Yandaş medyanın 2 milyon TL'lik yalanı!

Yandaş medyanın 2 milyon TL'lik yalanı!
Güncelleme:

AK Parti iktidarına yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan "Kartal Belediyesinden pandemi günlerinde 332 bin 500 kilometrelik gezi ihalesi" haberinin altından bakın ne çıktı.

AK Parti'ye en yakın yayın organlarından YeniŞafak gazetesinde "CHP'li Kartal Belediyesi, 1 milyon 952 bin TL'ye yurt içi ve yurt dışı gezi ihalesi düzenlediği" iddiası yer almıştı.

Ancak bu haberle ilgili bir yazı kaleme alan gazeteci Vural Dağtekin işin aslını anlattı.

İşte Dağtekin'in o yazısı:

Türkiye salgınla mücadele kapsamında ‘evde kal' çağrısına uyarken, CHP'li Kartal Belediyesi, 1 milyon 952 bin TL'ye yurtiçi ve yurtdışı gezi ihalesi yaptı. İhalenin sözleşmesinin geçerlilik tarihi 1 Nisan ile 31 Aralık olarak belirlendi. Salgın uzun sürerse Kartal Belediyesi kiralanan ulaşım hizmet alımını nasıl değerlendirecek?

Ulusal çapta yayın yapan ama konuyu Kartal Belediyesi’ne dahi sormadan haberleştiren bazı gazetelerin bu anons ile verdikleri haberi okuyunca ilk bakışta insan “Vay beee. Ne götürmüşler ama!” diyor. Baksanıza ortada Koronavirüs Pandemisi varken yapılan bu ihale ile yaklaşık 2 milyon lira harcanması söz konusu olmuş.

Peki bu ulaşım yani gezi ihalesi hangi maksat ile yapılır?
Anlatayım efendim.

Bu ihalenin mimarı Cumhurbaşkanımızdır!
Ülkemizin bugünkü Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’nın İBB Başkanlığı döneminde özellikle vurgulanan işlerden biri de vatandaşın cenazesinin ortada kalmayacağıydı. Geçmişte ölümün ardından morglarda kalan, parası olmadığı için mezarlık yeri ayarlanamayan, hatta “kefen parası” olmadığı için doğru düzgün cenazesi kaldırılamayan insanlarımız sebebi ile öne atılan, mevzuatın arasından sıyrılan yararlı bir uygulamaydı.

Gezi ihalesi karşılığı belli sayıda kilometre için anlaşma yapılır. O kilometre yıl boyu kullanılırdı. Peki herkes geziye mi götürülürdü?
Tabii ki hayır!

Bu işin nerede ise yarıdan fazlası cenazesini İstanbul dışına yani memleketine götürmek isteyen ailelerin talepleri için kullandırılırdı. Yanı sıra aynı dönemde mezarlık ve cenaze hizmetleri de ücretsiz hale getirilmişti. Bu sayede de ölüm sonrası yaşanan çaresizlik manevi yıkımın yanında bir de maddi yıkım getirmiyordu.

İşte o uygulama yıllar boyunca ülkede uygulandı. Halen de yapılan budur. Belediyeler gezi ihalesine çıkar. Alınan km karşılığında da vatandaşın cenazesini doğduğu ile götürmesi için otobüs ve midibüs tahsis edilir. Arada kültür, tarih gezileri de olur. Çanakkale Şehitliği, Anıtkabir ziyareti de… Lakin bunların toplamı o km bedelinin üçte biri dahi değildir.

Alınması planlanan hizmet önceki yılın yarısı kadar!
O haberde anlatılan ulaşım hizmetini anlamak için geçmişe de bakalım.
2017 yılı için 750.000 km, 2018 yılı için 650.000 km, 2019 yılı için ise 800.000 km hizmet satın alması yapılmış. Şimdi yapılan ihale ise 400.000 km olmuş.
Yani önceki yılların yarısı kadar.

Yani ortada gezi değil, Kartallı vatandaşların cenazelerine bu zor zamanda da hizmet vermek, pandemi bahanesi ile vatandaşı zor günde yalnız bırakmamak amaçlanmış.
Allah aşkına bunun neresi yanlış!

Bu hizmeti almayan belediyeden yarın “cenazem var araç istiyorum” dediğinizde “kusura bakmayın pandemi var gezi ihalesi yapamadık araç veremeyiz” denmesi mi isteniyor?

