Türkiye'nin ''yarını'' için kırmızı alarm: 27 milyondan 23'e düştü!
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlErzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Müdahir Özgül, yaklaşık 30 yıl önce Türkiye'de var olan 27 milyon hektar tarım arazisinin bugün 23 milyon hektarın altına düştüğünü açıkladı.
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 450'nin üzerinde 'Büyükova Koruma Alanı' adı altında ilan ettiği yaklaşık 10 milyon hektarın, koruma altına alındığını belirten Prof. Dr. Özgül, " Geri kalan alanların tamamında çeşitli şekillerde yerleşim, iskan veya sanayi tesisleri veya yollar olsun başka amaçlarla tarımın dışına çıkarılıyor. Bu rakamlar büyük rakamlar” dedi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Müdahir Özgül, Türkiye’deki tarım arazileriyle ilgili DHA’ya açıklamalarda bulundu. Arazi kullanımı ve yönetim meselesinin, Türkiye’de hatta dünyada büyük bir sorun olarak karşımızda durduğunu, bazı ülkelerde üretim sorunlarının önemli derecede ortaya çıkmasına bağlı olarak bazı adımlar atıldığını ifade eden Prof. Dr. Özgül, "Maalesef dünyanın tamamında tarım arazilerinin yönetimi, kullanımı ve bitkisel üretimde tutma, gıda arzının temel kaynağı olan toprak işlemeli tarım arazilerini, bitkisel üretimin bir argümanı olarak değerlendirme veya orada tutmak için çok önemli sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Bunları ülkemizde de yoğun bir şekilde yaşıyoruz. Özellikle nüfusun kalabalık olduğu büyük şehirlerin yakınındaki ovalarda, ova niteliğinde olan tarımsal üretim açısından uygun düz ve düze yakın alanlarda, tarımsal faaliyetin yapıldığı yerlerde şehir yaşantısından uzaklaşmak isteyenlerin çeşitli hüllelerle farklı yöntemlerle bir yolunu bulup orada bir yer tesis etme, orada yaşama, doğaya yakın olma ama sonuçta da tarım arazisini amacının dışına çıkarmaya dönük birtakım çabaları var. Ülkemizde bunlarla bakanlık düzeyinde önemli derecede mücadele edilse bile tarım arazileri amacının dışına çıkarılıyor” dedi.
‘TARIMSAL ÜRETİMDE HİÇBİR AMACI OLMAYACAK ŞEKİLDE KULLANILIYOR’
“Son birkaç yıldır gündemimizde olan tarım arazilerinde kurulma gayreti olan özellikle inşaat işleriyle uğraşan kişilerin bu inşaat faaliyetlerini geliştirme, yapma ve bunun üzerinden de müşteri bularak bunları pazarlama noktasında faaliyetlerinin olduğu belli alanlarda hobi bahçeleri isminde alanlar tesis ediliyor “diyen Prof. Dr. Özgül, şöyle konuştu:
“Bunun taliplileri var. Toplumun farklı kesimleri haklı olarak, şehrin gürültüsünden uzak, apartman dairesinde yaşamanın birtakım sıkıntılarıyla doğaya biraz daha yakın, bağımsız ve kendi şartlarında yaşamak istiyor. Bunlar tarihi açıdan incelendiği zaman hem dünyada hem de gelişmiş ülkelerin önemli bir kısmında artık modern şehirlerin bir parçası olarak tesis ediliyor. İmar alanları içerisinde, altyapısı belli, suyu, elektriği belli, kaynakları belli olan alanlarda tesis ediliyor. Şehrin bir parkı gibi bir kamunun kullandığı bir alan gibi veya bir sanayi tesisinin şehrin civarında veya çevresinde yapıldığı gibi imar alanları içerisinde tesis ediliyor. Bizde ise bir kooperatif adı altında tarım arazisi belli bir kitleye tesis ediliyor, onun üzerinde bunlar bir yoluyla yerel yönetimlerden destek alarak suyunu veya işte orada faaliyet gösteren birtakım şirketler aracılığıyla diğer altyapılarını yaptırarak bu alanlar da amacı dışında, tarımsal üretimde hiçbir amacı olmayacak şekilde kullanılıyor. Dünyadaki ve ülkemizdeki arazi yönetimi ve arazi kullanımı ihtiyaçları bakımından tarımsal alanlarda tarımsal niteliği üstün alanlarda yapılmasına veya test edilmesini asla müsaade etmemeliyiz." ‘GÖZÜMÜZ GİBİ KORUMAYILIZ’
Tarım alanlarına yapılan toplu hobi evlerine değinen Prof. Dr. Özgül, "Şehrin dışında tarımsal üretimde kullanılan toprak işlemeli tarıma uygun alanlarda hangi gerekçelerle olursa olsun bu ve bu benzeri tarımın dışına çıkarılan bütün faaliyetlerden uzak durulmalıdır. Bunlar bir muhtarlığa da bağlı değiller. Yarın buralarda güvenlikte alakalı sosyolojik birtakım problemlerle alakalı ortaya çıkacak birtakım olumsuzlukları nasıl giderileceğini kendileri dahi bilmiyor. Bunların bir tanımı yok. Bunları yerel yönetimlerin ne yapacağı kanunlar üzerinde belli. Toprak Koruma Kurullarına geldiği ölçüde belli illerde zaten bunlarla ilgili yıkım kararları var ama bunları yapacak bunu uygulayacak kurumlar, valilikler aracılığıyla ilgili alt belediyelere yazar. Burayla ilgili tasarruf kendilerindedir. Nasıl bir tasarrufta bulunduklarını ve ne yapmaları gerektiğini de kendileri ifade etmesi gerekiyor" diye konuştu.
