"28 Şubat'ın En Büyük Zulmü; Katsayı"
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone OlÖNDER Yönetim Kurulu Üyesi Çakır: - "Biz ilk katsayı zulmünün uygulandığı dönemde üniversite sınavına girdik. Alınan kararları bilmemize ve çevremizdekilerin 'Üniversiteye giremeyeceksiniz, katsayı adaletsizliği var, farklı yöntemleri deneyin' demelerine
İSTANBUL (AA) - SEMRA ORKAN - FİKRİYE SUSAM UYAR - İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Çakır, 28 Şubat sürecinde ilk katsayı zulmünün uygulandığı dönemde üniversite sınavına girdiğini belirterek, "Alınan kararları bilmemize ve çevremizdekilerin 'Üniversiteye giremeyeceksiniz, katsayı adaletsizliği var, farklı yöntemleri deneyin' demelerine rağmen sabırla imam hatip lisesinde 4. sınıfı okuduk ve üniversite sınavına girdik. İlk katsayı zulmüne uğrayan biz olduk" dedi.
Çakır, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat'ı "siyasi geçmişe ve toplumsal hayata kara bir leke olarak kazınan postmodern bir darbe, toplumun binyılına örtülmek istenen kara bir örtü" olarak niteledi.
Trabzon'un Sürmene ilçesinde yatılı olarak imam hatip lisesinde okuduğunu anlatan Çakır, 28 Şubat'ın mağdur ettiği ilk öğrencilerden biri olarak sürece tanıklık ettiğini söyledi.
İsmail Çakır, 28 Şubat kararlarının alındığı 1997 yılında 3. sınıfta okuduğunu hatırlatarak, yaşadıklarını şöyle aktardı:
"O dönemde imam hatipler 4 yıllık okullardı. Biz liseyi 4 yıl okuduk, iki dönem imam hatipte ağabeylik görevi yapmış olduk. Alınan kararlar, 1998-1999 eğitim-öğretim döneminde uygulandı. Katsayı ve başörtüsü zulmü ile 8 yıllık kesintisiz eğitim bu dönemde uygulanmaya başladı. Biz ilk katsayı zulmünün uygulandığı dönemde üniversite sınavına girdik. Alınan kararları bilmemize ve çevremizdekilerin 'Üniversiteye giremeyeceksiniz, katsayı adaletsizliği var, farklı yöntemleri deneyin' demelerine rağmen sabırla ve karar şekilde imam hatip lisesinde 4. sınıfı okuduk ve üniversite sınavına girdik. İlk katsayı zulmüne uğrayan biz olduk. Bu katsayıdaki uygulama yaklaşık 30 puana denk geliyordu. Milyonlarca insanın girdiği bir sınavda bırakın 30'u yarım puanla bile yüzlerce insan önünüze geçiyordu. Hukuk fakültesinde okumak istemiş olsanız, düz liseden mezun olan bir öğrenci ile aynı sınava giriyorsunuz, aynı şekilde doğru soruları cevaplıyorsunuz ancak ondan 30 puan geride başlıyorsunuz. 28 Şubat'ın imam hatip liseleri hatta öğrenciler üzerindeki en büyük zulmünü bu şekilde yaşamış olduk."
- "Özel üniversitelerde de başörtüsü yasaklandı"
28 Şubat'ın en büyük zulümlerinden birinin de başörtüsü olduğunu ifade eden Çakır, "Erkek öğrenciler olarak o noktada şanslıydık, biz okula gidiyor, mücadelemizi veriyorduk ancak kız öğrenciler başörtüsü nedeniyle hem imam hatiplere hem de üniversitelere alınmıyordu. Hiç aklımdan çıkmıyor. Bir başörtülü öğrencinin hemcinsi tarafından başörtüsünün arkadan çekilip alınması, tüylerimi ürperten bir fotoğraf karesi olarak gözlerimin önüne gelir" diye konuştu.
Bu süreçte ÖNDER veya farklı desteklerle özel üniversitelere gitme fırsatı elde ettiklerini aktaran Çakır, YÖK'ün özel üniversitelerde de başörtüsünü yasakladığını söyledi.
Çakır, 1998-1999 döneminde, ÖNDER çatısı altında birleşen hayırsever iş adamları ve bu davaya öncülük eden insanların katkısıyla yüksek puan aldığı halde katsayı zulmü nedeniyle üniversiteyi okuyamayan yaklaşık 270 öğrencinin özel üniversitelerde okumaya başladığını kaydetti. Çakır, kendisinin de bu şekilde burs alarak özel bir üniversitede işletme okuduğunu bildirdi.
