Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sağkan idam cezası için rengini belli etti

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sağkan idam cezası için rengini belli etti
Güncelleme:

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, idam cezası tartışmalarına ilişkin, ''Bireysel olarak, bir insan, bir hukukçu olarak idam cezasına her zaman karşı olan bir insanım'' dedi.

TBB Başkanı Erinç Sağkan, Burdur Barosu'nun meslekte 40 ve 50 yılını dolduran üyelerine şeref plaketi verdiği törene katıldı. Burdur'da avukatlık mesleğinde 40 yılını dolduran 7 ve 50 yılını dolduran 9 avukata plaketleri TBB Başkanı Erinç Sağkan ile Burdur Barosu Başkanı Ramazan Gedik tarafından verildi. Törende stajlarını tamamlayan 4 avukat da yemin ederek ruhsat aldı. Aralık ayında yapılacak kongrede yeniden başkanlığa aday olduğunu da söyleyen Sağkan, törenin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Sağkan, Narin Güran cinayeti sonrası gündeme gelen idam tartışmalarının sorulması üzerine, "Narin kızımızın dava dosyasını ilk günden itibaren Diyarbakır Baromuzla birlikte etkin şekilde takip ediyoruz. Ben olayın tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkacağına ve canice işlenen cinayete kimler sebebiyet verdiyse en ağır şekilde cezalandırılacağına inancımı tam anlamıyla koruduğumu ifade etmek durumundayım. Maalesef soruşturma sürecinde bazı yanlışların da olduğunun altını çizmek gerekiyor" dedi.

Diyarbakır Barosu'nun sürece dair nitelikli bir çalışma sergilediğini belirten Sağkan, "İlk günden itibaren tüm soruşturma dosyasını etkin bir şekilde takip etmiştir baromuz ve soruşturmanın gizliliğine riayet ederek, soruşturmanın selametine en ufak şekilde zarar gelmemesi için aldığı bilgilerin hiçbirisini kamuoyuyla paylaşmamıştır. Ancak görüyoruz ki soruşturmanın gizliliği kararına rağmen ifadelerin çarşaf çarşaf maalesef ki basına yansıdığı bir süreci yaşıyoruz. Basın mensuplarının görevi tabii ki bu bilgileri kamuoyuyla paylaşmaktır. Ancak yürütülen soruşturmada özellikle toplanan deliller bakımından yapılan bir değerlendirmede sanıkların ya da şüphelilerin ifadelerinin bu soruşturma açısından çok önemli olduğunu gördüğümüzde ifadelerin dışarıya sızdırılmasının bu soruşturmanın selameti bakımından çok ciddi zararlara tekabül edeceğini de bir hukukçu olarak görmekteyiz" diye konuştu.

'YILLAR SONRA SUÇSUZLUĞU ORTAYA ÇIKAN İNSANLAR OLUYOR'

Sağkan, son günlerde tartışılan idam cezasıyla ilgili olarak da şunları söyledi:

"İdam cezasına gelecek olursak, ben bireysel olarak, bir insan olarak, bir hukukçu olarak idam cezasına her zaman karşı olan bir insanım. Bunun birçok tartışmasını yürütebiliriz. Ancak ben bir sefer bile olsa suçsuz birinin cezalandırılması halinde yaşanacak vicdan azabına kimsenin dahil olmaması gerektiğine inananlardanım. Bizim ceza adalet sistemimizde ‘Hiçbir yanlış yapılmıyor’ diyebilecek tek bir kişi bile çıkmaz. Ancak bu yanlışlar aynı zamanda bazı zararlara sebebiyet verir. Bugün baktığınızda haksız gözaltı ve tutuklamalardan dolayı devlet, davanın sonunda kişiler beraat ettiği zaman milyonlarca lira tazminat ödüyor. Yıllar sonra suçsuzluğu ortaya çıkan insanlar oluyor. Bu insanların başında idam cezası gibi bir kılıcın sallandırılmasının, hatta uygulamaya sokulmasının geri dönülemez, telafisi imkansız zararlara sebebiyet vereceği hepimizin bildiği bir gerçektir. Kaldı ki ceza adalet sistemi bakımından baktığınızda caydırıcılık anlamında da idam cezasının uygulandığı ülkelerde de bu tip suçlarda oransal olarak herhangi bir azalma olmadığını görüyoruz. Bizde cezalandırmanın amacı tabii ki öncelikle caydırıcılık, devamında ıslah olmalıdır. Haliyle caydırıcı cezaların uygulanması ancak cezalandırmadaki temel felsefe olan ıslah unsurunun da muhakkak göz önüne alınması gerektiği inancındayım."

