''Cerablus Harekatı''
Türk Silahlı Kuvvetleri bu sabaha karşı Suriye Cerablus’a, DAEŞ’e yönelik harekata başladı.
Türkiye -aslında kaçınılmaz hale gelen- bu harekatla kendi sınır güvenliği kadar Suriye’nin de toprak bütünlüğünün korunmasını gözetiyor.
Bu da uluslararası meşruiyet temelinde en doğal hakkı…
ABD’nin askeri ve NATO'nun siyasi mühendisliğinde kotarılmaya çalışılan güneyimizdeki “Kürt koridoru” (kapanı) tamamlanırsa; bunun Hatay başta bizim için büyük tehdit olacağı malumdu(r).
İşte Türkiye’nin biraz “gecikmiş” ve ama bir başka açıdan bakıldığında, tam da ABD Başkan Yardımcısının ziyaret gününde “zamanlama açısından” çok yerinde bir hamleyle başlattığı harekatın asli amacı işte bu tehdidin önlenmesidir.
Gerçekte Türkiye, Türkmenlere sahip çıkma ve Musul konusunda şimdiye kadar yeterince etkin sayılmadığı ve 24 Kasım 2014’te Rus uçağının düşürülmesi komplosuyla deneyimlediği süreci, “15 Temmuz şerrinden” çıkardığı derslerle, artık lehine çevirmeye çalışmaktadır.
Ve bu gün başlatılan hava harekatının karadan devamlılığı da söz konusudur… Bunun, ordusuyla, siyasetiyle birleşmiş kararlı bir Ulus’tan; Türk ulusundan, Kıbrıs dahil ödünler koparma peşindeki kesimleri de hizaya getireceği umulabilir.
Öte yandan, Türkiye’nin dış siyasetini dengeleme yönündeki gerçekçi açılımlarının, Suriye, İran, Rusya ve hatta Irak ile “komşuluğun karşılıklı olarak adeta yeniden keşfedilmesine” katkı sağlayacağı çok açıktır.
İşte bu harekat bu ana düşünceyi de desteklemekte, bir ölçüde bu eksenden neşet etmekte ve bu temel anlayışı pekiştirecek bir potansiyeli de içermektedir.
Harekatın üç temel amacı olduğu görülmektedir. Birincil olanı toprak bütünlüğümüz ve nicedir hain saldırılarla karşılaşan halkımızın korunmasıdır…
Diğer iki erek sırasıyla; bölgedeki sivil halka insani yardımların eriştirilmesi ve göç baskısının azaltılması ve nihayet komşu ülkenin toprak bütünlüğünün korunmasına yardımcı olunmasıdır.
Türkiye elbette bölgedeki dinamikleri çok iyi değerlendirecektir. Kılı kırk yarmaktadır.
Fakat artık, ‘PYD adlı kara gücünün’ “hamisi” de bize verdiği “Fırat’ın batısına geçilmeyecektir” gibi geçersiz çıkan sözlerini, çok daha dikkatli sarf etmek anlamında, kendini gözden geçirebilecektir.
Türkiye, her türlü zorluğuna karşın büyük bir uygarlığın sahibi, güçlü bir ülkedir. Yeter ki kendi gücünün farkına varsın, ulusal meselelerde kenetlenmeye devam etsin.
Bu anlamda ve kolayca huzur gelmeyeceği bilinen coğrafyamızda başlatılan bu harekatın da ışığında, TSK’yla ilgili O’HAL kapsamındaki düzenlemeler de tecrübeye kıymet veren bir anlayışla bir kez daha düşünülmelidir.
Allah, Milletimizin, soylu uygarlığımızın şanlı ordusunun ve ulusal birliğimizin koruyucusu olsun!