Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan iktidara İmamoğlu uyarısı: ''Yıllar geçiyor, yöntemler değişmiyor''

Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan iktidara İmamoğlu uyarısı: ''Yıllar geçiyor, yöntemler değişmiyor''
Güncelleme:

Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, İmamoğlu'nun tutuklanarak cezaevine konulmasının ve İBB Başkanlığı'ndan da uzaklaştırılmasıyla ilgili olarak "bugün yok ettiğinizi sandığınız, yarın başa geçebilir" dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, rüşvet almak, kamu kurum veya kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırmak ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan tutuklanması ile Anayasa’nın 127’nci maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 47’nci maddesi gereğince geçici tedbir olarak İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırıldı.

İmamoğlu'nun yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanmasıyla ilgili tepkilere Prof. Dr. İlber Ortaylı da katıldı.

Türkiye'nin tarihi günler yaşandığını belirten Ortaylı da şu mesajı paylaştı:

Bundan 45 yıl önce darbe zamanı tutuklanan tüm siyasi isimler daha sonra yeniden iktidara geldi.

Demirel, Ecevit, Baykal… Halkımız sandığa ve seçilmişe saygı gösterilmediğinde bunu hiçbir zaman unutmadı; ilk fırsatta cevabını sandıkta verdi. Yıllar geçiyor, yöntemler değişmiyor. Yine tarihi günler yaşıyoruz.

Halk sandıkta kullandığı oyu, seçtiği yöneticiyi takip ediyor ve mesajını çok net veriyor: Seçimle gelen seçimle gitmeli.

Bugün ise toplum gergin, gençler huzursuz ve gelecekten endişeli. Artan siyasi kutuplaşma ve belirsizlik ortamı, gençlerin zihinlerinde “Ne olacağım?” sorusunu giderek daha baskın hale getiriyor.

Ülkenin siyasi hayatı, belediyelerden merkezi yönetime kadar birkaç vilayete sıkışmış durumda. Bölgecilik, her ne kadar yasalara uygun görünse de, tasvip edilemeyecek ölçüde yerel partizan eğilimlere ve güçlü bir nepotizme dayanıyor.

Peki ya diğer şehirlerde yaşayan, yıllarca eğitim gören, yabancı dil öğrenen, kendini yetiştiren gençler ne olacak? Bu çocukların emeği, umudu, hakkı ne olacak?

Gençlerin geleceği güvence altına alınmalı; bürokrasi ve adalet sistemi yeniden halkın güvenini kazanmalıdır.

Bunun için illa büyük krizler yaşanmasını beklemek gerekmez. Gerekli düzenlemeler ve reformlar derhal hayata geçirilmelidir.

Bu konu bir siyasi partinin, iktidarın ya da muhalefetin meselesi değil; doğrudan doğruya bir ulusal meseledir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceği söz konusudur. Ve bu mesele, hepimizin ortak sorumluluğudur.