Amaçlanan halk ile belediyeyi karşı karşıya getirmek ise haber doğrudur. Yok eğer algı yaratmak ise bu yapılan halk düşmanlığıdır. Vatandaşın hizmet almasına engel olma çabasıdır. Buna da ne siyasetin ne medyanın hakkı vardır.

Geçen yıla göre %35 indirimli işe "Götürme" mi diyorsunuz!
Üstelik eğer talep olmazsa kullanılmayacak olan bu hizmet için yapılan ihalede eski fiyat 6,70 iken yeni fiyat 4,50 TL olmuş yani 2 TL’den fazla km başına fayda sağlanmış.
Yani kamu kaynakları israf edilmek bir yana nerede ise yüzde 35 katkı sağlanmış.
Bir yıl öncenin üçte ikisine düşen işten kim ne menfaat sağlayabilir? Buna götürme operasyonu demek için kötü niyetli olmak gerekir!
Kaldı ki ihalenin hazırlığı 2019 yılı içerisinde yapılmış. Yani, Koronovirüs salgını başlamadan önce ihale hazırlığı ve ilanı verilmiş. KİK hükümlerine uygun olarak da tamamlanmış.

Üstelik aynı dönemde kamu hizmetlerinin sürekliliği ve hizmetlerin devam etmesi için şehir ve ilçe belediyelerince yüzlerce ihalenin salgın öncesi hazırlandığını, salgın sonrasında ise işlerin mücbir sebepten dolayı durduğu da bir gerçek olarak ortada duruyor.

Ne yapılsaydı! Cenazeler ortada mı bırakılsaydı!
İsmini vermeyeceğim ama civardaki AK Partili belediyeler de aynı ihaleyi yapmışlar hatta bazıları Kartal’dan fazla km kullanımı öngörmüşler.Yani tüm belediyelerin düşüncesi temelde aynı! Vatandaşı zor gününde çaresiz koymamak!

Ama diğerleri dururken CHP'li belediyenin ihalesi haber oluyor.

Bunu bir “Alengirli iş”, “götürme operasyonu” veya başkaca çirkin ifadeler ile sunmak ne gazeteciliğe ne insanlığa sığmıyor.

Yetmedi mi?
Devam o zaman…Araştırınca söylüyorlar.
Arayın Kartal Belediyesi’ni sorun. “Bu ihale kapsamında şu ana kadar kaç TL ödediniz” deyin. Ben sordum. Cevap. “Hiç!”
Evet. Hiç!
Yani bunca algı operasyonu, bunca haber, bunca çamur atma koca bir “Hiç” için yapılmış.

Ancak bir “Hiç” adına Kartal’ın genç belediye başkanı hakkında algı yaratmaya sessiz kalınması da doğru değil! Hiç para ödenmeyen, hiç kullanılmayan ve belki de cenaze dışında hiç kullanılmayacak bir ihalenin böylesine gözümüze sokulması da hiç sebepsiz değil!
Siyaseten kullanmak da doğru değil!Hiç kullanmadığı bir harcama kalemi sebebi ile hakkında iftira kampanyası yürütülen Gökhan Yüksel belli ki doğru yolda…
Yaptığı bir yanlışı bulamayınca çaresiz kalanlar “neden yapmadın” dercesine hınç alıyorlar. Karalama ve iftiraya başvuruyorlar.

Neyzen geldi aklıma!
Sadrazam Talat Paşa, bir gün Neyzen Tevfik'e devlet dairelerinin birinde katiplik önerir.
Neyzen Tevfik: “Katip olacağım da ne olacak?” diye sorar. Teşekkür beklerken böyle bir soru ile karşılaşınca şaşıran Talat Paşa, memurluk katlarını alttan üste sıralar: “Önce şu, sonra bu...”
 
Neyzen'in hala hoşnut olmadığını sezince de, şöyle sürdürür: “Daha sonra vekil, nazır, kim bilir belki de sadrazam...” Neyzen'in yanıtı yine bir soru olur: “Ya sonra ?”
Talat Paşa, bir an duraksar, "sonrası" padişahlıktır çünkü. İster istemez: “Hiç !” der.
 
Bu yanıt karşısında güler ve şöyle der Neyzen Tevfik: “Ben bugün de "hiç"im! Sonu "hiç" olduktan sonra, onca zahmete katlanmaya ne gerek var ?”
 
Boşa zahmet etmeyin. Varacağınız yer “Hiç” olduktan sonra algı operasyonlarınız da, çamurlarınız da hiçliğe gidecektir.

Kalın sağlıcakla!