Türk Kızılayı Olağan Genel Kurulu

Türk Kızılayı Olağan Genel Kurulu
Güncelleme:

Türk Kızılayı Genel Başkanı Akar:- "Biz veren değil alan el durumundaydık. Çok şükür ki aradan geçen 10 yıl içinde yüzden fazla ülkeye yardıma koşan bir teşkilat haline geldik"- "Gidenler oldu, gelenler oldu ama Kızılaycılık ruhu hiç yok olmadı. Çünkü gid

ANKARA (AA) - Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, "Biz veren değil alan el durumundaydık. Çok şükür ki aradan geçen 10 yıl içinde yüzden fazla ülkeye yardıma koşan bir teşkilat haline geldik." dedi.

ATO Congresium'da düzenlenen Türk Kızılayı Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Genel Başkan Akar, bugüne kadar yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi.

Türk Kızılayı'nda görevi devraldığı dönemi anlatan Akar, "Büyük Marmara depremi sadece Türkiye’yi değil, Kızılay'ı da yerle bir etmişti. Bu ulvi kurumun üzerinden adeta bir buldozer geçmişti. Çoğu yalan yanlış birçok iftira, atılan çamur kurumun üzerine yapışmış, kızıl hilalin çevresindeki beyaz renk görünmez olmuştu. Kızılay'ımızda büyük bir yorgunluk vardı. Yapmaya çalışılan her iyi şeye bir kulp takılıyor, birçok yenilik daha başlamadan boğuluyordu." diye konuştu.

Akar, o dönemde afet depolarının perişan durumda olduğunu aktararak, şöyle devam etti:

"O dönem basında yer alan haberler hala hafızalardadır. Kan hizmetleri 1957'de başladığı yolculukta ancak 300 bin ünite kan bağışı alacak bir hale gelebilmişti. Sosyal yardımlar bitme seviyesinde, aşevleri, huzurevleri, gençlik kampları, atılım bir yana, mevcudu koruma derdindeydi. Büyük bir imaj kaybı nedeniyle neredeyse bir kuruş bağış alınamamaktaydı. Kızılay maddi olarak da iflasın eşiğindeydi.

Devletimiz bu durumun değişmesi gerektiğini düşündü. Başta dönemin Başbakanı, Sayın Cumhurbaşkanımız üzerimizdeki destek elini hiç çekmedi. Biz de sizlerle birlikte bu tablonun değişeceğine inandık. Burada öncelikle Kızılay’ın gelmiş geçmiş tüm yöneticilerini hayırla yad etmek isterim. Ölmüşlere Allah'tan rahmet, sağ olanlara uzun ömürler dilerim. Benim de içinde olmaktan gurur duyduğum tüm ekipler Kızılay'ın tarihine yakışır bir kurum olarak yeniden doğacağına inandı. Sizlerin inanmışlığıyla bu kar topu büyüdü büyüdü ve bugünkü gıpta edilen bir kurum haline geldi."

Önce afet depolarını ele aldıklarını, depoları müdahale merkezlerine dönüştürüp tüm Türkiye'ye yaydıklarını anlatan Akar, "Ekibi, ekipmanıyla yeniden teçhiz ettik. Nerede bir mağdur, nerede bir afetzede var, iki saatte ulaşabilir hale geldik. Depolarımızdan ikinci el malzemeleri kaldırdık. Mağdurun en iyisine layık olduğuna önce kendimiz inandık. Mağdura, muhtaca yardım eden ekiplerimizi aracından kıyafetine, konuşmasından raporlamasına kadar tüm ayrıntılarıyla ele aldık. Şimdi mağdurun karşısında kendisine ve kurumuna inanan güçlü bir yardım ekibiyle çıkabiliyoruz." ifadelerini kullandı.