‘BU ALANLARI KORUMAK, TOPLUMUN ORTAK GÖREVİDİR’
Türkiye'de son yıllarda nitelikli tarım arazilerinin amacı dışında kullanıldığı alanlarla ilgili rakamlar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özgül, şöyle konuştu:
"Biz üniversite öğrencisi iken bundan 30 yıl öncesinde Türkiye'de 27 milyon hektar tarım arazisi var, deniliyordu. Bugün Bakanlığın rakamlarıyla nitelikli tarım arazisi 23 milyon hektar. Ben bunun altında olduğunu düşünüyorum. Tarım ve Orman Bakanlığı 'Büyükova Koruma Alanı' olarak ilan ettiği 450'nin üzerinde bir alanda yaklaşık 10 milyon hektarlık alan koruma altında. Geri kalan alanların tamamında çeşitli şekillerde yerleşim, iskan veya sanayi tesisleri veya yollar olsun başka amaçlarla tarımın dışına çıkarılıyor. Bu rakamlar büyük rakamlar. Özellikle ülkemizde arazinin toplamı düşünüldüğü zaman bu yaklaşık dörtte birine tekabül ediyor. Bunu tabir yerindeyse gözümüz gibi korumak durumundayız. Buna belli bahaneler, belli gerekçeler ve belli hileler uydurarak bunların alanını azaltamayız. Gözümüz gibi korumak durumundayız. Bu da sadece ziraat mühendislerinin, ziraat fakültelerinin, tarımcıların veya çiftçilerin görevi değil, toplumun ortak bir görevidir. İster konut, ister sanayi tesisleri, ister mezarlık olsun, hangi anlamda söylerseniz söyleyin, hangi alana ihtiyaç var ve biz onu tesis edeceksek o alana uygun araziyi bulup ilgili sektörün kullanımına sunmak durumundayız. Bunu ülkemizde yapmak zor değil. Bugün bunun bilimsel altyapısı akademik altyapısı bilgisi bu bilgiyi kullanan insan sayısı yeterli derecede var. Ancak bunu uygulamada yani bu alanları korumada var olan kanunları da uygulamada önemli derecede sıkıntılar çekiyoruz."
'ÖNCE KENDİ ÜRETİM ALANLARIMIZI MUHAFAZA ETMEK DURUMUNDAYIZ'
Türkiye’de bir kara, bir de mavi vatan olduğunu bu ikisinin stratejik durumu nedeniyle gelecekte nüfus artışına bağlı olarak, çevresinde olup bitenleri de hesaba katarak yapılacak üretimin stratejik öneminin çok iyi kavranması gerektiğini kaydeden, Prof. Dr. Özgül, "Çok önemli artıları olan bir coğrafyadayız. Etrafı denizlerle çevrili, iki kıtayı birbirine bağlayan, Akdeniz'e ve Karadeniz kıyısı olan avantajlarından kaynaklanan önemli bir karasal yapıya sahibiz. Bunu çok doğru değerlendirmek, bundan sonraki nesillere çok doğru kullanarak aktarmak gibi bir zorunluluğumuz var. Bunu başarabildiğimiz ölçüde ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracağız. Bunu başaramadığımız zaman karşılaşacağımız sorunları çevremizde zaten gözlemliyoruz. Mesela hemen kuzeyimizde var olan bir savaşın sonucunda tahıl koridoru olarak gözlemleyebiliyoruz. Yani siyasetin birinci gündem maddesi bu günlerde de yine tahıl koridoru. Beslenmenin temel unsuru olan tahılı nakletmek bir siyasetin ana gündem maddesi olarak kullanılıyor. Biz kendi ülkemiz içerisinde ürettiğimiz alanları yok ederken başka alanlardan tahılın sağlıklı bir şekilde nakledilmesi için enerji harcamak çok akılcı gözükmüyor. Önce kendi üretim alanlarımızı muhafaza etmek durumundayız" diye konuştu. (DHA)
DHA
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol