış çünkü beklentisi ' Kerim' devlet. Devlet kerim olabilmiş mi ? Hayır.
Evet bir devlet var ama ne Batı tarifine ne de Marksist tarife uymakta. Olsa olsa Osmanlının 'Mamur Devlet' kavramına daha yakın.
Toprağa dayalı aristokrasi olmadığına göre sınıfsal yapıda bu toprağa özgü, üç kuşakta bir tepe taklak olan çakma elit güruhu.
Ey Entellektüellim gel yapma. Sen önce bu coğrafyayı tanı. Tarihsel süreçin dinamiklerini anla, bu toprakların 'Doğu-Batı Çatışmasının' bin yıldır kesintisiz süren sürtüşmenin ev sahibi olduğunu bil, ondan sonra konuş.
12 Ekim 2016