İlk büyük sınavın 2011 yılındaki Van depreminde verildiğini anlatan Akar, "Devletimizin yağdırdığı yardımlar bir yana, biz Kızılay olarak Van'a 15 bin tırlık yardım ulaştırdık. Bu, dünyanın bugüne kadar gördüğü en büyük lojistik operasyondur. Hassas bir dönemde kimseyi incitmeden, devletine, milletine küsmesine fırsat vermeden tüm yaraları sarmaya gayret ettik" değerlendirmesinde bulundu.

- "Şubelerimizin sayısını ikiye katladık"

Akar, kan hizmetlerine yönelik çalışmalar yaptıklarını dile getirerek, bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çok önemli destek ve teşviklerini gördüklerini söyledi. 2005 yılında kan kanununun Meclis'ten çıktığını belirten Akar, "On yıl içinde büyük bir reformu birlikte hayata geçirdik. Üç yüz binlerde aldığımız bağışı 2 milyonlara çıkardık. Günlük, aylık, yıllık hedeflerin hepsini tek tek tutturduk" dedi.

Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Geçtiğimiz yıl yine büyük bir reformu başlattık. Sağlık Bakanlığımızla TÜRKÖK projesinin startını verdik. Artık kemik iliği bulunamadı diye hiçbir canımızı kaybetmek istemiyoruz. Bugüne kadar 417 eşleşme sağlandı. Çoğu çocuk 52 nakil yapıldı. TÜRKÖK Türkiye'nin övüncü olarak sürekli büyüyor. Allah'ın bize bu güzel hizmet için verdiği fırsata ne kadar şükretsek azdır. Yine Sağlık Bakanlığımızla birlikte kan ilaçlarının ülkemizde üretilmesine yönelik başlatılacak çalışmanın imzalarını bizzat biz attık. Milli ilacımızın mümkün olacağına inandık. İnşallah o günleri de birlikte yaşayacağız.

Şubelerimizin sayısını ikiye katladık. Biz biliyoruz ki kalbe taze kan gelmezse vücut varlığını sürdüremez. Onun için tüm Türkiye’yi şube ağlarımızla ördük. Şubelerimizi güçlendirdik. Onlar artık Kızılay Genel Merkezinden bağımsız birer iyilik fabrikaları. Yaklaşık 650 şubemiz her gün binlerce yaraya merhem oluyor.

Afyonkarahisar'da bir maden suyu fabrikamız var, bize Atatürk'ün emaneti. Göreve geldiğimizde yıllık 50 milyon şişe kapasitesine sahiptik. Art arda ek üretim bantları açarak 600 milyon şişe kapasitesine çıkardık. Ardından Erzincan'da bir fabrika daha yaptık."

- "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kızılayı'nı yeniden kurduk"

Genel Başkan Akar, büyük afetin ardından 52 ülkenin Türkiye'ye yardıma geldiğini hatırlatarak, "Biz veren değil alan el durumundaydık. Çok şükür ki aradan geçen 10 yıl içinde yüzden fazla ülkeye yardıma koşan bir teşkilat haline geldik" diye konuştu.

Akar, Endozezya'da bin 53 kalıcı konut, Osmanlı Şehitliği, Atatürk Külliyesi yaptıklarını, Sri Lanka'da ibadethaneler, kalıcı konutlar inşa ettiklerini dile getirdi. Pakistan'da başta hastane olmak üzere onlarca kalıcı eser yapıldığını aktaran Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gazze'den bir an için bile olsa ayrılmadık. Hastaneler yıkıldı hastane, okullar yıkıldı okul tamiratı yaptık. Gazzeliler için kilometrelerce temiz içme suyu şebekesi döşedik. İsrail Lübnan'a saldırdı, okulları vurdu, biz onlarca okulu yeniledik. Somali'de meslek lisesi, aşevi, yetimhane ve mülteci kampları, şehir mobilyaları fabrikası kurduk. Bosna'da sel oldu yardıma koştuk. Kardeşlerimiz aç kalmasın diye seralar yaptık. Telafer'de, Kerkük'te Türkmen kardeşlerimizi, Bağdat'ta, Necef'te, Kerbela'da muhtaçları yalnız bırakmadık. Libya'daki işçi kardeşlerimizi sağ salim vatanımıza getirdik. Myanmar’da tüm engellere karşın Müslüman kardeşlerimizin elini hiç bırakmadık.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kızılayı'nı yeniden kurduk. Tüm engellemelere rağmen, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kızılayı heyetini turist olarak bile girmeleri mümkün olmayan Yunanistan’a soktuk. Atina’da yapılan Avrupa Konferansına dahil etmeyi ve gözlemci olarak tanınmalarını başardık."