- "Viyana süreci imam hatiplerin dünyaya açılan kapısı oldu"
İsmail Çakır, 2001'de yaşanan ekonomik krizin mağdur öğrencilerin eğitim masraflarını karşılayan hayırsever iş adamlarını da etkilediğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Başörtüsü zulmü, siyasi istikrarsızlık, ekonomik kriz üst üste binince ÖNDER, özel üniversitelerde okutamadığı öğrenciler için Viyana sürecini başlattı. Viyana süreci, imam hatiplerin dünyaya açılan kapısı oldu. Viyana süreci, yüzlerce hayat hikayesinin, gurbetin, özlemin yaşandığı bir süreç. Hz. Peygamber'in 'İlim Çin'de de olsa gidin alın" hadisi şerifinin 21.yüzyılda ete kemiğe bürünmüş hali olarak Viyana sürecini gözlemliyorum. Bu süreç hem Türkiye'ye hem imam hatiplere çok ayrı bir kapı açtı. İmam hatiplerin önünü kesmeye yönelik atılan her adım, aslında yeni bir filizin doğmasına, hayır kapısının açılmasına neden oldu. Onlar budamaya çalıştıkça Rabbim budanan yerden farklı filizler çıkardı.
Ne 28 Şubat sürecini ne Viyana sürecini şer olarak görmedik. 'Her şerde bir hayır vardır' sözü, hareket mantığımız oldu. Bunları hiçbir zaman zul olarak görmedim. Mücadelemizi, şevkimizi artıran bir hadise olarak gördüm. Necip Fazıl'ın 'Tohum saç, bitmezse toprak utansın/Hedefe varmayan mızrak utansın/Koş Küheylan koş/Çatlarsan, Seni doğuran kısrak utansın' misali biz o dönemde tabiri caizse üniversiteye girmek için toprağa tohum saçıyorduk. Bana özel bir üniversitede işletme okuma nasip oldu."
- "28 Şubat'ı unutmayacağız,unutturmayacağız"
İsmail Çakır, 28 Şubat'ı unutmayacaklarını ve unutturmayacaklarını vurgulayarak, 28 Şubat'a takılıp kalmayacaklarını, aldıkları ders ve tecrübelerle daha sağlam adımlarla ilerleyebilmeye, o dönemin acı hatıralarını gelecek nesillere de aktarmaya çalışacaklarını söyledi.
Bir daha böyle bir süreç yaşanmaması için demokrasiye sahip çıkılmasının önemine değinen Çakır, "Rabbim bir daha bu millete ne direkt darbeler, ne postmodern görünümlü sivil darbeler ne de bu milletin gençliğine, geleceğine, inancına, kültürüne kast edecek herhangi olumsuz gelişmeler yaşatsın. Birlik, beraberlik, huzur ve barış içinde yaşayalım" dedi.
- "İkna odalarıyla ilgili kitap yazdım"
Eğitimci-yazar Gülşen Özer, 28 Şubat'ın mağduru olduğunu, bu dönemde yaşananlara karşı mücadele verdiğini söyledi.
Dönemle ilgili 3 kitap yazdığını ifade eden Özer, "O günlerde yaşadığımız yasaklar sürecinde yaptığımız eylemleri anlatan 'Direniş Güncesi', Nur Serter'in başında olduğu uygulama, 'ikna odaları'nın anlatıldığı 'İkna Odaları' ile yurt dışına giderek eğitimlerini tamamlayan arkadaşlara dair '28 Şubat Sürgünleri' kitaplarını yazdım" diye konuştu.
Özer, kitaplarının ana konusunun 28 Şubat, özel olarak başörtülülere yapılan haksızlıklar olduğunu dile getirerek, "Sadece başörtülülere gibi görünüyor ama aslında seçilmiş bir iktidarın darbe tehdidiyle iktidardan indirilme çabasıydı ve indirildi de. İktidar ortaklığından indirildi ama tehditlerle bunun da faturasını görünür olarak dindarlığı sembolize ettiği için başörtüsü üzerinden gerçekleştirdiler. Tabii bunu en fazla yapabilecekleri alan okullardı" değerlendirmesinde bulundu.
- "Öğretmenlikten atıldım"
Gülşen Özer, mezun olduktan sonra başladığı mesleğinden atıldığını ve yıllarca öğretmenliğe dönemediğini söyledi.
Daha sonra getirilen sicil affıyla tekrar öğretmenliğe döndüğünü belirten Özer, şu değerlendirmede bulundu:
"28 Şubat'ı uygulayanlar hala aramızda. Ellerine fırsat geçse tekrar daha fenasını yapmaya hazırlar. Hala haklarını talep eden insanlar var. Hakları verilenler içinde bile gençlikleri alınan insanlar, yaşamını yitirenler var. Yurt dışına gidip bütün hayatını darmadağın eden insanlar var. Yüzde yüz geri gelemez. Gelmeyen böyle hayatlar varken bunun bir darbe olduğu gerçeğini söylemek gerekirken, sanki hiç bir şey olmadı o dönemde, insanlar sanki hayal görmüş gibi bir şey estiriliyor. Bu acı. 28 Şubatın 19. yılında vurgulamak istediğim şey yaşadığımız acı bir darbeydi. Elhamdülillah başarılı olmadılar, inşallah Allah bir daha fırsat vermez."
Hem aradığınız haberlere hızlıca ulaşabilmek hem de Haber3.com'a destek olmak için Google News'te Haber3.com'a abone olun.
Haber3'e Google News'te abone olun
Abone Ol