Türkiye'de insanların hukuka güvenlerinde ciddi azalma olduğunu söyleyen TBB Başkanı Sağkan, "Ülkemizin de maalesef ki yargı bağımsızlığı konusunda, hukukun üstünlüğü konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığı, sistemimizin ciddi sorunlara sebebiyet verdiği, çok geciken adaletin artık vatandaş nezdinde adaletsizlikle eş değer olduğu gibi çok köklü sorunlarımız var. Bunlar birer gerçek. Türkiye'de çözülmesi gereken en başlıca sorunların yargı bağımsızlığına dönük vatandaştaki algının giderilmesi, gerçekten güvenebilecekleri, sırtlarını yasladıklarında adaletin tesisine olan inançlarını tazeleyebilecekleri bir hukuk sistemini el birliğiyle inşa etmek zorundayız" dedi.

'ANAYASAL DEMOKRASİ ANLAYIŞI'

Yeni anayasa tartışmalarıyla ilgili soru üzerine Sağkan, şöyle konuştu:

"Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir düzende maalesef ki bunu başarmaktan şu anda çok uzak olduğumuzu ifade etmek durumundayım. Bunu üzülerek ifade ediyorum. Çünkü ben yargı sisteminin çok önemli bir parçası olan ve yargının asli kurucu unsurlarından olan savunma makamını temsilen burada bulunuyorum. Haliyle yaşanan sürecin, o sürece bir dahlimiz olmasa da yarattığı sıkıntıyı kılcal damarlarımıza kadar sorumluluk anlamında da hissediyoruz. 'Bizim dışımızda gelişen olaylardır' diyerek kenara çekilmek gibi bir lüksümüz yok bizim. 'Buna hiç sebebiyet vermedik' diyerek arkamıza yaslanıp olanı, biteni seyredemeyiz. Sonuçta bu çarkın bir parçasıyız ancak bağımsız kalan ve doğruyu söylemekten çekinmeyen bir parçasıyız. O nedenle Türkiye'de bir anayasa tartışması yapılacaksa, 'darbe dönemi anayasasından kurtulalım' diyorsak öncelikle anayasal devlet, anayasal demokrasi sisteminden uzaklaşılan, hiçbir yapıcı sorunun çözümünü sağlamadan anayasa tartışmasının vatandaş nezdinde bir anlamı olmayacağını üzülerek ifade etmek durumundayım. Anayasadaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği bir ortamda maalesef ki yeni bir anayasa tartışmasını açmak, yurttaş nezdinde sağlıklı bir karşılık bulmayacaktır. O sebeple ben bütün bu unsurların altını çizerken Türkiye'de bir anayasa değişikliği gündemine, Türkiye'de yargının hızlandırılması, yargının bağımsızlığı için yapılacak olan düzenlemelere Türkiye Barolar Birliği'nin de baroların da bütün kurumsal birikimi ve örgüt yapısıyla az önce belirttiğim şartların sağlanması halinde destek olmaya hazır olduğumu ifade etmek isterim. Ancak öncelikle anayasal demokrasi anlayışına zarar veren uygulamalardan özellikle kaçınılması gerektiğini ve mevcut anayasanın ihlal edilen maddelerine ilişkin olarak da bu ihlallerin son bulması gerektiğinin uyarısını yapmak durumundayım."

DHA