Akar, Suriye'daki insanlık dramına da kayıtsız kalınmadığını belirterek, "Türk Kızılayı olarak devletimizin emir ve talimatlarıyla misafirlerimizi karşılayacak ilk kampı Yayladağı’nda kurduk. Sınırımıza gelen hiç kimseye Arap mı, Kürt mü, Türkmen mi, Sünni mi, Alevi mi, Keldani mi, Ezidi mi diye sormadık. Aradan geçen beş yılda, Suriyeli kardeşlerimize misafirperverliğin en güzel örneklerini sunduk. Sınır boyundaki 12 sıfır noktasından 5 yıldır Suriye içlerine her gün yardım gönderdik. Kitlesel ölümlerin önüne geçtik. Yaklaşık 3 milyon misafirimizi gerek kamplarda gerekse şehirlerde aç ve açık bırakmamak için elimizden geleni yaptık. Bayırbucak Türkmeni kardeşlerimiz, ata yadigarı toprakları korumak için acımasız bir bombardımanla canlarını verdiler. Onların dul ve yetimlerine, yaşlılarına kendi ailemiz gibi baktık" ifadelerini kullandı.

Kızılay'ın, Uluslararası Kızılay Kızılhaç Dernekleri Federasyonundan ihracının tartışıldığı zamanları geride bıraktığını vurgulayan Akar, Kızılay'ın tüm Avrupa devletlerini geride bırakarak iki dönem bu büyük organizasyonun yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini söyledi.

"Cumhurbaşkanımızın fahri başkanlığında cumhuriyet tarihinde almadığımız hakları aldık. Önce 2005 yılında Kan Kanunu, ardından Kızılay Kanunu, son olarak kamu mülklerinin Kızılay'a ücretsiz tahsisi ve KDV muafiyeti. Bunlar, çok önemlidir" diyen Akar, desteklerinden ötürü Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkür etti.

Bu süreç içinde zaman zaman sorunların yaşanabildiğini belirten Akar, "Gidenler oldu, gelenler oldu ama Kızılaycılık ruhu hiç yok olmadı. Çünkü giden de gelen de hep Kızılaycıydı. Birlik ve beraberlik bu ulvi kurumun ruhunda vardır. Birliğimiz ve beraberliğimiz bu süreçte hiç bozulmadı. İnşallah bundan sonra da bu birlik ve beraberlik Kızılaycılık ruhuyla devam eder" temennisinde bulundu.

Akar, sözlerini şöyle bitirdi:

"Şimdi helalleşme vaktidir. Türk Kızılayı'nın bir yıl genel sekreterliğini, 7 yıl genel başkanvekilliğini ve 5 yıl genel başkanlığını yapmış Ahmet Lütfi Akar olarak hepinizden helallik diliyorum. İçinizde bilmeden de olsa kırdıklarım varsa onlar da özellikle haklarını helal etsinler. Benim herhangi birinize veya burada olmayanlara bir hakkım geçmiş ise canı gönülden helal ediyorum.

Allah'ın ipine sıkı sıkı sarılın. Allah birlik ve beraberliğinizi daim etsin. Bu kurumda buhranlı dönemler olabilir ama bu kurumun temelinde dua vardır. Hiçbir zaman ümitsizliğe düşmeyin. Allah yar ve yardımcınız olsun."